Belçika'daki Müslümanlar 'kıskaçta' hissediyor

Belçika'daki Müslümanlar 'kıskaçta' hissediyor

Belçika hükümeti güvenlikçi politikaları önceleyen bir tasarı hazırlarken, camilere gönderilen tehditler endişeye neden oluyor.

Paris'teki terör saldırılarının ardından Belçika'da operasyonlar düzenlenmeye devam ederken, hazırlanan güvenlikçi önlemleri öne çıkaran tasarı, Müslümanları endişelendiriyor. Saldırılarla beraber terörizmle bağdaştırılan Müslümanlar, gelişmeleri kaygıyla izlerken, kendilerini "güvenlik tedbirleri ve özgürlükler kıskacında" hissediyor.

130 kişinin öldüğü ve DAİŞ'in üstlendiği Paris saldırıların ardından Belçika, güvenlikçi politikalara yöneldi. Saldırılara bazı Belçika vatandaşlarının yanı sıra Brüksel'de yaşayan bazı Fransız vatandaşlarının karıştığının tespit edilmesinden sonra, art arda yapılan baskınlarda 30'dan fazla kişi gözaltına alındı. Çoğu ertesi gün serbest bırakılırken, operasyonların toplum üzerinde oluşturduğu algı, Müslümanları endişelendirmeye başladı.

- Güvenlikçi önlemler

Polis operasyonlarına devam ederken, Belçika hükümeti de yeni bir güvenlik paketini yasalaştırmaya çalışıyor. Başbakan Charles Michel tarafından iki hafta önce açıklanan 18 maddelik yeni güvenlik önlemleri taslağında, 2016 bütçesinde güvenlik için ek 400 milyon avro ayrılması öngörülüyor. Taslakta ayrıca, sınırlardaki polis kontrollerinin artırılması, 520 askerin iç güvenlikte görevlendirilmesi, gözaltı süresinin 24'ten 72 saate çıkarılması gibi teklifler bulunuyor.

Daha önce saat 24.00-06.00 arasında yasak olan ev baskın veya aramalarının 24 saat yapılabilmesine olanak tanınan taslakta, yurt dışındaki savaş veya çatışmalara katılıp dönenlere hapis cezası verilmesi öneriliyor. Nefret içerikli konuşan din adamlarının sınır dışı edilmesine izin verilen taslağa göre, kaydını yaptırmayan dini mekanlar ile nefret söylemi içeren internet siteleri kapatılabilecek.

- "Müslümanlara dönük cadı avına çıkılmasın"

Belçika Federal Meclisi Milletvekili Veli Yüksel, AA muhabirine yaptığı açıklamada, tasarının içinde Müslüman toplumu yakından ilgilendiren konular olduğuna dikkati çekti. Bu konulara dair Müslümanların bilgilendirilmesi gerektiğini söyleyen Yüksel, "Terör konusunda hepimiz aynı saftayız. Terör karşısında dik duracağız. Terörün dini, ırkı, milliyeti olmaz ancak terör konusunda alınan önlemlerin veya atılan adımların Müslümanlara dönük bir tavırmış gibi gösterilmemesi lazım" şeklinde konuştu.

Yüksel, terör saldırılarından sonra Müslüman topluma dönük bazı kaygıların ortaya çıktığını belirterek, "Bu kaygıların ortadan giderilmesi, Müslüman toplumların bu olaylarda hedef gösterilmemesi, 'Müslüman eşittir terörist' algısının oluşturulmaması lazım" dedi.

Belçika Parlamentosu'nda kurulan terörle mücadele komisyonunda görev alacağını vurgulayan Yüksel, "Bizim istediğimiz, terörü önlemede ortak hareket etmek. Burada Müslümanlara dönük bir cadı avına çıkılmaması ve Müslümanlarla terör arasında bir bağlantı kurulmamasını istiyoruz" ifadelerini kullandı. Yüksel, uzmanların, akademisyenlerin ve sivil toplum kuruluşlarının bu konuda ortak hareket etmesinin önemine değindi.

- "Toplum kesimleri arasındaki diyalog korunmalı"

Avrupa Konseyi Kuzey Güney Merkezi Başkanı Jean-Marie Heydt de toplum kesimleri arasındaki diyaloğun devam ettirilmesinin önemine işaret etti. Sadece Fransa'nın başkenti Paris'te değil, son zamanlarda Tunus dahil diğer ülkelerde yaşanan saldırılar karşısında diyaloğun korunmasına ihtiyaç olduğunu vurgulayan Heydt, "Paris saldırısı korkunçtu. Ancak kafamızın karışmaması gerekiyor. Bazı teröristlerin davranışlarıyla, ister Hristiyan ister Müslüman olsun, toplum kesimleri arasında bir bağ kurulamaz. Olanlar karşısında öncelikle bizim toplum kesimleri arasında diyaloğa ihtiyacımız var" diye konuştu.

Heydt, bazen bazı siyasetçilerin saldırılarla bazı kesimler arasında bağ kurduğuna dikkati çekerek, "Böyle bir bağ kurulması yanlış. Biz bu tür bağdaştırmalarla her gün mücadele etmeliyiz" ifadesini kullandı.

- "İntikam alacağız" tehdidi

Müslümanları endişelendiren sadece açıklamalar değil, artan tehditler de kaygıya neden oluyor. Geçen hafta Brüksel'in Molenbeek Mahallesi'ndeki camiye bir tehdit mektubu gönderildi. "Hristiyan devleti" imzalı mektupta, "Değişik saldırılarda öldürülmüş kardeşlerimizin intikamı alınacak ifadesine yer verilirken, "Müslümanların domuz gibi kesileceği" tehdidinde bulunuldu.

Buna ek olarak, AB Komisyonu binası yakınlarındaki Suudi Arabistan destekli Büyük Cami'ye içinde beyaz toz olan bir mektup gönderildi. Cami yetkilileri, zarfın içindekinin şarbon olmasından şüphelenerek polise haber verdi. Her ne kadar, incelemede mektup içindekinin şarbon değil un olduğu belirlenirken, cami yetkilileri bu durumu Müslümanları "yıldırmaya dönük saldırılara başka bir örnek" olarak değerlendirdi.

- Endişeler parlamentoda dile getirildi

Bu tür tehditler ve güvenlikçi politikalar karşısında Belçika'da yaşayan Türk ve Müslüman sivil toplum kuruluşları harekete geçti. Think-Out adlı sivil toplum kuruluşu, Belçika Parlamentosu'nda "Güvenlik tedbirleri ve özgürlükler kıskacında Müslümanlar ve azınlıkların geleceği" konulu bir konferans düzenledi. Milletvekileri ile değişik toplum kesimlerinden temsilcilerin katıldığı konferansta, alınacak önlemlerin hedefinde Müslümanların olmaması gerektiği vurgulandı.

Think-Out yöneticilerinden Bekir Güneş, sene başındaki Charlie Hebdo dergisi saldırısının ardından Avrupa'nın birçok ülkesinde Müslümanların toplum önüne terörist olarak atıldığını kaydederek, "Avrupa ve Belçika parlamentolarında düzenlediğimiz böylesine etkinliklerle bunu durdurmaya çalışıyoruz. Terör eylemlerinin Müslümanlara mal edilmesini de istemiyoruz" dedi.

Halihazırda Müslümanların hakların bir şekilde gasbedildiğini söyleyen Güneş, "Bu tür terör saldırıları aldığından Müslümanlar daha çok hedef haline getiriliyor, daha çok haklarımız gasbedilmek isteniyor" değerlendirmesini yaptı.

- Güvenlikçi politikalara "despotizm" eleştirisi

Think-Out yöneticilerinden Ayşe Elkılıç ise etkinlik sırasında yaptığı konuşmada, Belçika'da uygulamaya sokulan güvenlik politikalarının hukuka aykırı olduğunu savunarak, "Eğer bir ülkede kanunlarla tanınmış hakları kullanabilmek için bile sayısız engeller varsa ve bir insan kanuni haklarını savunmak söz konusu olduğunda 'acaba başıma ne işler açılır' diye düşünüyorsa, o toplumda hukukun üstünlüğü yaşayan bir ilke değildir" dedi.

Belçika'da geçen 21 Kasım'da terör tehdidi seviyesinin en üst düzeye çıkarılmasına da değinen Elkılıç, "Terör alarmı verildiğinde ülkede yaşayan Müslümanların büyük çoğunluğu, 'acaba başımıza ne gelecek' diye endişelenmeye başladı. Demek ki insanlar, içinde yaşadıkları devletin haklarını koruyacağına inanmıyorlar. Bu çok hazin bir durumdur. Toplumu oluşturan bireylerin belirli dokunulmaz hakları yoksa, hakların dokunulmazlığı insanları ilgilendiren birinci mesele olmaktan çıkmışsa dünyanın neresinde olursa olsun o toplumda despotizmden başka bir sosyal değer yaşamıyor demektir" diye konuştu.

AA

 

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.