Belâgat, muktezâ-yı hale mutabakattan ibarettir

Belâgat, muktezâ-yı hale mutabakattan ibarettir

Günün Risale-i Nur dersi

Bismillahirrahmanirrahim

Bakara Sûresi 4. âyetin Tefsiri

وَالَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِمَاۤ اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَاۤ اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ وَبِاْلاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ 1
Kur’ân-ı Kerim, bu âyet gibi çok âyetlerde terkiplerin, kelâmların muhtemel bulundukları ihtimallerden, vecihlerden bir ihtimalini veya bir vechini bir emare ile tayin etmemekle, nazm-ı kelâmı, mürsel ve mutlak bırakmıştır. Bu da i’câzı intaç eden îcâza menşe olarak lâtif bir sırdır. Şöyle ki: Belâgat, muktezâ-yı hale mutabakattan ibarettir. Kur’ân’ın muhatapları, muhtelif asırlarda mütefavit tabakalardır. Bu tabakalara mürâaten, muhavere ve mükâlemeyi o asırlara teşmil etmek üzere, çok yerlerde tâmim için hazf yapıyor, çok yerlerde nazm-ı kelâmı mutlak bırakıyor ki, ehl-i belâgat ve ulûm-u Arabiyece güzel görünen vecihler, ihtimaller çoğalsın ki, her asırda her tabaka, fehimlerine göre hissesini alsın.

Bu âyeti mâkabliyle nazm ve rapteden münasebet: Kur’ân-ı Kerim, evvelki âyetle tâmim yaptıktan sonra, bu âyetle tahsis yapmıştır. Evet, bu âyet, ehl-i kitaptan iman edenleri tahsisle şereflerini ilân; ve imana gelmeyenleri imana teşvik ediyor. Abdullah ibn-i Selâm ele alınarak diğerlerinin Abdullah ibn-i Selâm gibi olmaları için yapılan teşvik gibi. Ve keza, Kur’ân-ı Kerimin bütün ümmetlere ve risalet-i Muhammediyenin bütün milletlere şâmil olduklarını tasrih etmek üzere, her iki 2 اَلَّذِينَ ile 3 مُتَّقِينَ ’nin her iki kısmına tansis edilmiştir.

1 : “Onlar sana indirilen Kur’ân’a da, senden önceki peygamberlere indirilen kitaplara da inanırlar. Onlar, âhirete de kesin olarak iman etmiş kimselerdir.” Bakara Sûresi, 2:4. 
2 : Öyle ki . 
3 : Allah'tan korkanlar; takvâ sahipleri.

Bediüzzaman Said Nursi
İşaratü'l-İ'caz