Bediüzzaman’ın uzaktan eğitim metodu

Bediüzzaman’ın uzaktan eğitim metodu

Medreselerde örgün eğitim şeklinde eğitim verirken, bir yandan da “uzaktan eğitim” metoduyla talebelerini eğitmiş ve dünyanın dört bir yanına yayılacak bir eğitim seferberliği başlatmıştır

Prof. Dr. Kenan Ören'in yazısı:

Bediüzzaman’ın uzaktan eğitim metodu

Asrın müceddidi Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, aynı zamanda çok yönlü bir eğitimciydi. Bediüzzaman bir küresel hoca sıfatıyla “iman ve Kur’an hizmeti”nde çeşitli eğitim metotları uygulamıştır. Yediden yetmiş yediye ve temelden ileri düzeye, her seviyeye hitap etmiştir. “Nurun İlk Kapısı”  ve “Küçük Sözler” isimli eserleri nasıl ki, yeni başlayanlara hitap ediyorsa, “Münazarat” isimli “post doktora” düzeyindeki eseri de havas tabakasına hitap etmektedir. Bunun yanı sıra, medreselerde örgün eğitim şeklinde eğitim verirken, bir yandan da “uzaktan eğitim” metoduyla talebelerini eğitmiş ve dünyanın dört bir yanına yayılacak bir eğitim seferberliği başlatmıştır. Bu bağlamda, mikro elektronik aygıtların mevcut olmadığı şartlar içinde büyük fedakârlık örnekleri gösteren “Nur Postacıları” aracılığıyla talebelerine el yazması mektuplar göndermiş ve onları hizmete motive etmiştir.  İşte bu çalışmada Üstadın, sadece “şahsiyet ve enaniyeti” kendi kurmuş olduğu “Şahs-ı Manevi” havuzunda eritmek ve yönlerini iman ve Kur’an hizmetine kanalize etmek için göndermiş olduğu bir mektubunu referans alarak bazı önemli tahşidatlar takdim edilmeye çalışılacaktır.

RİSALE-İ NURUN, ONA HİZMET EDEN TALEBELERİNDEN BEKLENTİLERİ VE BUNLARIN KARŞILIĞINDA MÜKÂFATLARI

Öncelikle Risale-i Nur Hizmeti, bir iman ve Kur’an-ı Kerim hizmetidir. Bu hizmete girenlerin tek amacı olmalıdır o da: “Allah-ı Zülcelâl’in Rızası”… Bundan başka amaçlarla bu davaya girenlerin eninde sonunda bu davadan dışlanacağı kesindir ki, son zamanlarda örnekleri görülmektedir. Bediüzzaman Hazretleri “Konuşan Yalnız Hakikattir” başlıklı son dersi ve aynı zamanda vasiyeti olan muhteşem tespitinde, kendi şahsiyetini ve enaniyetini sıfırlamış ve kendisini üzümün kuru çubuğuyla eş tutacak bir tevazu şahikasında lanse etmiştir. Bu da gösteriyor ki, bu davaya gönül veren kim olursa olsun, şahsiyetini ve enaniyetini Bediüzzaman’ın havuz sisteminde eritmeli ve tamamen hakikatin terennümüyle hizmet ehli olmalıdır. Aksi takdirde Risale-i Nur bünyesi böylelerini dışlayacak ve kapsam alanına kabul etmeyecektir.

Bediüzzaman Allah’ın inayetiyle tesis etmiş olduğu “Havuz Sistemi”ni bir Şahs-ı Manevi sistemi olarak vurgulamış ve bu sisteme dahil olmayı çeşitli şartlara bağlamıştır. Bu şartların en önemlilerini şöyle sıralayabiliriz (http://www.saidnur.com/foreign/trk/risaleler/lemalar/21lema.html) :
Evet, bahtiyar odur ki; Kevser-i Kur'anîden süzülen tatlı, büyük bir havuzu kazanmak için, bir buz parçası nev'indeki şahsiyetini ve enaniyetini o havuz içine atıp eritendir (L:156).

En mühim bir mücahede olan ehl-i dalalete karşı manen mücahede etmektir.
Üstadına neşr-i hakikat cihetinde yardım suretiyle hizmet etmektir.
Müslümanlara iman cihetinde hizmet etmektir.
Kalemle ilmi tahsil etmektir.
Bazan bir saati bir sene ibadet hükmüne geçen, tefekkürî olan bir ibadeti yapmaktır.
 Risale-i Nur, kendi sadık ve sebatkar şakirtlerine kazandırdığı çok büyük kâr ve kazanç ve pek çok kıymettar neticeye mukabil fiyat olarak, o şakirtlerden tam ve halis bir sadakat ve daimi ve sarsılmaz bir sebat ister.

Bediüzzaman, yukarıda zikredilen ve Risale-i Nur talebelerinin icra etmesi gereken unsurları yerine getirdikleri takdirde, onlara aşağıdaki imkânları sunmaktadır:

İştirâk-i a'mâl-i uhreviye düsturuyla, herbir şâkirdine, her bir günde binler hâlis lisanlar ile edilen makbûl duaları ve binler ehl-i salâhatın işledikleri a'mâl-i sâlihanın misil sevablarını kazandırıp, herbir hakikî, sâdık ve sebatkâr şakirdini amelce binler adam hükmüne getirdiğine delil; kerametkârâne ve takdirkârane İmam-ı Ali Radıyallahü Anhın) üç ihbarı ve keramet-i gaybiye-i Gavs-ı A'zam'daki (K.S.) tahsinkârâne ve teşvikkârâne beşareti ve Kur'an-ı Mu'ciz-ül-Beyan'ın kuvvetli işaretle, o hâlis şakirdler ehl-i saadet ve ashab-ı Cennet olacaklarına müjdesi pek kat'î isbat ederler. Elbette böyle bir kazanç, öyle bir fiat ister.

Risale-i Nur talebeleri imanla kabre girerler.

Beş türlü de dünyevî faidesi var - Rızıkta bereket. - Kalbde rahat ve sürur. - Maişette sühulet. - İşlerinde muvaffakıyet. - Talebelik faziletini almakla, bütün Risale-i Nur talebelerinin has dualarına hissedar olmaktır. Kalemle Nurlara hizmet ve sadakatla talebesi olmanın iki mühim neticesi vardır - Âyât-ı Kur'âniyenin işaretiyle, imanla kabre girmektir. - Bütün şakirdlerin manevî kazançlarına, Nur dairesindeki şirket-i maneviye sırrıyla, umum onların hasenatlarına hissedar olmaktır.” (Emirdağ Lahikası)

BEDİÜZZAMAN’IN “ŞAHSİYET VE ENANİYET” DERSİNİ MEKTUPLA TAMİM ETMESİ

Bediüzzaman Hazretleri, yukarıda zikredilen ve Kastamonu Lâhikası’na ilhak edilen mektupla ve buna benzer başka mektuplarla “şahsiyet” ve “enaniyet” putlarını yıkmayı hedeflemiş ve “Ene ve Zerre” bahsinde de vurgulayarak bir buz parçası hükmündeki eneyi bertaraf etmiş; onun yerine “nahnü” yü hedef göstermiştir. Hizmet ederken “Ben” demeyin; “Biz” deyin diye talebelerini uyarmış ve tam bir “Takım Ruhu” dersi vermiştir.

Enaniyetin en çok hüküm sürdüğü kesimin, ehl-i ilim kesimi olduğunu iyi bildiğinden, bilhassa o kesimi uyarmış ve şöyle demiştir:

Ehl-i ilmin bir kısmında, bir enâniyet-i ilmiye bulunur. Kendi mütevazi de olsa, o cihette enâniyetlidir; çabuk enâniyetini bırakmaz. Kalbi, aklı ne kadar yapışsa da, nefsi o ilmî enâniyeti cihetinde iıntiyaz ister, kendini satmak ister, hattâ yazılan risâlelere karşı muâraza ister. Kalbi risâleleri sevdiği ve aklı istihsan ettiği ve yüksek bulduğu halde, nefsi ise enâniyet-i ilmiyeden gelen kıskançlık cihetinde zımnî bir adavet besler gibi, Sözlerin kıymetlerinin tenzilini arzu eder. Tâ ki kendi mahsülât-ı fikriyesi onlara yetişsin, onlar gibi satılsın. Halbuki, bilmecburiye bunu haber veriyonım ki: Bu dürûs-u Kur’âniyenin dairesi içinde olanlar, allâme ve müçtehidler de olsalar, vazifeleri-ulûm-u îmâniye cihetinde-yalnız yazılan şu Sözlerin şerhleri ve îzahlarıdır veya tanzimleridir. Çünkü çok emârelerle anlamışız ki, bu ulûm-u îmâniyedeki fetva vazifesiyle tavzif edilmişiz.

Bediüzzaman bu dersleri verirken çok tehlikeli olan bir noktaya işaret etmiştir. O da Risale-i Nur’un içinde kendisini havuza atmış; ancak enaniyetini henüz eritmemiş bir takım ehl-i ilmin, Risale-i Nur’la mübareze etmesidir. Bediüzzaman bu vartayı o zaman hiss-i kablel vuku görmüş ve böyle bir çığır açma cüretini gösterecek olanları şiddetle uyarmıştır ki, bunun emarelerini ve sonuçlarını günümüzde de bariz bir şekilde görmekteyiz.

Bediüzzaman bu tür ehl-i ilmin yukarıda zikredilen vartalarının yönünü değiştirmek ve onların da gönüllerini hoş etme ve hatta Risale-i Nur dairesinden atılmalarını önlemek için bir hedef tayin etmiştir. O hedef “Şerh Hizmeti”dir. Ancak bu hizmeti yapabilecek âlimlerin ehliyetli bir heyet olması gerekmekte ve cumhurun tasdikini gerekli kılmaktadır. Aksi takdirde yine şahsiyet ve enaniyet hükmedecek ve yanlış tevillere yol açabilecektir.

ENANİYETİN VE ŞAHSİYETİN YERİNE İKAME EDİLEN UHUVVET SİSTEMİ

Bediüzzaman, yukarıda zikredilen ve Kastamonu Lâhikası’na ilhak edilen mektubunun son kısmında bir buz parçası hükmündeki enaniyet ve şahsiyetin havuzda eritilmesinden sonra, başka bir varta olan siyasete vurgu yapmaktadır. Bediüzzaman, bu mektubunda bir düstur-u Rahmani olan “Allah için sevmek; Allah için buğz etmek,” Hadis-i Şerif’inin yerine siyasetin ikame edilerek “Siyaset için sevmek; siyaset için buğz etmek” şeklindeki “…düstur-u şeytanî hükmedip, melek gibi bir hakikat kardeşine adâvet ve elhannâs gibi bir siyaset arkadaşına muhabbet ve taraftarlıkla zulmüne rıza gösterip cinayetine manen şerik eylemesin.

Bediüzzaman Hazretlerinin üzerinde önemle durduğu faktörlerden birisi “Uhuvvet” yani kardeşliktir ki, bu konuda “Uhuvvet Risalesi” isimli bir eser kaleme almış ve kardeşlik düsturlarını vurgulamıştır. Bu bağlamda kardeşlik bağlarını gevşeten ve hatta koparan en önemli vartaların şahsiyetini ve enaniyetini öne çıkararak onlara karşı bir tahakküm vaziyetini almalarını vurgular Bediüzzaman. Bilhassa “İhlas Risalesi” isimli eserinde kardeşlere karşı enaniyet ve şahsiyetini ön planda tutarak faziletfuruşluk yapmanın uhuvvet düsturuna ne denli aykırı olduğunu vurgulamakta ve bu bağlamda “Bu hizmet-i Kur’aniyede bulunan kardeşlerinizi tenkid etmemek ve onların üstünde faziletfüruşluk nev’inden gıbta damarını tahrik etmemektir. Çünki nasıl insanın bir eli diğer eline rekabet etmez, bir gözü bir gözünü tenkid etmez, dili kulağına itiraz etmez, kalb ruhun ayıbını görmez.. belki birbirinin noksanını ikmal eder, kusurunu örter, ihtiyacına yardım eder, vazifesine muavenet eder; yoksa o vücud-u insanın hayatı söner, ruhu kaçar, cismi de dağılır,” diyerek kardeşlik düsturlarına aykırı olan olumsuz tenkit etmek, faziletfuruşluk göstermek, kardeşlerinin ayıbını görmek gibi faktörler yerine kusurlarını örtmek ve onlara yardım etmek şeklindeki düsturları ön plana almaktadır.
Bediüzzaman Hazretleri şahsiyet ve enaniyet konusunda kendisi de bir “rol model” olmuş ve şahsiyetini hizmet içinde üzüm salkımını tutan çubuğa benzetmiş, başka bir yerde kendisini çok itirazata ve tenkidata medar olabilen ve sukut edebilen çürük bir direğe benzetmiş ve konuşanın yalnız hakikat olduğuna vurgu yapmıştır.

Bütün bunlar göz önünde bulundurulduğunda hizmette bulunan ve şahs-ı manevinin azaları olan Nur Talebelerinin şahsiyetlerini ve enaniyetlerini ön planda tutarak bu hizmete gölge olmamaları gerekmekte ve bu çerçevede Üstat Hazretlerinin o engin tevazu vaziyetini hayatlarında düstur etmelere gerekmektedir. Aksi takdirde hizmete büyük bir darbe vurulmuş olacak ve yine Üstadın tabiriyle fabrikanın çarklarına zarar vererek üretiminin aksamasına yol açabileceklerdir.

SONUÇ

Asırlardır teraküm eden imansızlık ve dinsizlik cereyanına karşı bir panzehir olarak çığır açan ve merkezden muhite yayılan bir iman hareketi olan Risale-i Nur müessesesi bir takım ruhuyla çalışan ve fani ve çürütülmesi her zaman mümkün olan şahsiyetler üzerine kurulan ve enaniyetlerin hakim olduğu bir cereyan değil; bilakis şahsiyetlerin ve enaniyetlerin içinde eridikleri Kevser-i Kur’aniden süzülen bir havuz sistemidir. Bu havuz sistemine girenlerin şahsiyetlerini ve enaniyetlerini bu havuzda erittikleri takdirde tüm havuzun kazancına ortak olacakları, Bediüzzaman tarafından bizzat deklere edilmiştir.

Yukarıda zikredilen mektupta da vurgulandığı gibi Bediüzzaman “Risale-i Nur on beş senede kazanılan kuvvetli iman-ı tahkikiyi on beş haftada ve bazılara on beş günde kazandırdığını, yirmi senede, yirmi bin zat tecrübeleriyle şehadet ederler.

Hem, iştirak-i âmâl-i uhreviye düsturuyla, herbir şakirdine, herbir günde binler halis lisanlarla edilen makbul duaları ve binler ehl-i salâhatin işledikleri âmâl-i salihanın misil sevaplarını kazandırıp, herbir hakikî sadık ve sebatkar şakirdini amelce binler adam hükmüne getirdiğine delil, kerametkârâne ve takdirkârâne İmam-ı Ali Radıyallahü Anhın üç ihbarı ve keramet-i gaybiye ve Gavs-ı Âzamdaki (k.s.) tahsinkârâne ve teşvikkârâne beşareti ve Kur'an-ı Mucizü'l-Beyânın kuvvetli işaretiyle o halis şakirtler, ehl-i saadet ve ashab-ı Cennet olacaklarına müjdesi pek kat'î ispat ederler. Elbette böyle bir kazanç, öyle bir fiyat ister,” diyerek  bu havuz sistemini, bir buz parçası hükmündeki şahsiyetini ve enaniyetini eriterek havuz  sistemine dahil olmanın şartlarını ve kazancını vurgulamıştır. Bu bağlamda Nur Talebeleri Üstadın yolundan gitmek ve onunla hemhal olmak istiyorlarsa cemaatin içinde şahsiyetlerini ve enaniyetlerini konuşturarak değil; hakikatleri ön plana alarak hizmet etmeleri gerekmektedir. Aksi takdirde bu hizmete gölge etmiş olacak ve hizmeti kısmen akamete uğratmış olabileceklerdir.

KAYNAKÇA
Nursi, Bediüzzaman Said, Kastamonu Lâhikası, Envar Yayınları, İstanbul,
Nursi, Bediüzzaman Said, Lemalar, , Envar Yayınları, İstanbul,
http://www.saidnur.com/foreign/trk/risaleler/lemalar/21lema.html, Erişim Tarihi: 2015
http://www.risaleara.com/oku.asp?id=3311,  Erişim Tarihi: 2015

 

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum