Alaaddin BAŞAR

Alaaddin BAŞAR

Vesilelik var mıdır?

Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi “salavatı” rahmet noktasında Resul-ü Kibriya’ya (asm) vesile, Resul-ü Kibriya’yı da rahmet noktasında Allah’a vesile yapmayı tavsiye ediyor. Vesilelik var mıdır? Hakikat noktasında vesileyi nasıl anlamalıyız?

Bu âlem, hikmet dünyasıdır. Bunun içindir ki eşyanın yaratılmasında sebepler devreye sokulmuştur. Meyve için ağaca, çocuk için izdivaca ihtiyaç vardır. Ancak, ne ağaç o meyvenin hakiki mucididir, ne de ebeveyn o çocuğun gerçek sahibi. Sebepleri yaratan kim ise sonuçları yaratan da yine O’dur.

Cenab-ı Hak, hidayet vermesine de peygamberleri ve onların varisi olan büyük âlimleri, mürşitleri, bir nevi, sebep kılmıştır.

Hidayet ancak Allah’tandır. Şu ayet-i kerime bu hakikati en güzel şekilde ders verir:

“Sen sevdiğine hidayet veremezsin. Ancak Allah dilediğini hidayete erdirir. Ve hidayete erecekleri en  iyi O bilir.” (Kasas, 56)

Dinimizde şefaat haktır ve ayetlerle sabittir. Her namazda okuduğumuz ayet-el kürsinin bir bölümünde şöyle buyrulur:

“Onun yanında o izin vermeden şefaat edecek kimdir.” (Bakara, 255) 

Demek ki, şefaat vardır, ancak Allah’ın iznine bağlıdır.

Alimler ilim tahsiline, zenginler sadaka ve zekat verilmesine, doktorlar hastalık tedavisine birer vesile, birer sebeptirler. Şu var ki, bu sebeplerin ve bu vesilelerin eliyle bize ulaşan bütün nimetleri, şerefleri, ihsanları hep Allah’tan bilmemiz gerekir. Bunun aksi, sebeplere gerçek tesir verir gibi bir halet-i ruhiyeye girmek olur ki, bu da şirk-i hafinin (gizli şirkin) bir şubesidir.  Bu gibi kimselere Allah’ın zatına şerik koşma manasında “müşrik” denilmez, ancak bunlar İlahi icraatlara sebepleri katmakla o icraatlarla ilgili fiillere ve isimlere şerik koşmuş gibi olurlar.

Biz, Peygamber Efendimize (asm) salavat getirmekle, Allah’ın o sevgili habibine ettiği rahmeti daha da artırmasını dilemiş oluyoruz. Ayrıca, “Sebep olan işleyen gibidir.” hükmünce,  yaptığımız bütün ibadetlerin, ettiğimiz bütün hayırların bir katı da Onun (asm.) mizanına geçiyor. Böylece o Allah Resulünün yanında, inşallah, şefaate layık  olmaya çalışıyoruz. Daha sonra, “Bütün hayırlar Allah’ın elindedir” hakikatini rehber edinerek Allah Resulünü İlâhî rahmete nail olmamıza vesile kabul ediyor ve kalbimizi Rabbimize bağlayıp “iyyakenestein” diyor, bütün yardımları ancak O’ndan diliyor ve O’ndan biliyoruz. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum