Bediüzzaman’ın sırrını yakalayan gençler

Bediüzzaman’ın sırrını yakalayan gençler

Ramazan ayında aklın, mantığın ötesinde bir şeyler var.

Risale Haber - Haber Merkezi
 
Zaman yazarı Hekimoğlu İsmail, Ramazan'ın ilk yazısında Bediüzzaman'dan bahsetti. Camiye gelen gençleri kahraman gibi gördüğünü ifade eden İsmail: "Üstad Bediüzzaman’ın buyurduğu gibi, “Hayvaniyetten çık, cismaniyeti bırak, kalp ve ruhun derece-i hayatına gir.” İşte bu gençler, bu sırrı yakalamışlardı. Gençler, her türlü günahı işleyecek durumdayken camiye gelmişler. Bana göre bu hal, kahramanlıktır."dedi.
 
Hekimoğlu İsmail'in yazısı şöyle:
 
Ramazan sohbeti…
 
Sevinçliyim çünkü Ramazan geldi… Ramazan ayında aklın, mantığın ötesinde bir şeyler var. Bu ayda Müslümanlar İslamiyet’le kucaklaşıyor.
 
Yaşadığı hayata bakınca İslamiyet’le ilgisi olmadığını sandığımız insanlar da oruç tutuyor. Oruç zor ibadetlerden biriyken, çocuklar, memurlar, işçiler ve öğrencilerden oruçlu olanlar çok. Önceki aylarda namaz kılmayanlar, Ramazan’da camileri dolduruyor. Geçmiş Ramazanlardan birinde teravih namazı için büyük bir camiye gitmiştim. Cemaate baktım; otuz kişiden birinin saçları aktı, gençler çoğunluktaydı. Üstad Bediüzzaman’ın buyurduğu gibi, “Hayvaniyetten çık, cismaniyeti bırak, kalp ve ruhun derece-i hayatına gir.” İşte bu gençler, bu sırrı yakalamışlardı. Gençler, her türlü günahı işleyecek durumdayken camiye gelmişler. Bana göre bu hal, kahramanlıktır.
 
Bazı arkadaşlar diyor ki, “Ağabey, oruç tutmak çok zor. Sanki çile çekiyoruz. Allah bizim çile çekmemizi mi istiyor?” Dedim ki; “Kardeşim, talebe çile çekmiyor, okulu bitirmeye çalışıyor. Çırak çile çekmiyor, sanat öğreniyor. Irgat çile çekmiyor, geçimini sağlıyor. Oruç tutan da çile çekmiyor, İslam sarayında Allah’a muhatap oluyor. Sevabı artıyor. Sevabı çok olan cennete gidecek.”
 
Mesela yurtdışında askeri eğitim aldığım yerde, “Ten Tea” dediğimiz bir zaman vardı. On çayı… El arabasıyla bir personel dolaşır, çeşitli içecekler dağıtırdı; sıcak-soğuk… Yorgunluğun zirve yaptığı bu anda canım öylesine çay isterdi ki, tabii oruçlu olduğum için içemezdim. Yanımdaki Amerikalı da alıp alıp kafaya dikerdi içecekleri… Bana da hayretle bakıp, “Don’t worry!” derdi, “Dert etme, üzülme!” Sabırla çalışmaya devam ederdim. Tabii bunlar Allah’ın lütfu, bende bir şey yok.
 
Oruç, haramın kapılarını kapatıp, helalin kapılarını açmaktır. Oruç, “Diz çök ey zorlu nefis, önümde diz çök!” demektir. Oruç tutmak, sadece aç kalmak değildir. Allah’a itaat etmektir. Allah’a itaat edenin makamı ne kadar yücedir!.. Askerlikte herkesin rütbesi dışarıdadır, görülür. İnsanın manevi makamları ise gizlidir, görülmez amma her insan da manevi makamının gereğini yapar.
 
Mesela Almanya’da bir hanım dedi ki, “Ben Müslüman oluncaya kadar çok güzel yerlerde yaşadım, çok rahat evlerde yaşadım. Müslüman olunca tövbe ettim, işte şimdi betonun üstünde yatıyorum.” Dedim ki, “Boşu boşuna kendine zulmetme; bunun bir faydası yok. Dünyaya niye küsüyorsun? Haramlara küs. Müslüman olmadan evvelki kötü alışkanlıklarını terk et. Helal dairede en güzel şekilde yaşa. Senin bu yaptığın, indirilen dine uymak değil, uydurulan dine uymaktır.” Kadın şaşırdı, başını önüne eğdi...
 
Ramazanlar, Ramazanlar… Gufran ayı, rahmet ayı. Peki, biz neyiz? Kime rahmet olduk? Hayırlı Ramazanlar… Ramazan zaten hayırlı; biz ne kadar hayırlıyız?

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.