‘Bediüzzaman’ın hayatı’ romanları ve ‘Dem’ üzerine

Bediüzzaman Said Nursi’nin hayatını roman tarzında ilk olarak İslâm Yaşar’ın beşlemesi ile tanımış olduk. Risale-i Nur hareketinin tarihi seyrini belgesel nitelikte konu alan roman serisiydi. Beşlemeden sonra, Serencam, Menhus Ruh ve Aynanın Arka Yüzü olarak devam etti.
Gerek Bediüzzaman’ın hayatı gerekse nur hareketi serisi Necmettin Şahiner’in 1970’li yılların başında yazdığı “Bilinmeyen Tarafları ile Bediüzzaman Said Nursi” eseri o zamanın şartlarında çok önemli bir görev yerine getirdi. Devamında “Son Şahitler”de Risale-i Nur Hizmetlerinin uygulamalı eğitim kaynakları gibi bir işlevi oldu. Üstadın hangi olayda ne dediği, neyi tavsiye ettiği konularının en ince detayları öğrenildi. Her son şahit farklı bir konunun vuzuha kavuşması noktasında referans oldu.
Keza Nesil Yayınları arasında yer alan İhsan Atasoy’un ve Ömer Özcan’ın Bediüzzaman’ın talebeleri hakkında “Ağabeyler Anlatıyor” gibi yaptıkları araştırmalar ve yazdıkları kitaplar takdire şayan eserlerdir.

Her son şahidin yaşadığı nur hizmetinde bir kesit teşkil ediyor. Nur talebelerinin karşılaştığı zorluklar, maruz kaldıkları zulüm, işkence, maddi-mânevi mağduriyetler yanında sayılamayacak kadar keramet, inayet, tevafuk ve suhuletleri de okuduk. Şevkimize medar oldu.

Risale-i Nur hareketinin, meslek, meşrep, uygulama usûllerinin asıl referansları bilindiği üzere Risale-i Nur Külliyatıdır. Üstad da özellikle şahsını değil eserleri adres olarak göstermekteydi
Eserler ortada, yüzlerce son şahidinin naklettikleri yazılı kaynak olarak ortada iken hâlen farklı yorumlamaların ve uygulamaların olduğu da bir gerçektir. Risale-i Nur eksenli bir çok hizmet gruplarının oluşması farklı yorumlamaların göstergesidir.

Farklı gruplar olarak Risale-i Nur hizmeti realitesinden meseleye bakıldığında ortaya çıkan husus şudur:
Risale-i Nur derinlemesine, her ihtisas alanının uzmanlarınca tetkik edilecek, mütâlaa, müzakere edilerek şerh ve izahlarına ihtiyaç vardır.

Risale-i Nur’un özelliğindendir ki, her okunduğunda yeni bir mânâ ve işaret ortaya çıkıyor. Çünkü zamanın dinamikleri, gelişmelerine şahit olan bir insan dün fark edemediği bir mesajı şimdi okuyunca zihninde şimşekler çakarak öğrenebiliyor.
O halde telâhuk-u efkâr olarak tabir edilen fikirlerin bir araya gelerek, ortak müzakerelerle yeni çıkarımlara ihtiyaç vardır.

Ayrıca Üstad Bediüzzaman’ın hayatına bakış kronolojik olarak değil, hangi hadiseye karşı ne dediği, ne yaptığı, ne tavsiye ettiği hususu derinlemesine ortaya çıkarılması gerekiyor.  Üstad her zaman bulunduğu şartlara göre, (muktezay-ı hâle muvafık) olarak en doğru davranışı ortaya koymuştur.
Bugün risale hizmetinde bulunan nur talebeleri arasında gerek üstadımızın gerekse onun en yakın talebesi olan Zübeyir ağabeyin olayları değerlendirilmesi konusunda onlarca farklı yorumlar vardır.
Bunların bir çoğu sloganik bir laftan öteye geçmiyor. Altı boş. Nedir denildiği zaman her yazan kendi arzularına dayanak yapmak için bin dereden delil getirmeye gayret ediyor.

Bir zamanlar, (yetmişli yıllarda) siyasal İslâm görüşüne sahip olan bir kısım insanlar nur talebelerine; “Said Nursi sağ olsa sizi döver bizi över” diyorlardı. Bunu diyenler de risaleleri okumamış kulaktan dolma yarım yamalak bilgilere sahip kişilerdi.
Benzeri garabete, -teşbihte hata olmaz- nur talebeleri de düşmemeli. “Zübeyir abi sağ olsaydı benim dediğimi der” gibi zorlama tevillere lüzum yoktur.

Risale-i Nur öğretisi, hizmet prensipleri, gelişen dünya konjonktürü, zamanın ilcaatı dikkate alınarak uzman heyetlerce derinlemesine irdelenip tarzlar, metotlar, prensipler yorumlanmasına ihtiyaç vardır. Bu öneriye de gecikmeden sert tepkiler geleceğini tahmin ediyorum. Ancak öneride ısrarlıyım. Yıllar öncesinin kalıpları, paradigmaları, sosyal olayları, siyasi dengelerine göre yapılmış yorumlar bu günün insanlarını tatmin etmiyor. Bilhassa gençleri ikna için yetmiyor. İster kabul edin ister kabul etmeyin gerçek bu.

12 Eylül ihtilâlinde son dersten üniversite sınavına hazırlanıyordum. Benim ilk çocuğum bugün 28 yaşında. İhtilal, darbe, demokrasi, komünizim deyince anlamsızca yüzüme bakıyor. Bazı yazarlar 80 öncesi iki kutuplu dünyanın soğuk şavaş döneminin söylemleri ile fikir savaşı veriyor.

Tekrar Bediüzzaman’ın  hayatı romanlar bahsine gelecek olursak. Daha çok romanlar yazılmalı. Her roman farklı bir noktayı nazara veriyor.
Geçenlerde Hüseyin Yılmaz Bediüzzaman’ın romanını yazma düşüncesini Risale Haber’deki makalesi ile ilan etti. Yorumlara baktım herkes olumlu temennilerini belirtiyorlardı. Evet hemen yazmalı.

Ünlü yazarlarımızdan Sadık Yalsızuçanlar’ın Timaş Yayınları arasında çıkan “Dem” romanını yeni okudum.
Özgün, kıvrak bir üslup dikkati çekiyor. Kelime ve cümleleri dar alanda fırıl fırıl çevirmiş. Cümleler kısa kısa ama sade ve akıcı. Yazar kendi hayatından, kendi yakın çevresinden kesitler sunarken lise dönemlerinde tanıştığı Risale-i Nur cemaati, hizmetleri, eserleri nazara verirken Üstadın hayatından belirli dönemlerden kesitleri sunuyor. Klasik ehli dünya hayatının seyri ile asırlara hükmeden, cihanşumül bir dava olan Risale-i Nur hareketi ve Bediüzzaman’ın hayatlarını birlikte sunulması farkı fark ettiriyor. Risaleleri tanımadan önce ve sonrası hayatlar arasındaki farkları nazara verilmiş. Davası dünya olan insanların ne kadar gereksiz şeylerle ömür tükettikleri sahneleri tasvir ederken risalelerle kazanılan iman şuurunun ne büyük nimet olduğu nasihat etmeden etkili bir şekilde mesaj veriyor.

Edebiyatçı olmadığımdan işin edebi yönü konusunda bir şey yazmam doğru olmaz ama “Dem” romanı, Bediüzzaman, O’nun ilk saff-ı evvel talebeleri, Bayram Yüksel, Mustafa Sungur, Zübeyir Gündüzalp vb… gibi bir çok talebelerinin hayatlarından da kesitler yer alıyor. Bu zamanda risalelerle intibaha gelen bir nur talebesi ve dava adamı profilleri hakkında çok mesaj çıkarılabilir.

Yazar kendi tahsil hayatından bazı kesitleri de aktarıyor. Aynı dönem yüksek tahsil yaptığımız ve o zamandan içinde bulunduğumuz ortak faaliyetler için yazdıkları roman dili ile de olsa şahitlik edebilirim. Hayali değil doğrudur Bu vesileyle “Dem”le  biraz da nostalji yaşamış olduk.

Sayın Yalsızuçanlar’ı tebrik ederim. Daha nice eserler vermesi temennisiyle.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum