Bediüzzaman'ın "güzellik" anlayışı

Bediüzzaman'ın "güzellik" anlayışı

Prof.Dr. Alaaddin Başar, sitesinde güzellik konusunu ele aldı.

Prof.Dr. Alaaddin Başar, Sorularla Risale sitesinde güzellik konusunu ele aldı. "Farklı Güzellikler" başlığıyla yayınlanan yazıda "Allah’ın bütün isimleri güzeldir. Ancak, bu güzellikler birbirinden çok farklı oldukları gibi, tecellilerinin güzellikleri de birbirine benzemez." dedi. 

Üstad Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin güzelliği ik yönüyle ele aldığını belirten Başar, şöyle devam etti: "Hüsn-ü bizzat, yani zatında güzel olan. Ve hüsn-ü bilgayr, yani neticeleri itibariyle güzel olan. 
İnsan, güzellik denilince  daha çok “hüsn-ü bizzatı” anlar... Halbuki, meselâ, hastalığın manevî güzelliği sıhhatinkinden geri değildir. Sabreden bir hastanın kazandığı sevap, çoğu nafile ibadetle kazanılandan çok daha büyük olabilir. " dedi.

Prof. Dr. Aladdin Başar'ın yazısından...

Farklı Güzellikler

Allah’ın bütün isimleri güzeldir. Ancak, bu güzellikler birbirinden çok farklı oldukları gibi, tecellilerinin güzellikleri de birbirine benzemez.  

Meselâ, Allah’ın Rezzak ismi güzeldir. Bu, diğer isimlerin güzelliğine benzemediği gibi,  tecellilerinin güzelliğine de benzemez.

Elma da güzeldir, hurma da... Bal da güzeldir, zeytin de...  Bütün bu güzellikler Rezzak isminin güzelliğinden haber verirler, onun işaretleri ve gölgeleridirler, ancak o güzel ismin güzelliği  rızıklardaki   hiçbir güzelliğe benzemez. 

Nur Külliyatı’nda değişik vesilelerde güzelce nazara verildiği gibi mahlukattaki bütün güzellikler esmâ ve sıfat-ı İlahiyenin güzelliklerine birer işaret ve onlardan haber veren birer gölge gibidirler.

İşaret ve gölge kelimelerine birer örnek:

Haritadaki bir nokta, falan şehirden haber verir, ona işaret eder. Ancak o nokta, o şehre hiç mi hiç benzemez, sadece onun varlığını bildirir.

Keza, bir insanın gölgesi de sahibinin insan olduğuna delalet eder, ama onun hiçbir özelliğini o  gölgede bulamayız. 
Yine Nurlarda geçen ve bu mânayı ders veren bir başka kelime “misâl” kelimesidir.  İnsanın aynadaki görüntüsü onun misalidir ve onu temil eder. Ancak, o misalî varlıkta insanın özellikleri bulunmaz.  

Büyük zatların  teslim ve tevekkül dersi olarak dile getirdikleri “Kahrın da hoş, lütfun da hoş...” ifadesini konumuz açısından ele alırsak şöyle diyebiliriz: Allah’ın bütün isimleri güzel olduğundan Kahhar ismi de güzeldirler, Latif ismi de...  Layık olanlara lütufda bulunmak ne kadar güzel ise, müstehak olanları  cezalandırmak da o kadar güzeldir... 

Şu var ki, insan çoğu zaman, hissiyatına kapılarak, güzellik denilince sadece kendisinin hoşuna giden ve ona menfaat sağlayan şeyleri anlar. Bu yetersiz değerlendirme ile, güzelliğin birçok şubesi o şahsın nazarından gizlenir. 
Üstadımız Bediüzzaman Hazretleri güzelliği iki yönüyle ele alır: Hüsn-ü bizzat, yani zatında güzel olan. Ve hüsn-ü bilgayr, yani neticeleri itibariyle güzel olan. 

İnsan, güzellik denilince  daha çok “hüsn-ü bizzatı” anlar... Halbuki, meselâ, hastalığın manevî güzelliği sıhhatinkinden geri değildir. Sabreden bir hastanın kazandığı sevap, çoğu nafile ibadetle kazanılandan çok daha büyük olabilir. 
 
Bir başka örnek: 
Atom çekirdeğinin elektronları yönetmesi, kalbimizin bütün bedene kan pompalaması, ağacın bütün meyvelerini taşıması ve güneşin gezegenlerini etrafında döndürmesi gibi sayılamayacak kadar çok kudret tecellileri vardır. 
Bizim, bir şeyi elimizle tutmamız, güneşin dünyamızı tutmasına benzemez. Biz güneşten ne kadar ayrı bir varlık isek, bizim kuvvetimiz de onun cazibesinden o kadar farklıdır. Bu hakikati bütün varlık alemine teşmil ettiğimizde çok iyi anlarız ki, Allah’ın kudreti hiçbir mahlukun kuvvetine benzemediği gibi, O’nun Kadir isminin güzilliği de bu tecellilerin hiçbirine benzemez.

“Malûmdur ki, herşeyin hüsnü kendine göredir; hem binler tarzda bulunur ve nevilerin ihtilafı gibi güzellikleri de ayrı ayrıdır. Meselâ, gözle hissedilen bir güzellik, kulakla hissedilen bir hüsün bir olmaması ve akılla fehmedilen bir hüsn-ü aklî, ağızla zevk edilen bir hüsn-ü taam bir olmadığı gibi; kalb, ruh ve sair zâhirî ve bâtınî duyguların istihsan ettikleri ve güzel hissettikleri güzellikler, onların ihtilâfı gibi muhteliftir.”  Şualar
  
Yazının tamamını okumak için TIKLAYINIZ

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum