Bediüzzaman’ın fikri mülkiyet ısrarı ve kontra atak savunması

Bediüzzaman’ın fikri mülkiyet ısrarı ve kontra atak savunması

 

Bediüzzaman’ın Eskişehir Mahkemesi, Türk hukuk tarihinde emsalsiz bir davadır. Bu davanın müdafaaları Yirmi Yedinci Lem’a olarak külliyat içinde yerini almıştır. Bu dava ile ilgili Anayasa hukukçu hukukçularından Prof. Dr. Servet Armağan hoca Eskişehir davasını “Ey Hâkimler!” diye kitaplaştırmış. Daha önce bu kitap hakkında bu köşede bir tanıtım yazımız yayınlanmıştı.

 

Bediüzzaman Barla’da takribi 8 yıl kalmış. Bu zaman zarfında ilk önce Haşir bahsi olan “Onuncu Söz” yazılmış bir şekilde İstanbul’da matbaada basılıp bazı hükümet erkânı ve mebuslara ulaştırılmıştır. Daha sonra çetin şartlar ve imkânsızlıklar içinde Risale-i Nur’un temel eserleri diyebileceğimiz, Sözler, Mektubat, Lem’alar gibi eserlerin telifi büyük ölçüde tamamlanmıştır.

 

Bu dönem İstiklâl Mahkemelerinde sayısı bilinmeyen binlerce yargısız infazların, provokasyon Menemen hadiselerinin, kanlı uygulamaya konulan inkılapların, çok partili geçiş denemesi olarak Serbest Fırka’nın önce müsaade edilip sonra milletin teveccühünden dolayı kapatılması, ezanın yasaklanması, Ayasofya’nın kapatılması, harf inkılabı gibi dehşet dönemleri yaşanmıştır.

 

Bediüzzaman Barla’da hukuki olarak en ufak suç unsuru bulunamayacak titizlikte dünya hadiselerinden uzak durmaktadır. Asıl mesele iman ve ahiret meselesi olan konularda eserler telif etmekte, el altından yazmak üzere çevre köy ve kasabalarda çoğaltılması gizli bir şekilde devam etmektedir.

 

6 Mart 1930’da Mustafa Kemal beraberindeki bir heyetle Isparta ve Eğridir’e gelir. Bu civarda Risale-i Nur un tesiri kendisine rapor edilir. Özellikle Eğirdir Müftüsü ile görüşmesinden sonra müftünün oğlu öğretmen Tevfik Tığlı’ya Barla’da “Genç Yurdu” adında bir teşkilat kurdurulur. Orada Cengiz Han’ın kahramanlıkları (!) gibi ırkçılık konuları üzerine seminer tarzı toplantılar yapılır

 

Bu vesile M.Kemal’in bu seyahat sırasında Eğridir’de kaldığı bir sabah Isparta Emniyet Müdürü ile birlikte Barla’da Bediüzzaman’ı ziyaret ettiğini Askeri Yıldız ağabeyimize atıfla yazar Ahmet Özkılınç’ın “Akrebin Kıskacında” adlı kitapta yer aldığı haber olarak 25 Kasım 2011’de Risale Haber’de yayınlandı.

 

Eğirdir Müftüsünün muarız tavır alışı da bu tarihten sonra olması muhtemeldir. M.Kemal’in “Hoca efendi inadında devam ediyor” sözü sonrası Bediüzzaman’ın Isparta’ya ikamete mecbur edilmesi sonrasında Eskişehir hapsi gibi olayların akışından teyidi alınmamış ziyaret hadisesi de kuvvetle muhtemel olduğu anlaşılabilir.

Bediüzzaman, Eğirdir Müftüsüne mektuplar yazarak yaptığı yanlış hakkında ikazlarda bulunur ama nafile.

 

Sekiz yıl sonunda Bediüzzaman’ın Isparta’daki hayatı da sıkı gözetim altındadır. Altı aydır çıkmadığı evinden bir Nisan günü hava almak için dışarı çıkar. Döndüğünde evi basılmış içerde kitap, eşya ne varsa alınmış iade edilmemiştir. Bu hukuksuzluğu yapan Isparta savcısına suç duyurusu dilekçesi vermiştir.

 

Dokuz ay kaldığı Isparta’dan 119 talebesi ile birlikte sansasyonel bir hava verilerek Isparta-Afyon arası askerler yollara dizilip kamyon üzerinde Eskişehir’e sevk edilir ve 11 ay sürecek Eskişehir hapis dönemi başlar. İstiklâl Mahkemelerinin meydana getirdiği devlet terörü havasında kamuoyuna kasıtlı olarak idam edilecekleri havası da yine resmi kanallardan basılır.

 

Plan bellidir. Yüzde yüz mahv, yok etmek… Kararın idam olması üzerinedir. Herkesin bir hesabı var Allah’ın da bir hesabı var elbette…

 

Eskişehir Müdafaası sadece bir hukuk şaheseri olduğu kadar Risale-i Nur hareketinin ilk davası olması münasebetiyle hareketin manifestosudur. Risale-i Nur davasının temel prensipleri bir vesile harice ilan edilmesidir. Geniş dairede sosyal ve siyasi hayata temel teşkil edecek ve zamanın iddiası olan laiklik prensibinin de evrensel tanımı yapılmıştır.

 

Eskişehir müdafaası Servet Armağan hocanın deyimiyle hukuk tarihinde çok önemli bir yeri olduğu gibi Risale-i Nur hareketinin de çok önemli tarihi bir dönemecidir. Yüzde 100 idam talimatı ile gerçekleşen yargılamayı bir rivayete göre M. Kemal adliyede mahkemeyi dinlemiş. “Bu savunmaya göre hâkimler idam kararı veremezler” demiş. (Hukukçu yazar Nihat Derindere’den dinlemiştim.)

 

Bu yazıda asıl paylaşmak istediğim tespite gelemeden sona yaklaştık.

Eskişehir mahkemesindeki müdafaada Bediüzzaman, savunmadan öte ilmi referanslara dayanan bir taarruz hâli görülüyor.

Suç unsuru olmayan Risalelerin alıkonulmasının evrensel hukuka da aykırı olduğunu nazara veriyor.

 

Nur, kendi başıyla yüz manevî keşfiyatı havî bir eserdir. Bu keşfiyatın bir tekini bile, keşşafın hakk-ı keşfini siyanet etmekle, zıyaa uğratmamak lazım gelir.Keşfiyatın ehemmiyeti, ehl-i hakîkat ve ehl-i ilim ve edipler ortasında gayet büyüktür ve ehemmiyeti var. Bir kimse, diğerinin keşfiyatını temellük edemez. Eğer etse, onun aleyhine ikame-i dava etmek, bütün memleketlerde carî olan bir kanundur. İleride hükûmetin müsaadesini istihsal sûretiyle neşretmek istediğim ve yirmi otuz seneden beri keşif ve telifıne çalıştığım ve elli seneden beri devam eden tetkikat ve mücahedat-ı fıkriye ve muhtelif menbalardaki taharnyat ve mesaimin neticesi ve semeresi olarak yazdığım ve manevî yüz keşfiyatı gösteren ve binlerce hakîkati havî…..”(Tarihçe-i Hayat 233) Bu ifade devam ediyor.

 

Haşir Risalesi olan 10. Sözün daha önce bir şekilde mebusların ve hükümet erkânının ellerine geçmesi, hüsn-ü kabul görmesi en güçlü delil olarak sunmuştur.

Diğer taraftan fikri mülkiyet hakkının ihlal edilmesinin üzerine gitmesi savunmadan ziyade üzerine üzerine gitmektir. 

 

Mahkeme kararında ise 11 ay hapis cezasının at hırsızlığı gibi adi bir suçla eşdeğer tutulması üzerine de temyize başvurması da ayrı kontra atak mücadeledir.

 

Yüzde 100 idam siparişiyle yapılan muhakemeden az hasarlı yara bere ile çıkmayı şükür vesilesi olduğunu nazara verir. “Bundan sonraki hayatımız bize ait değildir” demesinin anlamını bugün anlamak zor olabilir. Dersim olaylarının külleri üflenince daha iyi anlaşılabilir.

 

Yüz manevi keşfiyat ve fikri mülkiyetin önemi üzerinde ısrar eden Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur Külliyatı sayısının dahi tespiti mümkün olmayacak kadar çok yayınevinde kırk ayrı dilde yayım ve basımından rakamı tahayyül edilemeyecek kazançlar elde eden yayıncılara da… (Selam ederiz…)

 

“Sözler’i kendi malı bilip neşrine çalışması…” şartının Risale-i Nur talebesi olarak kabul etmesi ne büyük şefkat ve feragat sahibi olduğu ayrıca bilvesile hatırlamış olalım. Biraz daldan dala konmak oldu ama kusura bakmayın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.