Bediüzzamanın Cumhuriyet savcılığına itirazı

Bediüzzamanın Cumhuriyet savcılığına itirazı

Bediüzzaman Said Nursi'nin 1960 yılındaki Avukatı Bekir Berk eliyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına itirazı...

RisaleHaber-Haber Merkezi

BEDİÜZZAMAN'IN SON 60 GÜNÜ

BEDİÜZZAMAN SAİD NURSÎ VEKİLİ AVUKAT BEKİR BERK’İN İTİRAZ DİLEKÇESİ-1

 

1959 yılında İstanbul'a teşrif eden Bediüzzaman Said Nursî'nin aleyhine bir kısım basın mensuplarının hakaretâmiz neşriyatta bulunmalarına mukabil, kanunî haklarını takip etmek üzere Avukat Bekir Berk'in Bediüzzaman Said Nursî vekil-i müdafii sıfatıyla yaptığı müracaatları kabul etmeyen İstanbul Savcı Yardımcısı Müfit Birsen'in takipsizlik kararına karşı aşağıda suretini vereceğimiz layiha ile itirazda bulunmuştur.

 

 

İSTANBUL CUMHURİYET MÜDDEİUMUMÎLİĞİ (SAVCILIĞI)

Eliyle

KOCAELİ AĞIR CEZA MAHKEMESİ SAYIN BAŞKANLIĞINA

 

 

İTİRAZ EDEN               : Said Nursî.   Kepeci Mahallesi Kemeraltı Sok. 6/1 İSPARTA

 

VEKİLİ                           : Av. Bekir Berk. Nuruosmaniye Cad. 5 Cağaloğlu — İstanbul

 

TALEBİN  MEVZUU    : İstanbul   Cumhuriyet  Müddeiumumiliği  Basın  Bürosunun   

                                            25.1.1960 tarih ve 1960'" Hz. sayılı takipsizlik kararına itirazdır.

                                            Muhterem müvekkilim Bediüzzaman Said Nursî’ye «dinde

                                            sahtelik» isnadında bulunmak suretiyle hakaret eden maznun

                                            ve kanunen mesul arkadaşları hakkındaki şikâyetimiz 25.1.1960

                                            tarihinde reddedilmiş ve bu karar bize 28.1.1960 tarihinde tebliğ

                                            edilmiştir. Müddeti içinde itiraz ediyoruz.

 

Dâva Açılmaması Neden Yolsuzdur?

 

1 — İstanbul Cumhuriyet Müddeiumumîliği Basın Bürosunun bu kararı çeşitli bakımlardan yolsuz ve kanunsuzdur. Şöyle ki:

 

a) Evvelâ Müddeiumumî şeref ve haysiyetimizi rencide eden ve itibarımızı sarsan bir isnat teşkil eden yazılarda suç görmemiş olsa bile, tarafımızdan şikâyetçi bulunulup dâva açılması için muvafakat verildikten sonra, dâva açmakla mükelleftir, buna mecburdur. Basın ve radyo ile işlenecek suçlarla ilgili 6334 Sayılı Kanunun kabulünden önce hakarete maruz kalanlar, ya savcılığa şikâyetname verir ve müddeiumumî bütün diğer şikâyete bağlı suçlarda olduğu veçhile, amme dâvası açıp, davayı takibe mecbur kalır veya C.U.M.K. na tevfikan suçlu aleyhine şahsî dâva açar ve bu takdirde savcı âmme menfaati görürse yine dâvaya iştirak edebilirdi. Basın yoluyla işlenen suçlar hakkındaki kanun bu yolla isnad ve hakaret suretiyle tecavüz vukuunda dava açılmasını muvafakat (verilmesi veya alınması) şartına bağlamıştır. Bu şartın kabulünden maksat, şeref ve haysiyetine tecavüz vaki olanların, bu fiil basın yoluyla işlendiğinde dâva açmak haklarını bertaraf etmek olmayıp, tecavüzlerin basın gibi tesirleri geniş sahada işlenilen bir vasıta ile hakarette bulunmaları, bu hakaret amme menfaatlarını da ihlal ettiğinden şikâyete lüzum kalmadan da müddeiumumîlerin tecavüze uğradıklarından haberdar olamıyacakların hakkını korumak ve basının hakaret, küfür ve şantaj silahı olarak kullanılmasına imkân vermemek için müddeiumumîlerin re'sen dava açmasını temin etmektedir. Hatta bu sebeple hükümet teklifinde muvafakat dahi istenmeden dâva açılmasını temin edecek şekilde bir ifade kullanılmış ise de Adliye Encümenindeki azalar:

 

«Suçdan zarar gören mağdurun bazı ahvalde hususî ve ailevî ahvaline taalluk eden bir fiilin takip ve iaşesini haklı olarak arzu etmiyeceğini, bu sebeple re'sen takip cezasının suret-i mutlakada terkedilmesi de tatbikatta mahzurlu neticeler tevlid edebileceği; zira basın yolu ile işlenen bazı suçlarda mağdur kalan cemiyetin de zarar gördüğünü, cemiyete zarar veren ve umumî ahlâk üzerinde menfî tesirler icra eden bu gibi suçlara karşı Cumhuriyet Müddeiumumilerinin lakayt kalmaları da amme menfaati bakımından doğru olmayacağından encümenimizce bu işin gerek şahıslar ve gerekse cemiyetin menfaatlarını te'lif eden ortalama bir sisteme bağlaması ve takibi şikâyete bağlı olan suçların Cumhuriyet Muddeiumumilerince tahkikata başlamazdan önce, mağdurun yazılı muvafakatinin alınması şartıyla re'sen takip edilmesi kabul ve ikinci madde bu esas dairesinde formüle edil mistir.» Esbab-ı mucibesiyle bu gibi hallerde muvafakat müessesesi ihdas edilmiş ve kanun T.B.U.K. de bu şekilde ve bu şartta kabul edilmiştir.

 

Basın Suçlarında Hususî Usul

 

Bu izahtan anlaşılacağı üzere muvafakat müessesesi mağdurun dâva açmak hakkını bertaraf etmek maksadıyla değil, mağdur müsaade ettiği takdirde müddeiumumîlerin re'sen dâva açıp takip etmesini temin için ihdas edilmiştir. Mağdurun şikâyette bulunup dâva açmak üzere muvafakat vermesi halinde cumhuriyet müddeiumumîsi dâva açmaya mecburdur. Bu kanaatte yalnız değiliz. Ceza Hukuku sahasında eser vermiş otorite şahsiyetler de aynı şekilde düşünmektedirler. «Basın Suçlarında Hususi Usul» adlı eserin sahibi Ceza Hukuku ve Kriminoloji Doçenti Dr. Nevzat Güreli, bu husustaki kanaatini adı geçen eserinin 64. sayfasında şu şekilde ifade eder:

 

«Kanun vazıının bu hükmü koymakla mağdurun şikâyeti üzerine müddeiumumînin mecbur olarak takipte bulunmasını temin etmek istediği anlaşılmaktadır.»

 

(Devam edecek)