Hasan TANRIVERDİ

Hasan TANRIVERDİ

Bediüzzamanı anlamak

Bediüzzaman, asrın garaibi, acibi, eşsizi, benzersizi. Zamanın hem bedisi, hem  ebedisi. Çağın değişmeyen, tek gündemi bu muhteşem insan.
Bir insan ki, asrın en çok konuşulan şahsiyeti. Kıyamete kadar da konuşulacağa benziyor. Çünkü insanlık, bu gün her zamankinden  daha çok onun irşadına muhtaç.

Günümüzde,"Bediüzzaman" sıfatını duymayan yok, ama anlayamayan daçok. İmam-ı Ali'den bu yana,  eserleri ve  İmam Rabbani'den beri deismi biliniyor. Pek çok mürşit tarafından, gizli ve aşikar ifadelerlegeleceği müjdelenmiş. Asırlarca beklenmiş, nihayet gelmiş.
Gelişinden pek kimsenin haberi olmamış. Ama büyürken ve okurken yaşadığı harika haller, herkesi hayran bırakıp, hayrete düşürmüş.

Kur'an, en güzel izahını  ve tefsirini onun sözünde bulmuş. İttihad-ı İslam, adeta onun davasında tecelli etmiş ve sevgisinde toplanmış. O,
hayatı ile zamanı , eserleri ile istikbali aydınlatmış. Böylece helâket ve felâket asrına " Bediüzzaman" olarak mührünü vurmuş.

İnsanları, bir sevgili gibi peşinden koşturan Bediüzzaman, sayfalara, kitaplara sığmayacak kadar, büyük bir ilim adamı olduğu
kadar, aynı zamanda ,bir mücahit, hürriyetçi ve cumhuriyetçi bir şahsiyetti.

Denizler bizim ihatamız içine hapis olunamayacak kadar küçük değildir. Okyanuslar bizleri aşar. Bediüzzaman'da  bir okyanustur,
bizi aşar. Onun yazdığı Risale-i Nurların, her biri ilim denizinde gezen gemilere benzer.

Bediüzzaman

Bazılarına göre; O,  bir evliya idi, bazılarına göre; O, hakkında kahramanlık destanı yazılması gereken bir  mücahid ve cesur bir milis
komutanı idi.

Bazılarına göre; O bir mürşid-i kamil, gittiği her yerde, etrafa nurlar saçıyor, muhataplarını cezp ediyordu.

Bazılarına göre; başkaldıran aşiretleri, ya da ayaklanan taburları, bir tek nutukla sükunete getiren ateşli ve kudretli bir hatipti. Sözleri
kılıçtan keskin, toptan tüfekten daha kuvvetli idi. Bir kısım seçkin zatlara göre; O, devrinin uleması, alimiydi. İkna ve ilzam eden, derya misal  bir alimdi. İmam-ı gazali ve İmam-ı Rabbani gibi, ilmi vehbi idi. O, Cenab-ı Hak'ın bir hediyesi idi. Hemen hemen  bütün alimlere konu olmuş, sevgilerini ve hayranlıklarını kazanmıştı.

Büyük bir alim onun hakkında şöyle diyor;
Bediüzzaman, başında kalpağı, belinde gümüş hançeri ve ayağında çizmesi ile bakışları celalliydi. Gözlerinden zeka fışkırırdı.
Nezahate ve temizliğe son derece dikkat ederdi. İnsan  onu seyrederken, üzerinde ahsen-i takvimin birçok mertebesini müşahade
ederdi. Nazarı engin, siması daima mütebessim, eserlerinde ise, zengin bir mantık, yüksek bir ilim ve fikir dokusu vardı. Hak yoluna  her türlü zevki feda etmişti.

O, secdede geçen bir ömürdü. Bazı insanlar, bedenen dimdik olsalar bile, ruhen secdededirler. Hayatları hep kulluk üzeredir. Hadiste tarif edildiği gibi ;" bakınca Allah'ı,  konuşunca ahireti, tavır ve davranışlarıyla hesap gününü hatırlatırlar."

Yolların ayırımına gelindiğinde, istikamet şaşırıldığında, duruşu doğruya delildir., onun eserlerini okuyup, doğru anlayan insanlar,her
zaman çağı doğru yorumlayabilen insanlar olmuştur. İnsanoğlu tarihe hükmedemez, fakat tarihin seyrini değiştirebilecek önemli ve olumlu katkılarda bulunabilir.

Az sayıda yetişebilen bu dahilerden bir tanesi var ki, onu ancak,"asırların adamı" olarak vasıflandırırsak, belki ona  layık bir unvan kullanmış olabiliriz. Zaten, Bediüzzaman olabilmek için "asırların adamı" olmaya layık bir fıtrat gerekmiyor mu?

O, zahitti, dünya ile bir alış verişi yoktu, o kadar ki; bütün malını bir eliyle kaldırabiliyordu. Öldüğünde mezarının yerinin bilinmesini dahi istemeyecek kadar, davasında fani ve mahviyet içerisinde idi. Seksen küsur senelik hayatında, dünya zevki namına bir şey
bilmiyordu, fani vücudunu, baki hayata feda etmişti.

Sürekli düşünür, okurdu. Sanki her zerre ona Allah'ı düşün diye haykırırdı. Kardeşi Abdülmecid'e ;"Abdülmecid , insan kainata bakarda, "nasıl bilmediği bir mesele kalır" derdi. Kainat kitabını mana-i harfiyle okuma düsturunu akıl ve idraklere O sunmuştu.

Bediüzzaman için kainatta en büyük hakikat imandı.Zerreden yıldızlara kadar,bütün mevcudatın yüzü imanı gösteriyor, dili "iman" diyordu. İnsanların, her iki cihanda  mutluluğu yakalamasının yolu imandan geçer.  Bediüzzaman,"kainatta en büyük hakikat imandır " sözü ile imanın önemini veciz bir şekilde ifade etmiş. "İman insanı insan eder, belki de sultan eder, Hakiki imanı elde eden adam, kainata meydan okuyabilir." İnsan, iman nuru ile ala-yi illiyine çıkar ve cennete layık bir kıymet alır." İşte Bediüzzaman'a göre gerçek sevgi ve  mutluluk ancak iman sayesinde yakalanabilirdi.

İnsan imanı sayesinde, kainata meydan okuyarak hakiki tesiri esbaba vermekten kurtulup, gerçek  hürriyete kavuşabilirdi. İmansız insan, kainatın en aciz, çaresiz ve en zayıf mahlukuydu. Zaman imanı kurtarma zamanı idi.

Mesuliyetini müdrikti. Kur'an'ın sönmez ve söndürülemez bir güneş olduğunu bütün aleme göstermeyi, bir Müslüman olarak vazife bilmişti. Saçları adedince başı olsa , davasına feda edecek kadar davasında fani idi.

[email protected]

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.