Bediüzzaman’a yaklaşan Devlet gerçeğine yaklaşır

Bediüzzaman’a yaklaşan Devlet gerçeğine yaklaşır

Suad Alkan ile Bediüzzaman, Risale-i Nur, Denizli Nur hizmetleri konularında keyifli ve derinlikli bir sohbet gerçekleştirdik

Röportaj: Mustafa Oral
RİSALEHABER

Üstadı ikinci kez Tugay Caminin temelini atarken gördünüz. O gün neler yaşandı?

O merasimin Cumhuriyet tarihine not düşecek önemi vardır. Bediüzzaman Hazretlerinin “İslam’ın kahraman ordusu” şeklinde nitelendirdiği ordu müessesesinin görünmeyen veçhesi o gün gün yüzüne çıktı. Hiçbir siyasi yaklaşımım olmayan o tarihte Isparta’da iki dil kullanılıyordu. Bu dillerden biri Üstada karşı şehir merkezinde İttihat Terakki politikasını izleyen Nur Risalelerine bir tepki, daha çok memur ve Cuma cemaatlerine pek ilgi duymayan çevrelerinden geliyordu. Diğer dil ise esnaf ve Cuma günleri Ulu Cami çıkışında Üstadın etrafını çevreleyen asker ve ahalinin fiilen gösterdikleri tasvipte görünüyordu. Bunun yanında subayların Üstatla geçimsizliğini yayan bir fısıltı da vardı. Çocuk aklımla bu birbiriyle tezat teşkil eden iki görüşü yorumlamakta güçlük çekiyordum. Bilhassa şehir merkezinde Ordu Evi bahçesinde ikindi çaylarında subayları görünce içimde; “güvenlik duygusu veren bu askerler, Kur’an hakikatlerini anlatan Nurların müellifine niçin muhalif olabilir?” sorusu uyanıyordu.

isparta-tugay-cami.jpg
Isparta Tugay Camiinin 12 Nisan 1957 tarihinde temel atma merasimini gösteren fotoğrafın tamamıdır. Tarihçe-i Hayatta
Üstat Hazret lerinin solunda bulunan Zübeyir ağabeyden itibaren fotoğrafın sol kısmı tamamen kesilerek basılmıştır.

Bir Pazar günü Hükümet meydanında sıralanmış boş cemseler önünde erlerin, “Tugayda cami temel atma merasimi yapılacak, mevlit de okunacak! Gitmek isteyenler cemselere binebilirler!” daveti ile bir araca atladım. Tugay içinde geniş bir meydanda birikmiş bir kalabalık vardı. Temel kazılmış, aralıklı dikilmiş direklere hoparlörler yerleştirilmiş, temelin ortasına bir kürsü yerleştirilmiş, nerdeyse hazırlıklar tamamdı. Yüksek rütbeli subay, er, öğrenci, esnaf, memur, halk, hatırlı bir kalabalık görünüşü! Herkeste sakin onurlu çehreler! Kalabalık!

Derken birden kulaktan kulağa bir fısıltı aktarıldı:

Bediüzzaman Said Nursi geliyormuş!”

gizlevet.jpgVe birden bire kalabalık Hz. Musa’nın denizden geçerken yarılan deniz gibi yarılıp ortada bir yol açıldı. Eğilip bakan herkes, bir kolunda Zübeyir Gündüzalp diğerinde Bayram Yüksel isimli talebeleriyle, ayağında Gizlavet siyah lastik içinde beyaz yün çorap fark edilecek kadar net görünen kuş gövdesi hafifliğiyle kalabalığa doğru geleni görüyordu. Bediüzzaman Hazretleri merasim subayı gibi iki tarafını kaplayan kalabalığa derisi, kemiği belli beyaz elleriyle temenna şeklinde ilerledi. O anlarda hissettiğim bilahare Risale-i Nur’da okuduğum,  makalesinin hangi ruhtan doğduğunu görüyordum. Yüksek rütbeli subaylarda kendilerinin selamlamasına karşı ellerini subay selamlamasıyla selamladılar. Menzile ulaştığında bir albay ve bir er bir mala bir miktar harçla yaklaştılar “efendim, buyurun ilk harcı siz koyun! Teklifinde bulundular. Üstad Hazretleri bu teklifi yerine getirdi. Aynı subay açış konuşmasını da teklif etti, hitabet teklifini nezaketle subaya yöneltti. Ben bütün merasim boyunca Üstattan başkasına bakmadım. Hizmet süreci içinde Üstadın mütedair sözleri, kullanılmamaktadır. Üstadın ahirete irtihalinin hemen ardından Türkçülüğü işmam eden dengesiz tutum, Güneydoğuda Kürt düşüncesini uyandırdı. Maksat hâsıl olunca sağlanan düşünceyi, askerle cidale çevirdiler.

Her şey bozulduğu yerden düzelir!

Şimdi anlaşılıyor ki Bediüzzaman hayatının bütün safhalarında hayatıyla ve laik mahkemelerdeki savunmalarıyla bugün devleti temsil etmesi gereken bir yapıyı hazırlamış ve savunmuştur. Mahkeme Müdafaalarının muhtevası bunu gösteriyor. Ve bu kanaatimi son senelerde “Devleti Bediüzzaman temsil etmiştir ve ediyor, O’na yaklaşan Devlet gerçeğine yaklaşır, yaklaşamayan devlet iradesine ulaşamaz!” tarzında ifade etmeğe çalışıyorum. Hadiselerin kültürel arka planına yaklaşamamış olmak yanıltıcıdır. Mardin, “Ben meselenin arka planını araştırdım, Nur Risalelerini analiz etmek, Risale-i Nur’ların deşifre edilmesi lazımdır!” hükmü, ihtiyaç mecburiyete dönüştüğünde gündeme alınacağa, çünkü PKK’ın iman ve Kur’an hizmetine mukabil Kur’an’ın “elmas kılıç” stratejisinin yerine ikame edildiği anlaşılıyor. Muhterem Sungur ağabeyin vefatı arefelerinde “Rahmi Erdem’i güney doğuda köy köy hizmete gönderseydik bugün PKK hadisesi olmazdı!” demiştir. O gün yerine getirilmemiş bir hizmet bugün kolektif bir şuurun ürettiği tarzda yerine getirilebilir.

Üstatla görüştükten sonra hayatınızın akışı nasıl oldu?

Her safhada bugüne geleceğim yönlendirmeleri görmeğe başladım. Sürekli olarak bütünlük ilkesine dayanan çalışmalara sürükleniyordum. “Nurcuların bütünlüğü, Müslümanların bütünlüğü, İnsanlığın bütünlüğü” düşüncesi temel görüşüm oldu. Bir de psikolojik olarak parçalanmanın bir rahatsızlık olduğunu öğrenince çalışmalarımın seyrinde heyecan, adanmak unsuru dinamizm kazandı. Bu adanmışlığı, Bekir Beyde ve Mustafa Polat’ta da müşahede ettim. Her ikisi de su-i kastla etkisiz hale getirildi. Necip Fazıl Kısakürek’in bütün Türkiye’de büyük bir akis uyandıran “İman ve Aksiyon” konferansı ve Sezai Bey’in “İslam’ın Dirilişi” kitabı, Üstat Hazretlerinin hizmet sisteminden mülhemdir. Yusuf Kaplan “Elif” dergisine misafirliği sırasında“Sezai Karakoç’un Bediüzzaman’dan süt emdiğini unutmayalım” hükmü başlı başına bir inceleme konusudur. Necip Fazıl Bey, hangi şehre konferans vermeğe gitse salonu başta Nurcuların doldurduğunu ifade etmiştir. Mehmet Fırıncı Bey yeri geldikçe Necip Fazıl’dan bu nakli yapar. Elbette Şûle Yüksel Şenler’in kadınlara mahsus konferansı tam bir heyecan uyandırmıştır. Şûle Hanım her konferansa başlarken fakirin meşhur “Şûle” dergisinde çıkan ve Salih Özcan’ın “Hilal” dergisinde iktibas ettiği bir mektubunu okuyarak başlıyordu. Şule Hanım, en ihtiyaçlı zamanda yazarlığa Risale-i Nur’la gözünü açtı.

Edebiyat, şiir, gazetecilik, Fransa’da şiirin devamı, master ve doktora çalışmaları, “Elif” dergisinin çıkışı, kendimi adadığım çalışmalar oldu!

1. KISIM: BEDİÜZZAMAN VE RİSALE-İ NUR, RUHUMUN ŞİFRESİNİ VERDİ
YARIN: ÜSTADI GÖRDÜĞÜM RÜYAYI SADECE SUNGUR AĞABEY’İN YANINDA ANLATTIM

Suad Alkan Hakkında:

Bediüzzaman’ı 1957 yılında ziyaret eden Suad Alkan 1940 yılında Denizli'de dünyaya gelir. Eğitimini Denizli, Isparta, Konya, İzmir ve İs­tan­bul'da yapar. İstanbul'daki on dört yıllık gazetecilik yaşamını noktalayarak Fransa’ya gider. Sorbonne Üni­ver­sitesinde master yaptıktan sonra Paris Protestan Fakültesinde "Risale-i Nur'da Bilim ve Mo­dern Sanat Felsefesi" başlığı altında doktora tezini vererek Doktor unvanını alır. 2002 yılında “Ay'a Senfoni” isimli şiir kitabını yayımlar.

 

 

Gislaved, Türkiye'de, özellikle de kırsal kesimde 1930'lu yıllardan beri kullanılagelen lastik ayakkabının adıdır. Genellikle Cızlavet veya Cislavet biçiminde de telaffuz edilir.

Ey, Asâkir-i Muvahhidîn!..

Nur Risalelerinin doğmasında rol oynayan kültür kurumlarının dramı, -şimdi de Bediüzzaman’ın medreselerinde- çok yönlü olarak skolastik düşünce sisteminden çıkamıyor. Bu hal, Rönesans’tan sonra Batı karşısında kendi düşünce ve tefekkür dünyasını kuramayan bir milletin münevver erozyonuna sebep oldu. Müslümanlıkla Batı düşüncesi arasında Bediüzzaman gibi modern yorumcuların doğmamış olması, Skolastik Müslümanlık anlayışı, Batı tesirindeki aydınları tatmin etmemiştir. Bu yüzden kendi özünden kopmalar, aykırılıklar, (dejenerasyon), nesil bozulması olmuştur. Kendini aşağılamaya dayanan bir kültür gelişmiştir. 1880’lerde mülkiye ve askerî tıbbiye gibi bazı üniversitelerde eğitim görmüş yeni Türk nesilleri ortaya çıktı. Bu genç erkeklerin bazıları, babalarının kültürel ortamından uzaklaştılar. Tam bu aşamada bir “Türkçe” edebiyat inşa etme süreci başladı. Bu aşama aynı zamanda İslâm’ın büyülü lehçesinden uzaklaşmayı beraberinde getirdi. Artık onun yerini ya şüphe ya da dinin rasyonalizasyonu ve deizm almıştı. 19. Yüzyılda ortaya çıkan başka bir Türkçe formu daha ortaya çıktı. Mehmet Emin Yurdakul’un şiirlerinde yeni bir Türklük görüşü ve Türk “ırkının” kutsal olduğu anlayışı savunuluyordu.

 

 

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.