Bediüzzaman: Zelzele, yağmursuzluk, hastalık, fırtına gibi umumî belâlara bir vesile olan memur

Bediüzzaman: Zelzele, yağmursuzluk, hastalık, fırtına gibi umumî belâlara bir vesile olan memur

Neden dostların kusuratına tokat gelir; hücum eden düşmanlara bu tarzda gelmiyor?

(Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin EMİRDAĞ LAHİKASI-I adlı eserinden bölümler.)

...

Bu münasebetle birşeyi beyan edeceğim. Şöyle ki:

Bu defa mahkemeden bana teslim olunan talebelerin mektupları içinde, çok imzalar üstünde bulunan bir mektup gördüm; belki lâhikaya girmiş. Risale-i Nur'un şakirtlerinin maişet cihetindeki bereketine ve bazıların tokatlarına dairdi. Burada, aynen Kastamonu'daki tokat yiyenler gibi şüphe kalmamış. Beş adam, aynen burada da tokat yediler. HAŞİYE

Risale-i Nur'un bir kâtibi dedi ki: "Neden dostların kusuratına tokat gelir; hücum eden düşmanlara bu tarzda gelmiyor?"

Elcevap: Memur olmayan veya hususî, şahsı itibarıyla hiyanet eden, hususî tokat yer. Bu nevi vukuat pek çoktur. Ve tam sadâkat edenlerde, maişetindeki bereket ve kalbindeki rahat cihetinde ikramlara mazhar olanlar dahi pek çoktur. 

Eğer memur ise, kanun namına kanunsuz hiyanet eden, ilişen, o memlekete, o bîçare ahâliye bir umumî tokada vesile olur. Ya zelzele, ya yağmursuzluk, ya hastalık, ya fırtına gibi umumî belâlara bir vesile olur. Kendisi, zahiren hususî tokat yememiş gibi görünüyor.

Hem eğer dinsizlik hesabına, imanî hizmetimize ilişenler olsa اَلظُّلْمُ لاَيَدُومُ وَالْكُفْرُ يَدُومُ 1 kaidesince, küfür derecesine giren öylelerin zulümleri—büyük olduğu için—âhirete tehir edilir, ekseriyetçe küçük zulümler gibi cezaları dünyaca tâcil edilmez.

اَلْبَاقِى هُوَ الْبَاقِى 2

Said Nursî

HAŞİYE: Evet, biz gözümüzle gördük, hiç şüphemiz kalmadı. Buranın talebeleri namına Ceylân, İbrahim
Dipnot-1: Zulüm devam etmez, fakat küfür devam eder.
Dipnot-2: Bâkî olan sadece O'dur.