Bediüzzaman ve Risale-i Nur, ruhumun şifresini verdi

Bediüzzaman ve Risale-i Nur, ruhumun şifresini verdi

Dr. Suad Alkan ile Bediüzzaman, Risale-i Nur, Denizli Nur hizmetleri konularında keyifli ve derinlikli bir sohbet gerçekleştirdik

Röportaj: Mustafa Oral
RİSALEHABER - Bediüzzaman
Said Nursi hazretlerini 1957 yılında ziyaret eden Dr. Suad Alkan 1940 yılında Denizli'de dünyaya gelir. Eğitimini Denizli, Isparta, Konya, İzmir ve İs­tan­bul'da yapar. İstanbul'daki on dört yıllık gazetecilik yaşamını noktalayarak Fransa’ya gider. Sorbonne Üni­ver­sitesinde master yaptıktan sonra Paris Protestan Fakültesinde "Risale-i Nur'da Bilim ve Mo­dern Sanat Felsefesi" başlığı altında doktora tezini vererek Doktor unvanını alır. 2002 yılında “Ay'a Senfoni” isimli şiir kitabını yayımlar. Biz de kendisiyle Bediüzzaman, Risale-i Nur, Denizli Nur hizmetleri konularında keyifli ve derinlikli bir sohbet gerçekleştirdik...

Denizlilisiniz. İmam Hatip Lisesi okumak için Isparta’ya gittiniz. Orada Bediüzzaman’ı ziyaretinizle hayatınızın çizgisini tanıdınız. O ziyaret anını yorumlar mısınız?

Temsil ettikleri kültür değerleri bakımından İmam Hatip okuluna gitmek, liseye gitmekten farklıydı. İmam Hatip Okulları, 1950 de itibaren Tanzimat kökenli şehir bürokrasisinin baskıcı yönetimine karşı Anadolu kasaba ve köylülerinin itibarını kazanmış eğitim müesseseleriydi.

Türkiye’de nesillerin ruhu[1], kültür mirasına sahip çevreler, Tanzimat’la resmileşen dinden bağımsızlaştırma, Laik duruma getirme, anlamında Seküler batılılaşma sistemleştirmesine karşı tercih imkânı bulunca, imam hatip eğitimini seçmiştir. 1946’da başlayan çok partili Türkiye siyaseti bu iki odakta şekillenmiştir. İmam Hatip Okuluna gitmemin arka planında kasabamın lise ve üniversite çıkışlı bürokrat etkilerine karşı bir arayış söz konusudur. Gazetecilik yaptığım dönemde Kasabamızdaki bu bürokratik baskının, Osmanlı devletini yıkıp, devlet idaresini elde etmek isteyen ve Selânik’te bir dernek kuran kültürsüz bürokratlar, ihtiraslı subaylardan mürekkep İttihat Terakki Cemiyetine dayandığını öğrendim. Bunların bir kısmı mason ve Selanik dönmeleriydi. [2] Bugüne uzanan Türkiye’de süren siyasi kavga, dökülen kanlar, kanun dışı kuvvet kullanma alışkanlığı aynı köke dayanıyor. Beni aydınlatan sistematik ilmî düşünce, şiirimin dışında, 1975’lerde başlayan Şerif Mardin’le dostluğumuza dayanıyor. 20 yıl içinde kendileriyle pek çok fikir teatisinde bulunduk. 19 ve 20. Yüzyılın siyasi kavgasının asıl temelinin fark edilmesi için, Prof. Dr. Şerif Mardin’in araştırmalarına dayanan büyük bir parantez açılmalıdır. Aksi takdirde, Nurculuk, İslamcılık, dünya yeni siyasi yapılanması anlaşılamaz. Şerif Mardin, “Bediüzzaman olayı, Türkiye’de sosyal değişme” adlı on yıl süren çalışmasının ilk yıllarında Yeni Asya Gazetesinde merhum Ali Uçar’dan Üstadın has talebelerine kadar seçkin bir tabakanın bulunduğu toplantıda ses kayıtları mevcut, seminer olarak sunduğu ilk yaklaşımlar olmuştur:

BEDİÜZZAMAN ve RİSALE-İ NUR, RUHUMUN ŞİFRESİNİ VERDİ

On altı yaşımda kendimi o okula attım. Daha ilk sene müzik öğretmeni Adil Bey beni cumartesi ve pazartesi günleri İstiklâl Marşını yönetmekle görevlendirmişti. Gene ilk sene bir talebe odasında Risale-i Nur ve Bediüzzaman isimlerine takıldım. Bu iki kelime ruhumun şifresini haber verdi. Ruhum bu iki kelimenin ardına düştü ve kendimi Üstad Hazretlerinin huzurunda buldum. İmam hatip mektebinin liseye göre keyfiyeti neyse Risale-i Nur’un İmam hatip mektebi ruhuna göre yeri oydu. Demek gönderildim.

Üstad Hazretleri aynı mekânı paylaşan sekiz-on kişiden hiç birine bakmayarak vicahen iki karış önünde 17 yaşındaki bana ders lütfettiler. Bu nevi etkilenmeyi Üstad Hazretleri medeniyet meseleleri meyanında kültür ilhakı olarak tavsif ediyor. İnsanın ve latifelerindeki ihtiyaç o süreçte mayalanabiliyor. Ve dersin hitamında omzumu sıvazlayarak “Ben sana çok sevdiğim biraderzademin ismini veriyorum: Fuad![3] Bundan sonra onu kullanırsın!” iltifatına mazhar oldum. Medreseden çıkınca rehberim beşinci sınıf talebesi, Osman Kara, Üstadın “Suad” dediğini ifade ederek beni yanılttı. Hatta mesele tavazzuh ettiği sekiz sene sonra resmen nüfusa geçmesi için mahkemeye dilekçe vermeğe giderken Mehmet Fırıncı Beyefendinin “Ne yapayım herkes “Suad” diyor “Fuad” yaptırayım mı, dememe karşı “ ‘Suad’ kalmış ‘Suad’ yaptır!” demesiyle ikinci defa yanıltıldım. Mana âlemindeki kayıtlarla âlem-i misal arasında böyle kaymalar olabiliyor. Ali Hakkoymaz Üstad’la geçen dakikalarımı “45 dakika” başlığı altında bir kitapçık yazmaya yüreklendirmek istemişti.

 

YARIN: BEDİÜZZAMAN’A YAKLAŞAN, DEVLET GERÇEĞİNE YAKLAŞIR

 

 

 

[1]Nesillerin Ruhu, şiirimi eleştiren Prof. Dr. Mehmet Kaplan'ın eseridir.

2 Prof. Kemal Karpat, Batı’da yayınlanan İslam Ansiklopedisi’ndeki, “Nurculuk” başlıklı makalesinde Nur Risalelerine karşı çıkanların Türkiye lâikleri ve Batılı aydınlar olduğunu tespit etmiştir. Bunların asıl kimlikleri, Batılı masonlarla onların Türkiye uzantısı ve lâiklik maskesi kullanan Türkiye masonları olmalıdır. Karpat, yazısında bu noktaya da dikkat çekiyor.
Şerif Mardin: Said Nursi’de... Demokratik yaklaşım

 

Lütfen yaptığınız alıntılarda www.RisaleHaber.com'u kaynak olarak belirtmeyi unutmayınız.

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.