İbrahim KAYGUSUZ

İbrahim KAYGUSUZ

Bediüzzaman ve Modernite

Modernite Avrupa’nın seküler aklının dışavurumu ve sonuçlarının hayata yansımasıdır. Kavram, onyedinci yüzyıldan bugüne uzanan beş yüz yıllık bir tarihi süreci kapsar.

Modernizm, kadim Yunan, Roma, Helenist dünya ve Hristiyan paradigmadan dünün Avrupa’sına;  Rönesans, Reform ve Aydınlanma’dan bugüne/küresel çağa uzanarak hükmeden geri planı dolu bir kavramdır.

Kimi zaman karşısında geleneği, kiliseyi, kimi zaman da postmodernizm benzeri yakın dönem hareketlerini gören Modernizm, etkisini ve varlığını bugüne kadar olabildiğince hissettirerek devam ettirdi.

Modernizmin yedeğine alarak kendini efsunladığı birçok kavram var: akıl, medeniyet, bilim, ilerleme, evrensellik, hürriyet, değişim vb.

Kelime anlamı, “yenileşme, çağdaşlık” olan Modernitenin bugüne kadar kendi havuzunda eritemediği tek din İslamiyettir. Özellikle 19. ve 20. yy’larda İslamiyete karşı şiddetli bir fikri baskı uyguladığı halde bunu beceremedi.

Bu iki yüzyıl İslam dünyasının çaresiz kaldığı tarihi bir kesittir.

Modernite, teknik ve siyasi üstünlükten hareketle “vahiyden uzak” akılcılığını, salt bilimciliğini ve teknik terakkisini mutlak doğru olarak Müslümanlara empoze etmeye çalıştı.

Modernitenin bir dönem Fransa’daki adı olan kaba Pozitivizm, bütün dinleri “modası geçmiş” olarak ilan etti ve İslamiyete karşı savaş açtı.

Auguste Comte aynı coğrafyada “Pozitivizm dini”ni ilan etti. Renan, İslamiyetin Müslümanları geri bıraktığını iddia etti. Duzi, İslam düşmanlığı kokan metinlerini Abdullah Cevdet üzerinden Anadolu ve İslam coğrafyasına yaymaya çalıştı.

Bediüzzaman Said Nursi bu önemli tarihi kesitin ürünüdür. Bu açıdan onun Modernite karşısındaki tutumu önemlidir.

Modernite her şeyden önce bir “olgu”dur. Said Nursi’nin olgular karşısındaki tutumunun kıstası “vahiy” dir.
Eğer olgu’nun kendisi vahyin ölçüleri dışında ise Bediüzzaman’ın tutumu çok sert, vahye uygun ise çok müşfiktir.

Modernitenin kendi evrensel değerleri olarak lanse ettiği kavramların birçoğu Said Nursi tarafından kabul görmüştür: akıl (akl-ı semavi), medeniyet, bilim (fen), ilerleme (terakki), hürriyet, değişim (tahavvül) vs.

Bediüzzaman bu evrensel kavramları İslamiyet namına kabul eder. Haddizatında bu hakikatlerin kaynağı zaten semavidir. Bediüzzaman’ın kabuldeki ölçüsü kur’andır. Kavramların içine yerleşmiş olan vahiy dışı beşeri unsurlar ise Bediüzzaman tarafından kabul görmemiştir.

Bediüzzaman’ın bütün felsefi kavramlar karşısındaki tutumu böyledir. Modernite de böyle bir felsefi kavramdır.

Hristiyanlığa ve İslamiyete ait iki örnekle Bediüzzaman’ın tutumunu daha iyi anlamak mümkün.

Hristiyanlık tarihine bakıldığında bu dinin bazı temsilcilerinin Yunan ve Roma felsefelerine karşı “ayıklayıcı” tutum sergilemedikleri görülür. Bu tavır “Hristiyanlık dışı” birçok tutum, unsur ve kavramı bu dinin bünyesine dâhil etti. Bu tavır “muharref Hristiyanlığın” temsilcileri tarafından bilerek tercih edildi.

Hristiyan teolog Aziz Paulus bu tutumun sembol isimlerindendir. Paulus’un “Helenistik felsefe” karşısındaki tutumu “bütünleşme”dir.

İslamiyetin tarihine bakıldığında ise “İsrailiyat”tan sonraki en tehlikeli süreç olarak Yunan ve Helenistik felsefe karşısındaki “barıştırıcıl” tutum karşımıza çıkar.

Farabi, İbn-i Rüşt ve İbn-i Sina gibi hükema ve mütefekkirin, bu tutumun sembol şahsiyetleridir.

Modernite karşısında Bediüzzaman’ın tutumu böyle olmamıştır. Yirmi Dokuzuncu Mektup’taki uzunca bir sual ve cevap, bize bu tutumla ilgili çok net bilgiler sunar. Aynen alıyorum:

Diyorlar ki: "Senin eski zamandaki müdafaatın ve İslâmiyet hakkındaki mücahedâtın, şimdiki tarzda değil. Hem Avrupa'ya karşı İslâmiyeti müdafaa eden mütefekkirîn tarzında gitmiyorsun. NedenEski Said vaziyetini değiştirdin? Neden mânevî mücahidîn-i İslâmiye tarzında hareket etmiyorsun?

Elcevap: Eski Said ile mütefekkirîn kısmı, felsefe-i beşeriyenin ve hikmet-i Avrupaiyenin düsturlarını kısmen kabul edip, onların silâhlarıyla onlarla mübareze ediyorlar, bir derece onları kabul ediyorlar. Bir kısım düsturlarını, fünun-u müsbete suretinde lâyetezelzel teslim ediyorlar; o suretle, İslâmiyetin hakikî kıymetini gösteremiyorlar. Adeta, kökleri çok derin zannettikleri hikmetin dallarıyla İslâmiyeti aşılıyorlar, güya takviye ediyorlar. Bu tarzda galebe az olduğundan ve İslâmiyetin kıymetini bir derece tenzil etmek olduğundan, o mesleği terk ettim.

Hem bilfiil gösterdim ki, İslâmiyetin esasları o kadar derindir ki, felsefenin en derin esasları onlara yetişmez, belki sathî kalır. Otuzuncu Söz, Yirmi Dördüncü Mektup, Yirmi Dokuzuncu Söz bu hakikati bürhanlarıyla ispat ederek göstermiştir. Eski meslekte, felsefeyi derin zannedip, ahkâm-ı İslâmiyeyi zâhirî telâkki edip, felsefenin dallarıyla bağlamakla durutmak ve muhafaza edilmek zannediliyordu. Halbuki, felsefenin düsturlarının ne haddi var ki onlara yetişsin?”

Meşhur Avrupa Bahsi’nin ilk cümlesi olan: “Avrupa fünunu ve medeniyeti, Eski Said'in fikrinde bir derece yerleştiği için, Yeni Said harekât-ı fikriyede seyrettiği zaman, Avrupa'nın fünun ve medeniyeti o seyahat-i kalbiyede emrâz-ı kalbiyeye inkılâp ederek ziyade müşkilâta medar olduğundan…” ifadeleri de bu anlamda yeterli bir kanaati dile getirmektedir.

Bediüzzaman’ın karşı olduğu şey ”felsefe-i maddiye ve felsefe-i tabiiye”dir. Bu, batı modernitesinin üzerine inşa edildiği materyalizm ve natüralizme tekabül eder.

Modernite eğer bu tür bir materyalist aklın dışa vurumu ise Bediüzzaman’ın tutumu elbette menfidir.
Hele bu akıl hayata “sefih medeniyet” olarak yansımışsa kabul edilmesi mümkün değildir.

Kavramlara düşman olunmaz. Kalkınmayı, barışı ve adaleti tesis eden her kavram “vahy”ın “meşruiyet alanı” dışında olmamak kaydıyla elbette Bediüzzaman’ın kabulüdür.

Bir bilim insanının “Bediüzzaman’ın terakki, medeniyet vb. kavramları dönemin rüzgârı ile kullandığı” yönündeki söylemi çok kaba bir cehalete işaret etmektedir.

Bediüzzaman’ın kullandığı her kavramın düne, bugüne ve yarına ait izleri mevcuttur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum