Bediüzzaman telgraf direğine yaslanmış virdlerini okuyordu

Bediüzzaman telgraf direğine yaslanmış virdlerini okuyordu

Kemal Ural’ın Üstadla karşılaşmasının ilginç hatırası

Risale Haber-Haber Merkezi

Bediüzzaman Hazretlerinin talebelerinden Atıf Ural’ın ağabeyi Kemal Ural, Bediüzzaman ile nasıl görüştüğünü şöyle anlatıyordu:

Bediüzzaman Hazretleriyle bir buluşmanız var. Çok hazin, derinden, dipten gelen bir dalga ile sizi sarsan bir buluşma... Anlatır mısınız?

Ömerciğim, o gün nasıl unutulur ve o gün gördüğüm manzara nasıl anlatılır, hangi yetenekli ressam o tabloyu yansıtabilir, hangi şiir, nesir, bu eşsiz mânâ’ yı içine sığdırabilir? Ve de hangi hassas ruh bu görüntüye dayanabilir?

kemal_ural_risalehaber.jpgBen hiç kimsenin görmediği ve göremeyeceği bir şeyi gördüm. Ben Bediüzzaman’ı gördüm Ömer; tabiatın sinesinde, kırda, yapayalnız, telgraf direğine yaslanmış, virdlerini okurken!.. O tablo sadece belleğime değil, ruhuma, genlerime kazındı, tâ haşre kadar sürecek, sonra da devam edecek olan!..

Evlendikten sonra… Sene 1957 olabilir. Kayınvalidem Şahide anneleri ziyaret için Bolvadin’deyiz. Üstadın Emirdağ’da olduğunu öğrenince otobüse atladım, Emirdağ’a gidiyorum, Üstad’ı ziyarete. Emirdağ’a yaklaşırken, baktım yolcular ‘Bediüzzaman! Bediüzzaman!’ diye bağırıştılar. Ben hemen şoföre ‘dur!’ dedim. Orada hemen indim.

Yolun kenarından 10-15 metre kadar içeride Üstad yapayalnız, başka bir Allah’ın kulu yok... Ürperiyorum… Üstad’a yaklaşacağım… Ama nasıl? O anı şimdi aynen yaşıyorum...  Üstad’ı, yıllar boyunca ihanete uğradığını bildiğim için, acaba endişelenir mi diye telaş içindeyim. Beş altı metre yaklaştım ve öyle kala kaldım... Başını kaldırıp bakmıyor... Devam ediyor virdleri okumaya… Hayatımın en önemli anı… Korkuyorum hâlâ… Ama ben onu seven bir dostum... Bir şey söylemem lazım... Sonunda ‘Ben Atıf’ın (Ural) ağabeyiyim’ diyebildim. O zaman başını kaldırdı baktı… Nasıl unuttum o anda bana söylediği şeyi… Fakat bugün düşünüyorum. Acaba “Masonların belini Atıf kırdı” sözünü bana o zaman söylemiş olabilir miydi, diye. Fazla zaman geçmedi, bir iki dakika içinde baktım araba geldi. Onu kullanan genç kardeş tanımadığım birisiydi. O da bana bir şey sormuyor; “sen kimsin?” demiyordu. Aslında kimin aklına gelebilirdi o anda bir kelime!

Mahmut Çalışkan olabilir mi?

Tanımadığım için bir şey diyemiyorum. Onunla beraber Üstad’ı aldık, koluna girerek, beş on metre yürüdük, otomobile kadar götürüp bindirdik.

Sizi de mi bindirdi?

Evet beraber... Üstad sağda ben solunda arka koltukta… Araba Bolvadin’e doğru ilerliyor… Benim geldiğim istikamete… Çok ilginç, tevafuka bakın; ben zaten tekrar Bolvadin’e dönecektim. Ben Onu ziyarete gittim, O da beni geri getiriyordu. Yolda Üstad anlatıyor, ben dinliyordum onu. Sonra bir ara sol koluyla kucaklayarak ve ilk kez Kemal ismini kullanarak iki kelimelik bir şey söyledi bana. Bunlar mahfuz kalacak...

Biraz ipucu verseniz?

O iki kelime öncesinde Şahide Hanımın kızını kendisi gibi yetiştirdiğini anlatıyordu bana... Sonra o iki kelime…

(Ömer Özcan Ağabeyler Anlatıyor-4)

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.