Bediüzzaman: Sûre-i İhlâs bütün envâ-ı şirki reddeder, yedi envâ-ı tevhidi eder ispat

Bediüzzaman: Sûre-i İhlâs bütün envâ-ı şirki reddeder, yedi envâ-ı tevhidi eder ispat

Ki İsâ (a.s.), ya Üzeyr'in, ya melâik, ya ukûlün tevellüd şirki meydan alıyor nev-i beşerde gâh bâ-gâh.

(Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin KASTAMONU LAHİKASI eserinden bölümler.)

Bismillahirrahmanirrahim

O Kur'ân-ı Azîmüşşan nasıl bir bahr-i tevhiddir. Birtek katre, misal için birtek Sûre-i İhlâs; fakat kısa birtek remzi, nihayetsiz rumuzundan... Bütün envâ-ı şirki reddeder, hem de yedi envâ-ı tevhidi eder ispat; üçü menfi, üçü müsbet, şu altı cümlede birden:

Birinci cümle: قُلْ هُوَ 1 karinesiz işarettir. Demek ıtlakla tayindir. O tayinde taayyün var. Ey, لاَ هُوَ اِلاَّ هُوَ 2

Şu, tevhid-i şuhuda bir işarettir. Hakikatbîn nazar tevhide müstağrak olursa der ki: لاَ مَشْهُودَ اِلاَّ هُوَ 3

İkinci cümle: اَللهُ اَحَدٌ 4 dir ki, tevhid-i ulûhiyete tasrihtir. Hakikat, hak lisanı der ki: لاَ مَعْبُودَ اِلاَّ هُوَ 5

Üçüncü cümle: اَللهُ الصَّمَدُ 6 dir. İki cevher-i tevhide sadeftir. Birinci dürrü: tevhid-i rububiyet. Evet, nizam-ı kevn lisanı der ki: لاَ خَالِقَ اِلاَّ هُوَ 7

İkinci dürrü: tevhid-i kayyûmiyet. Evet, serâser kâinatta, vücut ve hem bekâda, müessire ihtiyaç lisanı der ki: لاَ قَيُّومَ اِلاَّ هُوَ 8

Dördüncü: لَمْ يَلِدْ 9 dir. Bir tevhid-i celâli müstetirdir. Envâ-ı şirki reddeder, küfrü keser bîiştibah.

Yani tagayyür, ya tenasül, ya tecezzî eden elbet ne hâlıktır, ne kayyumdur, ne ilâh.

Veled fikri, tevellüd küfrünü لَمْ 10 reddeder, birden keser atar. Şu şirktendir ki, olmuştur beşer ekserisi gümrah.

Ki İsâ (a.s.), ya Üzeyr'in, ya melâik, ya ukûlün tevellüd şirki meydan alıyor nev-i beşerde gâh bâ-gâh.

Beşincisi: وَلَمْ يُولَدْ 11 Bir tevhid-i sermedî işareti şöyledir: Vâcib, kadîm, ezelî olmazsa olmaz İlâh.

Yâni, ya müddeten hâdis ise, ya maddeden tevellüd, ya bir asıldan münfasıl olsa, elbette olmaz şu kâinata penah.

Esbabperesti, nücumperestlik, sanem-peresti, tabiatperestlik şirkin birer nev'idir; dalâlette birer çâh.

Altıncı: وَلَمْ يَكُنْ 12 Bir tevhid-i câmi'dir. Ne zâtında nazîri, ne ef'âlinde şerîki, ne sıfâtında şebîhi لَمْ lâfzına nazargâh.

Şu altı cümle mânen birbirine netice, hem birbirinin burhanı, müselseldir berâhin, müretteptir netâic şu sûrede karargâh.

Demek şu Sûre-i İhlâsta, kendi miktar-ı kametinde müselsel, hem mürettep otuz sûre münderiç; bu bunlara sehergâh. لاَ يَعْلَمُ الْغَيْب اِلاَّ اللهُ 13

Dipnot-1: "De ki: O…" İhlâs Sûresi, 112:1.
Dipnot-2: Ondan başka o yoktur.
Dipnot-3: Ondan başka görünen birşey yoktur.
Dipnot-4: "Allah birdir." İhlâs Sûresi: 112:1.
Dipnot-5: Ondan başka kendisine ibadet edilen kimse yoktur.
Dipnot-6: "Allah Samed'dir; herşey Ona muhtaçtır, O ise hiçbir şeye muhtaç değildir." İhlâs Sûresi: 112:2.
Dipnot-7: Ondan başka yaratıcı yoktur.
Dipnot-8: Ondan başka eşyanın varlığını devam ettiren yoktur.
Dipnot-9: "O doğurulmamıştır." İhlâs Sûresi, 112:3.
Dipnot-10: (Olumsuzluk edatı) "Değildir."
Dipnot-11: "O doğmamıştır." İhlâs Sûresi, 112:3
Dipnot-12: "Olmadı." İhlâs Sûresi, 112:4.
Dipnot-13: Gaybı Allah'tan başka kimse bilmez.

Said Nursi