Bediüzzaman namaz kılarken mahkeme devam ediyordu

Bediüzzaman namaz kılarken mahkeme devam ediyordu

Üstad ve talebeleri tek tek hapishaneden çıktılar, sırayla mahkemeye geldiler. Elleri bağlı değildi. Arka kapısından biz görüyoruz onları

Ahmet Bilgi'nin haberi:

RİSALEHABER-Dün vefat eden Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri ile görüşen Son Şahitlerden Ahmet Atak (Ahmet Remzi Hatip) dualarla defnedildi.

Bediüzzaman Hazretleri bir çok görüşmesi olan Ahmet Atak, bu görüşmleri “Ağabeyler Anlatıyor” kitaplarının yazarı Ömer Özcan'a anlatmıştı. Özcan, görüşme notlarını Risale Haber okuyucuları için paylaştı.

ZİVER BEY’İN (ZÜBEYİR GÜNDÜZALP) TERBİYE ATMOSFERİ ALTINDA GİRDİM

Sabri Halıcı’nın yanına gayet vakur, posbıyıklı, kırmızı yanaklı, sarı-kızıl saçlı genç bir zat hemen her gün gelir, elinde küçük bir sepet olduğu halde, bir tomar evrak gibi, kareli kâğıtlara yazılmış, eski yazılı kâğıtlar getirir, götürürdü. Ben bunların henüz ne olduğunu bilmiyorum tabii ki.

Zamanla bu vakur ve ciddi zatla tanıştım. PTT memuru Ziver Bey… O, akşam nöbetine gider, Mors Alfabesiyle sabaha kadar gelen telgrafları çekerdi. Elindeki de yemek sepeti. Ben postaneye kadar onun arkasına takılır, uğurlardım. Böylece Sabri Halıcı Bey’in terbiye atmosferi altında iken, Ziver Bey’in terbiye disiplini altına girmiş oldum. Bir risale götürür Kur’an harfleri ile aynısını yazar, tekrar getirir, götürürdü… Bunlar Üstad’a veya çevre il ve ilçelere gönderilirdi… Ben de yazmaya başladım, kendisinden aldığım risalelerden...

Gençlere bir ayak olmuş oldum ben. Liseden birtakım arkadaşlarımı Ziver ve Sabri Bey ile tanıştırmaya vesile oldum. 15-20 kişilik bir cemaatimiz oldu. Bunları hep Ziver Bey’in evine getirirdim, Ziver Bey bize Risale okur, ders verirdi. Evi de çok basit bir Konya eviydi. Talebeler gelmeden evvel pastaneye gider, küçük küçük kremalı pastalardan alır, kremalar üzerine, onlar gelinceye kadar toplu iğne ile Risale-i Nur kelimesini yazardı. Hepsine tek tek yazardı. Bunları ikram ederdi. Böylece epey bir beraberliğimiz olmuştu.

Ben lise son sınıfta iken edebiyat hocası “Sen sigaranın zararları hakkında bir konferans hazırla” diye ödev vermişti. Cumartesi günleri bayrak merasimlerinde konferans verilirdi. Ziver Bey ile beraber öyle bir konferans hazırladık ki; Sigaranın zararları diye, İslam ahlakını başından sonuna kadar anlatan bir konferans oldu. Çok da takdir gördü. Bu sefer İslam’ı anlatan bir konferans hazırlayalım dedik. Gülistan isimli kitabı tanıtan konuşmayı da Kemal Selçuker ve Zübeyir ağabeylerle beraber hazırladık...

SABRİ HALICI, 1948’DE AFYON HAPSİNE GİTTİ KİTAPLARI BANA KALDI

Sene 1948, kış geldi... Üstad’ı Emirdağ’ından Afyon Hapishanesine aldılar. Kısa bir zaman sonra Konya’dan Sabri Halıcı Beyi de aldılar. Sabri Bey zaten takip altındaydı, arkasında sivil polis, sabahleyin evinden çıktı mı yatıncaya kadar onu takip ederdi.

Sabri Halıcı gittikten sonra hanımı beni çağırdı, dedi ki, “Bu kitaplar ne olacak?” Bir salonun tam karşısını kaplayan uzun bir sedir, tahtadan yapılmış sandık gibi bir sedir, yerinden zor kalkar yani. Onun altı kitap dolu. O baskın sırasında Sabri ağabeyin bu kitaplarını görmüyorlar. Çünkü sedir sanki oraya çakılı gibi duruyordu. Teyze ile beraber onları bir çuvala doldurup, hepsini bizim eve naklettim. Gide gele yaptık bu işi.

Benim annem müftü kızıdır. I. Dönem milletvekili Yalvaç Müftüsü Ömer Vehbi Efendinin kızı da ev sahibimiz. Annem ona gidip “Ahmet kitaplar getirdi, ne yapacağız?” diyor. “Abla korkma, ben Ahmet’in kitaplarını çeyiz sandığımda saklarım” diyor, anneme moral veriyor. Dedem vaktiyle çok zulme uğradığı için annem korkuyor…  Benim istinsah ettiğim nüshaların altında üstadın “Ya Erhamerrahimin, bu nüshayı yazan Ahmet Atak’ı ve annesi Sadiye’yi cennetinde mesut eyle Said Nursi” diye duaları vardır, elhamdülillâh.

ZİVER BEY MEKTUPLA KENDİNİ İHBAR ETTİ

Sabri Halıcı ağabey Afyon hapsine gitti… Zübeyir ağabey “ben nasıl gitmem Üstad’ın yanına” diye rahat edemiyor... Ne yapalım diye düşündük; Ahmet bir mektup yazalım dedi. Aldı eline bir daktilo, Afyon Savcısına hitaben: “Siz Sabri Halıcı’yı aldınız ama elebaşılardan birisi burada, siz onunla niye alakadar olmuyorsunuz?..” diye birkaç ihbar mektubu. Bir mektubu Merkez Postanesinden verdim. İkinci mektubu Samanpazarı Postanesinden, üçüncüsünü başka postaneden… Derken Ziver Bey’i Akşehir’e sürdüler. Tutuklanmadı ama sürgün edip hakkında dava açtılar. Neticede yine Afyon hapsine Üstad’ın yanına giremedi.

Afyon’da ilk duruşma günü belli olunca, ben liseden mezun oldum, demek ki 1948 Haziran ayında olmuş ilk duruşma… Sorgu yani…

Ziver Bey ile ikimiz Afyon’a, ilk duruşmaya gidiyoruz. Ziver Bey büyük bir hevesle, tutuklanma hevesi içinde gidiyordu Afyon’a. “Ah Ahmet! Bir girsem hapishaneye ilk yapacağım iş, çeşmeyi açıp, oradan kana kana içeceğim. Üstad’ın mübarek elinden nur çeşmesi gibi içeceğim” diyordu. Üstad’ın hasreti içerisindeydi. Eşyalarını da ona göre aldı Akşehir’den. Yatağını denk yaptı, sepetini aldı… Trene bindik… Yaz günü geç vakit…

ahmetatak_muhsindemirel_omerozcan_risalehaber.jpg

Ahmet Atak (Ahmet Remzi Hatip) tarihi hatıralarını paylaştığı Ömer Özcan (sağda) ve Muhsin Demirel (solda) ile

GECE YARISI AFYON HAPİSHANESİNİN PENCERESİNDEN ÜSTAD’I DİNLEDİK

Afyon’da trenden inince bir otele gittik Zübeyir ağabeyle. Gece yarısı saat 02.00 gibi. Mevsim yaz, hava çok güzel. Ben kendi yatağımı hazırlıyordum. Ziver Bey “Ahmet abdest aldın mı?” dedi. “Aldım” dedim. “Haydi bakalım” dedi. “Nereye?” “Üstad’ı ziyaret gideceğiz” dedi. “Abi gece vakti…” falan dedim ama kalktık beraberce, yürüdük, doğru hapishaneye… Adliye binasının yarısı eski yapı, yarısı yeni yapı, onun arkasında hapishane…

Ortalıkta hiç kimse yok, caddeler boş, ne gelen var, ne de geçen… O zaman motorlu araçlar da yok yani. Hapishaneye yaklaştık, eski bir bina. İçeride bir bina daha var, o bina görünmüyor. Hapishanenin çok büyük bir cümle kapısı var, iki taraflı açıldığı zaman at arabası girip çıkabilir. Kapı, kemerli bir taş yapı. Kapının üstüne de bir oda oturtmuşlar. Dört tarafı açık bir oda... Bütün kışı orada geçirmiş Üstad. Afyon’un şiddetli soğuğu malum... Onu Ziver Bey biliyor...

Bir baktık ki, nöbetçi köşede silahına dayanmış, mükemmel uyuyor. Resmen horul horul uyuyor. Pencereye iyice yaklaştık, yalnız pencere yukarıda.

Tam teheccüd vakti, Üstad Hazretleri herhalde teheccüde kalkmış, Salâvat-ı Kadiriye’yi cehri okuyor. “Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ...” diye yüksek sesle başlıyor, yavaşlayarak bitiriyor, sesi gittikçe kayboluyor. Tekrar başlıyor… Artık bilmiyorum, bir belki iki saat biz orada kaldık, böyle huzur içerisinde dinledik Üstad’ı. O adam hâlâ uyuyor ayakta. Derken imsak vakti yaklaştı, Ziver Bey “Biraz sonra ezan okunacak, biz gidelim, bu adam ezan sesiyle uyanır şimdi” dedi. Usulca çekildik ayrıldık oradan. Ezanlar da okunmaya başladı.

ÜSTAD DURUŞMA SIRASINDA NAMAZA DURDU

Birkaç saat otelde uyuduktan sonra sabahleyin, Ziver Bey ve ben giyindik, adliyeye gittik. O, duruşma salonuna girdi, ben binanın dışından izledim duruşmayı. Adliye binasının bir tarafı park, çimli bir yamaç, oraya gittim ben. Benim gibi başka gelenler de vardı o yamaca. Oradan duruşma salonu çok iyi görünüyordu.

Üstad ve talebeleri tek tek hapishaneden çıktılar, sırayla mahkemeye geldiler. Elleri bağlı değildi. Arka kapısından biz görüyoruz onları.

Duruşma başladı. Olanları görüyoruz ama konuşmalar duyulmuyor. Pencereler çok müsaid, yakın olduğundan içeriyi görüyoruz. Anfi gibi… Hâkimler de görünüyordu. Üstad en baştaki sırada duruyordu, hepsi görünüyordu.

Öğle ezanı okundu, bir hareketlenme oldu… Üstad ayağa kalktı, boynundaki dolağını çıkarttı yere serdi, namaza durdu. Sonradan öğreniyoruz ki hâkim “Siz kaza edersiniz” falan demek istemiş… Üstad “Ben kılıyorum” demiş. Mahkeme heyeti buna seslenemedi tabi. Namazını kılarken, sorgulamaya devam edildi.

Ziver Bey tutuklanmak hevesiyle gitti ama duruşma başka bir zamana ertelendiği için kös kös geri geldi. Fakat ilerdeki bir duruşmada onu da tevkif edip içeri aldılar…

ahmetatak.jpg

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.