Mevsimleri değiştiren adam

Mevsim kelimesi tek anlamlı bir kelime gibi görülürse de de fikir ve düşünce hayatında, dini metinlerde özellikle sanatlı düşünen insanlarda çok anlamlara gelir. 
 
“Bazan terakki için bahar ve yazı gösterir, bazan tedenni içinde kış ve fırtına mevsimini gösterir.” Demek gelişmenin olabilmesi bahar mevsimini gerektirir, eğer mevsim bahar değilse siz toprağa en güçlü tohumu ekseniz yine de meyve alamazsınız. O zaman ya mevsimi değiştirmeniz gerekecektir veya mevsimin değişmesini beklemek durumundasınız. 
 
Birşeyler ekmek için, mahsül almak için yağmurların, güneşin, toprağın iyi ayarlanması gerekir. “Ben acele ettim kışta geldim, siz cennetasa bir baharda geleceksiniz, şimdi ekilen nur tohumları zemininizde çiçek açacak.” Bediüzzaman kışta gelmiş, her taraf fırtınalar ve karanlıklarla, karlarla dolu. 
 
Bediüzzaman geldiğinde Avrupa tarihi yazı yaşıyordu ama Osmanlı sonbaharını idrak etmişti. Kışın yaklaştığını görünce tohum üretmek için çabaladı, eski tohumlar toprak ile su ile ülfetini kaybetmişti, yeni tohumlar gerekiyordu. Oradan oraya koştu, kış hem fikri, hem zihni, hem dini, hem siyasi bir kıştı. Onunla aynı mevsimde gelen Osmanlı aydınları hep kaybedilenlere bir hüzün konçertosu ile ağladılar. 
 
Bizim düşünce tarihimiz bu soylu ama tefekkürü kıt adamlarla doludur. Kırk yıl siyasi kışın içinde siyasetle rahmet bulutları tedariki ile uğraştı ama buzlar erimedi. Kıştan bahara, sonra yaza geçmek için çok gayret gerekiyordu. ilk dönem eserlerinde tohumlar çoktu ama onları çoğaltacak, dağıtacak bir nesil yoktu. 
 
Cemaat fikri, cemaat oluşturma fikri Barla’ya gelinceye kadar tezahürleri olmayan bir durum. Bir okul fikri var. Barla’daki küçük ev onun Zehra üniversitesinin idadisi. Okula yeni öğretmenler, teksir edecek kişiler ve dağıtacak gönüllü insanlar lazımdı. Tarihte çok insan eser yazmıştır ama unutulup gitmiştir. Toplumla irtibat kuramamış veya az kurmuştur. Ama Bediüzzaman cemaat oluşturmak ve dağıtım ordusu kurmak, yazdırmak gibi işleri Barla’da düşündü. Barla’nın ıssız ikliminde o bütün bunları başardı. 
 
Dünyanın en istekli yazım ve dağıtım ordusunu kurdu. Barla bahar hazırlıkları yapan çiftçiler gibi yapmıştı onu, tohumlar hazırlanıyordu. Memleket ise kış mevsiminde idi, ülkenin başkenti kışı zemheri yapmıştı, basılan kitaplar yıkılan din ve gelenek kışı artırmıştı. 
 
Tohumlar fidanlıkta büyüyünce Bediüzzaman onları dağıttı, artık kışın kaderi değişmek zorundaydı. Şamlı Hafız yirmi yıl önceden imamı mübinde hazırlanmıştı. Gölden Barla’ya gelirken, “bana Hulusi gösterildi” diyordu. Onunla her sabah imamı Mübin uçağı ile görüşüyorlardı. Her sabah ve akşam birlikte idiler. Bu tohumların üzerinde düşünme günleri idi, tohumların kalitesini onunla sorguladı. 
 
Bediüzzaman bahara doğru giderken ceberutlar baharı bastırmak istediler. O mevsimin vakitsizliğini görüyordu. “Şimdi hal ve mevsim pek müsait görünmüyor” derken mevsimi hazırlamaya çalışıyordu. Ona sormak lazımdı mevsim nasıl hazırlanır, rahmet bulutları nasıl semada yer edinirler, yağmur ne zaman yağar, ağaçlar ve toprak rahmet meyvelerini nasıl verirler? Bunları iyi hesap etmişti. 
 
Yeryüzünün dört mevsimini, mevsimleri değiştiren yapıyordu, ama manevi mevsimler nebevi zevatın işi idi. Kolay mı bütün dünyanın düşünce sistemini değiştirecek düşünceler imal etmek ve insanlara varmasını sağlamak. Arz kış mevsiminde elbisesini giyiyordu, baharda o elbise güle, çiçeğe, meyveye dönüyordu. 
 
Ülkenin çok yönlü kışını bahara ve yaza çevirmek için tohum ihracına başladı. Tohumların dağıldığını gören zemhericiler onu oradan uzaklaştırdılar. Anadolu’nun bir koridorunda bazı şehirlere gitti, kış devam ediyor ama tohum üretimi ve ekimi rayına oturmuştu. Onun duaları, eserleri, kitapları ve talebeleri mevsimi değiştirdiler.
 
Bediüzzaman Osmanlı sonbaharından cumhuriyetin ilk dönem kışından, demokrat Partinin baharına gelinceye kadar yetmiş beş yıl geçti. Tam yetmiş beş yıl baharı ve iklimi değiştirmek için en azim gayreti gösterdi. İşte mehdiyet bu idi, kim bu mevsimi hazırlamış kim bugün meyveleri topluma arzetmişse mehdi odur, bu kadar çile çekmeden meyvelerin başına oturmakla mehdi olunmaz.
 
O kış mevsiminin bahara dönüşmesini zaman zaman görür. “Evet şu yirmi sene devam eden, mevsim-i şita inşallah nihayet bulur” der.
 
O nesillerin fırtınalı istikbalindeki kış mevsimlerini düşünüyordu. Günü değil milletin geleceğini hesaplıyor ve mevsimi bahara yaza çeviriyordu. On dokuzuncu yüzyıl din, sanat, felsefe, ilimin ürettiği zehirli tohumların dünyayı mezbahaya çevirdiği devirdi. Bu tohumlar yirminci yüzyılın başında toplumları birbirinin boğazına bindirdi. Çünkü zehirli tohum toplumları zehirliyor insanlar birbirine düşüyordu. Bu zehirli tohumların bize yüzyılın başında gelişini Bediüzaman hissediyor ve onların zehirlerini bertaraf etmek için eserler yazıyordu.
 
İnkar fırtınalarının estiği kış mevsimlerini bahara yaza çevirmek için ne kadar gayret göstermiştir. Ta ki milletin kışı yaza dönsün.1960’dan 2000’e kadar bahar şimdi son onbeş yıl ise yaz mevsimi. İnsanlar meyve kaçırma sevdasında, yeni tohumlar ekmek, meyve hasadı kimin aklına gelir?
 
Mevsimleri değiştirmek, yeni tohumlar üretmek, tohumla toprağın buluşmasını sağlamak uzun zamanlara mütevakkıftır. Yüz yılı aşkın bir süre sonbahar, kış, bahar ve yaz sürmüştür. 
 
Bediüzzaman; mevsimleri değiştiren adam, bu yüz yılı hesap ederek çalışmış ve yanlış yapmamıştır. Ne tohumları zayi etmiştir, ne tarlayı ne de coğrafyayı. Eğer tohumların oluşturulmasında ve tarlalar ile buluşmasında bir hata yapmış olsaydı, ne bahar gelirdi ne de yaz. Bütün mevsim fırtınalı kış mevsimleri idi. 
 
Yaz mevsimi hayırlı olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum