Bediüzzaman ezan ve kameti Türkçe okumadı ve okutmadı

Bediüzzaman ezan ve kameti Türkçe okumadı ve okutmadı

Bediüzzaman Hazretleri’nin Barla’da ve Kastamonu’da bulunduğu otuz ve kırklı yıllar ezan ve kâmetin Arapçasının yasaklanıp Türkçe okunmasının mecbur kılındığı yıllardı...

Risale Haber-Haber Merkezi 

Türkiye 1932'den sonra 18 yıl ezan yasağını yaşadı. Büyük bir hicrana dönüşen yasak 1950'de sona erdi. Ezan yasağıyla ilgili bir çok hadise yaşandı. 

Nur talebelerinin de başına bir çok olay geldi. Ahmet Hüsrev Altınbaşak'ın yaşadığı olay da ibret verici. Hayrat Vakfı tarafından çıkarılan "Bediüzzaman Said Nursî ve Hayru'l-Halefi Ahmed Hüsrev Altınbaşak" isimli kitapta yer alan hatıra şöyle:

BEDİÜZZAMAN HİÇ BİR ZAMAN EZAN VE KAMETİ TÜRKÇE OKUMADI VE OKUTMADI

Bediüzzaman Hazretleri’nin Barla’da ve Kastamonu’da bulunduğu otuz ve kırklı yıllar ezan ve kâmetin Arapçasının yasaklanıp Türkçe okunmasının mecbur kılındığı yıllardı. Hazret-i Üstad hiçbir zaman ezan ve kamet’i Türkçe olarak okumamış ve okutmamıştı. Hatta Barla’da maruz kaldığı en büyük zulümlerden biri, hususî mescidi içinde gizli ezan ve kamet okutması münasebetiyle başına gelmişti.

Hüsrev Efendi de daima evinde Ezan ve Kameti aslî sûreti üzere Arapça okur, bu noktada hiç taviz vermezdi. Kardeşi Ömer Altınbaşak hatıralarında ağabeyinin evde bu hâlinden şöyle bahsediyor:

OKUYACAĞIM, İSTERLERSE ÖLDÜRSÜNLER!

“Hüsrev Ağabey’im evde beş vakit ezan okurdu. Evin önü açık bahçe, dağa bakıyordu. Balkona çıkar, hiç çekinmeden gürül gürül okurdu. O kadar ısrarlarıma rağmen vazgeçmez, “Olmaz ben okuyacağım, isterse öldürsünler” derdi ve okurdu. Komşular da bilirlerdi okuduğunu. Hakkında takibat da yapıldı ama o hiç aldırış etmiyordu ki! Hapse girmiş çıkmış onun için vız gelirdi hepsi.” 

Hatta Isparta milletvekillerinden Hüsnü Bey, Ankara’dan geldiği zamanlarda komşularına, on beş metre ileride evleri bulunan Hüsrev Efendi’nin kimseden çekinmeden evinde ezan okumasından dolayı “Bizim Behlül ne yapıyor?” diye sorarmış.

EZAN OKUDUĞU İÇİN MAHKEMEYE VERİLDİ

Kardeşinin bahsettiği gibi, 1940 senesi Mart ayında, Hüsrev Efendi evinde ezan okuduğu için takibata uğrar ve mahkemeye verilir. Mahkemeye verilişini, orada kendisine yapılan bed muameleye rağmen inâyet-i ilâhiye’nin imdadına nasıl yetişdiğini Üstad’ına yazdığı bir mektubla Hüsrev Efendi şöyle ifade eder:

“Sevgili Üstad’ım! Tarihten yirmi gün evvel, ehl-i dünya tarafından üçüncü bir taarruza daha maruz kaldık. Arabca ezan ve kameti bahâne ederek beni mahkemeye sevketmişlerdi. Bu esnada gizli zındıka ehlinden mevki’ sahibi bir kimsenin, arkamdan bana hitaben “Âhirzaman Müceddidi” diyerek uzaktan bağırmasından çok müteessir oldum. Bu kadar gayızla bana bakıldığını bilmiyordum. O teessür ile leffen (ekte) takdim ettiğim istid’ayı (dilekçeyi) yazarak, üç vekâlete (bakanlığa) göndermiştim. Cenab-ı Hakk’a yüzbinler şükür olsun, Risale-i Nur’un ruh-u mânevîsini imdadıma gönderdi. Adliye Vekâleti’nden istid’am üzerine sorulan suale bura mahkemesi cevab vermiş ve bugün de beni “Bir insanın hususî ikametgâhında okuduğu Arabca ezan ve kameti kanunen memnu’ (yasak) değildir” diyerek men’-i muhakeme ettiler. Bu vesileyle merakta kalan kardeşlerime ve sevgili Üstad’ıma şu mektubu takdim ediyorum.

İşte sevgili Üstad’ım! Zındıka tarafdarlarının maksadlarının hilafına olarak, Risale-i Nur’un ruh-u mânevîsi beş sene sonra böyle bir sebeble, benim gibi pek hakir bir talebesi vasıtasıyla hem vekâletlere, hem de Isparta’ya karşı hem kendini, hem müellifini ve hem de talebelerinin âlî seciyelerini tekrar müdafaa etti. Zındıka tarafdarlarının rağmına olarak, iskât ettirilmek istenilen kalemi durdurtmadı. O kalemin biraz daha azmini tahrik etmeğe vesile oldu.”

 

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.