Bediüzzaman: Biz incinirken âlem-i İslâm ağlıyor

Bediüzzaman: Biz incinirken âlem-i İslâm ağlıyor

Musibet şerr-i mahz olmadığı için, bazan saadette felâket olduğu gibi, felâketten dahi saadet çıkar

Risale Haber-Haber Merkezi

(Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin Sünûhat adlı eserinden bölümler)

Rüyada Bir Hitabe

Meâli ve hatırda kalan elfazı aynendir.

1335 senesi Eylül’ünde, dehrin hadisatının verdiği yeisle, şiddetle muztarip idim. Şu kesif zulmet içinde bir nur arıyordum. Mânen rüya olan yakazada bulamadım. Hakikaten yakaza olan rüya-yı sâdıkada bir ziya gördüm. Tafsilâtı terk ile, yalnız bana söylettirilmiş noktaları kaydedeceğim. Şöyle ki:

Bir Cuma gecesinde nevm ile âlem-i misâle girdim. Biri geldi, dedi:

“Mukadderat-ı İslâm için teşekkül eden bir meclis-i muhteşem seni istiyor.”

Gittim, gördüm ki, münevver, emsalini dünyada görmediğim, Selef-i Salihînden ve a’sârın meb’uslarından her asrın meb’usları içinde bulunur bir meclis gördüm. Hicap edip kapıda durdum. Onlardan bir zât dedi ki:

“Ey felâket, helâket asrının adamı, senin de reyin var. Fikrini beyan et!”

Ayakta durup dedim:

“Sorun, cevap vereyim.”

Biri dedi: “Bu mağlûbiyetin neticesi ne olacak; galibiyette ne olurdu?”

Dedim: “Musibet şerr-i mahz olmadığı için, bazan saadette felâket olduğu gibi, felâketten dahi saadet çıkar. Eskiden beri i’lâ-yı kelimetullah ve bekâ-yı istiklâliyet-i İslâm için, farz-ı kifaye-i cihadı deruhte ile kendini yekvücut olan âlem-i İslâma fedaya vazifedar ve hilâfete bayraktar görmüş olan bu devlet-i İslâmiyenin felâketi, âlem-i İslâmın saadet-i müstakbelesiyle telâfi edilecektir.

Zira, şu musibet, maye-i hayatımız ve âb-ı hayatımız olan uhuvvet-i İslâmiyenin inkişaf ve ihtizazını hârikulâde tacil etti.

Biz incinirken âlem-i İslâm ağlıyor. Avrupa ziyade incitse, bağıracaktır. Şayet ölsek, yirmi öleceğiz, üç yüz dirileceğiz. Harikalar asrındayız. İki-üç sene mevtten sonra meydanda dirilenler var. Biz bu mağlûbiyetle bir saadet-i âcile-i (عَاجِلَه) muvakkate kaybettik. Fakat bir saadeti âcile-i (اٰجِلَه) müstemirre bizi bekliyor. Pek cüz’î ve mütehavvil ve mahdut olan hâli, geniş istikballe mübadele eden kazanır.”

Devam edecek

ÖNCEKİ BÖLÜMLER

Bu Osmanlı ülkesinde büyük bir parlak nur çıkacak 

Cemaat-ı İslâmiye nazarını Kur’ân’a çevirmeli

Bir şahıs, kendi namına hazm-ı nefs eder, tefahur edemez Millet namına tefahur eder, hazm-ı nefs edemez

Filân adam fenalık etti, belâsını buldu

'Tanışın diye sizi milletlere ayırdık' ayeti böyle anlaşılmalı

Kudret çıkarıyor, kader giydiriyor, inayet besliyor

Küremiz hayvana benziyor, âsâr-ı hayatı gösteriyor

'Şehitlere ölü demeyin onlar diridir' ayetini Bediüzzaman böyle açıklıyor

'Kim masum birisini öldürürse bütün insanları öldürmüş gibidir' ayeti hakikattir

İhtirasına mani herşeyi, dünyayı ve insanları mahvetmek ister

Öyle zaman olur ki, bir kelime bir orduyu batırır

Sıfatın delâletinde şek var; imanın vücudunda da yakîn var

İnsan, bir taşın, hiçbirşeyin yaratılmasına muktedir olamaz

Hararette meratip, burudetin tahallülüyledir

Cemaat ferde rüçhanı olamaz

Haşirde bütün ruhların yaratılması bir sineğin yaratılmasından daha ağır olamaz

'Allah’ı bırakıp da birbirimizi rab edinmeyelim' ayetinin bir nüktesi

'Ölüden diriyi, diriden de ölüyü O çıkarıyor' ayetinin farklı bir tefsiri

Bir şahs-ı muhteris intikamla demiş ki

Ümmet-i İslâmiyenin ahkâm-ı diniyede gösterdiği ihmalin en mühim sebebi

Halkın nazarını doğrudan doğruya Kur’ân’a çevirmenin üç yolu vardır

Hak olan dört mezhebe böyle bakmak birliği yaralar

Bu İslam devletini öldürücü darbelere rağmen din hissi muhafaza etmiştir

Havf ve zaaf tesirat-ı hariciyeyi teşcî eder

 

 

 

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum