Bediüzzaman, adeta ölümü sevdirmiştir

Bediüzzaman, adeta ölümü sevdirmiştir

Bediüzzaman’ın vefat edeceği mekân olan Urfa’ya gitmek için yavaş yavaş hazırlanmakta olduğu sıralarda biraz da eserlerindeki ölüm temasından bahsetmek yerinde olacaktır

RisaleHaber-Haber Merkezi

BEDİÜZZAMAN’IN SON 60 GÜNÜ

BEDİÜZZMAN VE ÖLÜM-1

Ölümün yüzü çok soğuktur. İnsan adını telaffuz bile etmek istemez. Kâmil manada imana sahip olmayan herkes ölümün o soğuk dokunuşları ile ürpermeden edemez. Ama ölümün mahiyetinin anlaşılması ile bu soğukluk yavaş yavaş yerini ünsiyete bırakır. “İnsan bilmediği şeye düşmandır” kaidesinden hareketle düşmanlık ve korku dostluğa döner.

Bediüzzaman’ın vefat edeceği mekân olan Urfa’ya gitmek için yavaş yavaş hazırlanmakta olduğu sıralarda biraz da onun ölüme karşı olan tutumundan, eserlerindeki ölüm temasından ve ölüm felsefesinden bahsetmek yerinde olacaktır. Çünkü ölüm insanlığın büyük bir problemidir. Dünyayı ebedî sananların korkulu rüyasıdır. Bediüzzaman bu probleme imânî bir bakış açısı ile çok güzel çözümler üretmiştir. 

Bediüzzaman “Ecel birdir. Tagayyür etmez (değişmez)” diyerek ölümden zerre kadar korkmayan son derece cesur bir kişiliğe sahiptir ve o ölümü gülerek karşılama düşüncesine sahiptir. Çünkü: “Mevt, ehl-i hidâyet ve ehl-i Kur'ân için, öteki âleme gitmiş eski dost ve ahbablarına kavuşmaya vesîledir. Hem, hakiki vatanlarına ve ebedî makam-ı saadetlerine girmeye vâsıtadır. Hem, zindan-ı dünyadan bostan-ı cinâna (cennet bostanlarına) bir dâvettir. Hem, Rahmân-ı Rahîmin fazlından, kendi hizmetine mukabil, ahz-ı ücret etmeye (ücret almaya) bir nöbettir. Hem, vazife-i hayat külfetinden bir terhistir. Hem, ubûdiyet ve imtihanın tâlim ve tâlimâtından bir paydostur.” (1)

Bediüzzaman ölümün mahiyetine vâkıf olup anlatmakla çoğu insanın korkularını yenmelerine vesile olmuştur. Ölümü ebedî bir idam ve yok oluş olarak görenlere; “Mevt (ölüm) idam değil, hiçlik değil, fenâ değil, inkıraz değil, sönmek değil, firak-ı ebedî (ebedî ayrılık) değil, adem (yokluk) değil, tesadüf değil, fâilsiz bir in’idam (mahvoluş) değil, belki bir Fâil-i Hakîm-i Rahîm (her işi rahmet ve hikmetle yapan Allah) tarafından bir terhistir; bir tebdil-i mekândır. Saadet-i Ebediye tarafına vatan-ı aslîlerine bir sevkiyattır. Yüzde doksan dokuz ahbabın mecmaı (toplanma yeri) olan âlem-i berzaha (kabir âlemine) bir visal (kavuşma) kapısıdır.” (2) müjdesini vermiştir. Bu müjdeyi alan her insanın zindandan alınıp cennet bostanına bırakılmış gibi sevineceği ve mutlu olacağı muhakkaktır.

Bu güzel izahlarıyla Bediüzzaman, âdetâ ölümü insanlara sevdirmiştir. Ölümü bayram günü saymıştır. Tıpkı Hz. Mevlana’nın ölümü düğün gecesi saydığı gibi.

Kaynaklar:
1-Bediüzzaman Said Nursi, Tarihçe-i Hayat, s: 602
2-Bediüzzaman Said Nursi, Asa-yı Musa, s: 201