Bazı zararlılar faydalıdır

Elbette Charlie Hebdo dergisine saldırıyı ve yankılarını takip etmeye çalışıyoruz. Lakin takip etmek ne mümkün. Neredeyse tepkiler bir çığı veya sağanak halini temsil ediyor. ‘İn alimte şey’en fatetke eşya’ sırrıyla birlikte meselenin bir tarafını yakalasak bile diğer taraflarını kaçırıyoruz. Bununla birlikte gerçekten de olay 11 Eylül’ü ve sonuçlarını hatırlatıyor. 11 Eylül sonrasında İslam alemine ve Müslümanlara yönelik olarak bir işgal sağanağı ve sıkıyönetim rejimi başlatılmıştı. Bununla birlikte ardından gelen merak, İslamı anlama ve tanıma hevesine dönüşünce; Kur’an ve İslami kitapların satışını patlatmıştı. Bunun sonucunda şer murat edenler maksatlarının aksiyle tokat yemişlerdi. Bu da şu ayeti akla düşürüyor: "Asa en tekrehu şey’en fehuve hayrun leküm ve asa en tühibbu fehuve şerrün leküm. Allahu ya’lemu ve entüm la ta’lemun." Bazen hoşunuza gitmeyen bir şey, hakkınızda hayırlı olabilir ve yine hoşlandığınız bir şey de sizin için şer olabilir. Allah bilir, ama siz bilmezsiniz. (Bakara : 216) 

Batı İslam’a yönelik hazımsız hamleler başlattıkça şer hayra dönüşmekte ve İslam’a olan ilgili  çığ gibi artmakta ve tavan yapmaktadır. Merak ve ihtiyaç insanın en temel eğitmenlerinden ikisidir. Bediüzzaman’ın ifadesiyle bu tarz haller taharri-i hakikat meylini doğurmakta veya artırmaktadır. Bu tür fitneler ve olaylar dağdağa hükmüne geçmekte ve merakı kamçılamaktadır. Bediüzzaman Hutbe-i Şamiye’de belki ucundan kıyısından bu meseleye parmak basar ve şöyle der:

"Dördüncü, Beşinci Maniler: Papazların, rûhanî reislerin riyasetleri ve tahakkümleri; ve ecnebîlerin körü körüne onları taklit etmeleridir. Bu iki mani dahi fikr-i hürriyet ve meyl-i taharrî-i hakîkat nev-i beşerde başlamasıyla zeval bulmaya başlıyor."

Biz ruhbana değil burhana tabiyiz. Bu tarz olaylar toplumlarda şok meydana getirmekte ve şok dalgaları da sorgulamanın başlangıcını teşkil etmektedir. Şerrin veya fitnenin hayır doğurduğu erbabına hafi değildir. Bu bittecrübe sabit ve mücerrep bir meseledir. Sözgelimi bu gerçek 11 Eylül’den sonraki süreçte testten geçtiği gibi Fitne filminden sonra da yine testten geçmiştir.  

İslam karşıtlığıyla tepki çeken 'Fitne' adlı filmin yapımcılarından Arnoud van Doorn, Müslümanlığa geçiş yaptıktan sonra hacca gitmiş ve böylece manevi olarak yeniden doğmuştur.

Hollanda’da aşırı sağcı ve İslam düşmanı Özgürlük Partisi’nin eski yöneticilerinden olan Doorn, hacdan döndükten sonra duygularını paylaştı. Bir zamanlar İslam’a karşı düşmanlık beslediği için vicdan azabı çektiğine işaret eden Doorn, “Böyle bir yapımda yer aldığım için pişmanım. Günahlarımın af olması için kutsal topraklara gittim. Umarım Allah beni bağışlar ve tövbemi kabul eder.” ifadelerini kullandı. Hac ibadetini yerine getirirken huzur bulduğuna işaret eden Doorn, hayatının en güzel günlerini Mekke ve Medine’de geçirdiğini dile getirdi. Yaklaşık bir yıl önce Müslüman olan Doorn, Twitter’da “hayata yeni bir başlangıç yaptığını” söyleyerek, kelime-i şehadet getirmişti.

‘Eski hasımlardan iyi dost olur’ denmiştir. Küfür cephesinde iken İslama şiddetli hasım olanlardan da iyi Müslümanlar çıkmıştır. Hazreti Ömer ve benzeri isimler tarih önünde buna tanıktır. Ateizm, Marksizm cephesinden imana susayarak İslam’a koşanlar çok olmuştur. Bununla birlikte Fnansa’da İslam düşmanlığını şiar edinen aşırı sağ içinden de İslam’la yeniden hayat bulanlar eksik olmuyor. Bu kahramanlardan birisi de Ulusal Cephenin eski üyelerinden Maxence Buttey. Allah kalbini İslam’a açıyor, ısındırıyor o da parti bağlantılarını geride bırakarak İslamiyete koşuyor. Ulusal Cephe (FN) üyesi Maxence Buttey (23), önce bir video ile Müslüman olduğunu duyuruyor. Parti yönetimi de "dinini başkalarına dayattığı" bahanesiyle Buttey'in bölgesel komite üyeliğini geçici süreliğine askıya alıyor. Paris'in banliyölerinden Seine-Saint-Denis'ten seçilen Buttey, suçlamalara Facebook üzerinden verdiği cevabında, Kur'an-ı Kerim'den çok etkilendiğini ve Müslüman olduğunu, kimseye bir dayatmada bulunmadığını bildirdi.

Son Charlie Hebdo baskını ve ardından gelen gerilim ve fitne ortamı yeni yüzleri ve gönülleri İslamiyet ile tanıştırıyor. Şer suretinde gelişen hayırhah süreç ünlü bir yapımcıyı daha İslamiyet ile buluşturdu, şereflendirdi. Isabella Matic de kutlu kervanın yolcuları arasına katıldı. Isabella Matic sosyal paylaşım siteleri üzerinden yaptığı bir açıklamayla birlikte kelime-i şahadet eşliğinde İslamiyete girdiğini ilan etti. Isabella Matic’in İslamiyet ile şereflenmesi ve ikinci kez manevi doğumu Charile Hebdo saldırısı ve ardından gelen çirkin çizimler sonrasına denk geldi. Eskiler bu durumu ‘rubbe darretin nafia/ bazı zararlılar faydalıdır’ ifadesiyle anlatır ve izah ederlerdi.  

Bugün Batı’da İslamiyeti tercih etmek ve onun kalesine sığınmak hem iman kazanmayı hem de özgürlüğü beraberinde getiriyor. Zira Batı’da totaliterleşme eğilimi kazanan ve kitleşen aşırı sağ karşısında zorunlu olarak tek özgürlük limanı ve kalesi İslamiyet. Özgürlük isteyenler İslamiyete koşacak. İman isteyenler de. Aşırı sağın ve totaliterleşme trendinin panzehiri İslamiyet. Sadece çeşitlilik ve genişliği İslamiyet vaat ediyor ve ötesinde teminat altına alıyor. İslamiyet Avrupalılar için hem iman hem de özgürlük anlamına geliyor. Ötekisi ise Avrupa’nın ortaçağa ve irticaya geri dönüşünü simgeliyor.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.