Batman şehrine Kaside

Neredeyse 30 yıl önce kaleme alınan, Nedîm’in meşhûr “Bû şehr-i Stanbul ki, bî misl ü bahâdır.” kasîdesine tehzîl (latîfe tarzında nazîre) olan bu manzûmeyi bâzı dostların istekleri üzerine yeniden sunuyorum.

 

KASîDE-İ FAHRİYYE DER  MEDH-İ ŞEHR-İ BATMAN

(Batman Şehrine Kasîde)

Bu şehre ki Batman denilür hayli zamandur;
Ma’nâ bu ki: bir kez batanın hâli yamandur!

Her kûşesi başdan başa çöpler ile kaplû,
Her zerre havâsındaki sırf toz ve dumandur!

Kış geldi mi, bir başka olur bizde sokaklar:
Her ev leb-i deryâ, yalı; her arsa limandur.

Pek bol bulunur bizde ya, kullanmayız asfalt;
Tutkal gibidür balçığımız, çizme yutandur.

Çöplükleri teftîş eden ol kàre sinekler,
Bir serçe kadar besli ve tonbul, kocamandur!

Gündüz çekilüp dinlenerek saldırur akşam;
Pek can yakar ol sivrisinek, sevdiği kandur.

Bir jet gibi sür’atle hücûm etmede kâfir!
Pek başka bu cins; zannederim: ordu-bozandur!

Var bir sürü aylıklı nezâfetcisi, lâkin;
Fahrî çalışanlar: kedi, it, karga, sıçandur!

Hayvanları, tekmil, buranın çöp ve kâğıt yer;
Bilmez, yemi akranlarının: arpa, samandur...

Bilmem ne sebebden, çekemez komşu şehirler?
“Pek pis kokuyor!” dirler a, ol misk ü rihandur.

İstasyonu geçmez sanırım tasfiyehâne*; [rafineri]
En başda gelen işleri: i’mâl-i duhandur*. [duman üretmek]

Yaz mevsiminin fazla sıcak olması bundan:
Dâim yanıyor meş’alemiz*, şûle-feşândur**. [rafineride atık gazların yakıldığı baca][ışık saçan]

Çarşûları, dükkânları pür mâl ü nevâle*; [mal ve yiyecek dolu]
Bîhadd ü hisâb müşteri*: kandur baba kandur! [sayısız alıcı]

Hiç belli değildür, değişür bizde fiatlar;
Şol belli ki: zam devresi sâat değil, andur.

Yüzlerce garîb âdemi besler belediyye;
Kim bâdihevâ* mal yise, ol zâbıtadandur. [bedava]

Birden yığılır lâhzada dağlar gibi erzâk;
Bir anda da hâlden çekilür, sanki talandur.

Karpuz ve kavun bol ama, güç yetmiyor artık;
Mecbûr olarak almadayız, çünki bu candur.

Pek gam değil, ekmek hamur olmuşsa furunda;
Varken niye gam çekmeli her avluda tandur?!.

Tırşik* ile çiğköfte de seçkin yemek ammâ, [türlü yemeğinin mahallî adı]
En makbulü: bulgur ile ayran ve soğandur.

Taş-kum dolu böbrekde, bütün mi’deler ülser..
Esbâbı: suyuymuş! Bana sor: “Mâ-i nisandur.” * [saf olduğuna inanılan nisan yağmuru]

İnkârı ne mümkin, bu güzel beldede dâim,
Hep bulduğumuz hayr ü sevâb, ni’met ü nândur. * [nîmet ve ekmek]

Âsâyişi düzgün; azıcık fazla silâh var..
Sık patlasa, korkman! Ya alandur, ya satandur...

Zabtiyyesi, emniyyeti – elhak – kuş uçurtmaz;
Hırsız bulunur gerçi ya, eşyâsı nihandur*. [kayıp, gizli]

Çayhânesi pek çok, yine hiç yer bulamazsun;
Sandalye bilinmez, oturak: kürsü filândur.

Ters – düz demez işler trafik caddede, yolda;
Bir kısmı süvâriyse de bir kısmı yayandur.

Bir âdeme çarpup da kazâen, dise: “Pardon!”;
Ol kimseye ters ters bakarak dir ki: “Babandur!”.

Serbest gezinir caddede, yollarda inekler;
Kim dirse ki: “Hindistan’a benzer.”,  bu yalandur.

Damlarda yatar müşteriler, lükstür oteller;
Pek çok televizyonlu Hotel varsa da, handur.

Yok sanma, plâkçıymış, efendim, sinemaymış..
Var! Hem gece – gündüz işi feryâd ü figandur.

Kaç tâne operlör böğürür, kimsede tıs yok;
Ses çıksa da kim aldıracak hoş? Borazandur!

Nemmamlara* bakman, diseler Batman’a : “Zengin, [dedi-koducu, söz taşıyıcı]
İ’râdı* börek, şehremini** Yağma Hasan’dur.” [geliri] [belediye başkanı]

Dirlerse de: “Milyonları yutmuş ve yemişler..”
Kimler? Nereden? Söylemiyorlar; su-i zandur!

Yağ, çay ve şeker ânide kayboldu mu: bayram;
Ger, mâ ü ziyâ yoksa, bilin kim: ramazandur.

On hâneli bir köy bugün altmışbini aşmış..
Şol hâle sebeb, belli ki, Garzan’la Raman’dur. *[Petrol yatakları bulunan iki dağ]

Hiç duymadığın tarz ü makamdan bile olsa,
Şol sîne yakan savtı* gazel sanma: ezandur. [ses]

Şöhretlisi yok, meczubu bol, işsizi çokdur;
Herkesde siyâset: ne vekildür, ne bakandur.

“Şâirleri varmış!” diyerek eyleme hayret;
Sen, Batman’ı hor görme ki: menbâ-i sühandur*! [söz, şiir, (burada dedikodu) kaynağı]

Saydıklarımız bizlere vermez ki nakîse*; [noksanlık]
Bir böyle şehir halkı oluş insana şandur.

Her kim: “Kaçayım ben buradan, kurtulayım!” dir;
Şaşkındır o! Aldırma, bu söz bir hezeyandur*. [sayıklama, saçmalama]

“Bir başka diyar bul, bunu terket!” dime; çünki
Burdan bulurum rızkımı, öyleyse vatandur.

Vasfında muhakkak ki muvaffak idi Ekrem;
Ol, gerçi esâsında ne şâir, ne ozandur...
30.9.1977

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
5 Yorum