Başörtülü eşi, askeri lojmana araba bagajında girdi

Başörtülü eşi, askeri lojmana araba bagajında girdi

Müslümanlara uygulanan en büyük zulümlerden biri oldu

28 Şubat sürecinde Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ile ilişiği kesilen yüzbaşı Sadık Güray Balatekin, "Nizamiyelerde eşini arabanın bagajına koyarak geçenler oldu. Arka koltuğa yatırdığı eşinin üzerini battaniyeyle örterek lojmanına girenler oluyordu" dedi.

Türkiye’nin alnına çalınan kara bir leke olan 28 Şubat postmodern darbesi, Müslümanlara uygulanan en büyük zulümlerden biri oldu. Üzerinden 21 yıl geçmesine rağmen 28 Şubat zulmünün izleri hâlâ tazeliğini koruyor. 28 Şubat sürecinde Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilişiği kesilen yüzbaşı Sadık Güray Balatekin yaşadığı zulmü anlattı. 

HAKSIZLIĞIN SEMBOLÜ OLDU

Şark görevini Diyarbakır'da tamamladığını aktaran Balatekin, asıl baskıları Çorlu'da yaşadığını dile getirdi. Balatekin, 1994'e geldiğimizde tayinlerde kullanılmak üzere subay ve astsubay eşleri ile 12 yaşından büyük çocuklarının fotoğraflarının istendiğini belirterek, "Tayin olacaksınız ama eşinizin ve çocuğunuzun fotoğrafı isteniyor. Eş ve çocukların tipine göre mi tayin edileceksiniz? Çok garipti. Kısa süre sonra anlaşıldı ki eşi başörtülü olan subaylar ve 12 yaşından büyük kız çocukların tespiti, o subay ve astsubayın 'şüpheli' ve 'sakıncalı' kategorisine sokulması için yapıldı, takibe başlamak için yapıldı. Ben de eşimin başörtülü fotoğrafını verdiğim için o kategoriye girdim. Bu trend artarak yükseldi. Lojmanlara ve orduevine alınmama çok keskin bir hal haldı. Tesislerden alışveriş yaptırılmamaya başlandı. Hatta bir müddet sonra 1994-1995 bağlamında çoğu lojmanlar bölgesine, başörtülü aileler kendi evlerine giremiyordu. Nizamiyelerde eşini arabanın bagajına koyarak geçenler oldu. Arka koltuğa yatırdığı eşinin üzerini battaniyeyle örterek lojmanına girenler oluyordu" diye konuştu.

TERÖRİST MUAMELESİ GÖRDÜM

Baskıların arttığı süreçte 1998'de Ardahan Göle'ye tayin olduğunu dile getiren Balatekin, eşinin başörtülü olduğunu öğrenen garnizon komutanının, "Senin gibi bir adamın böyle eşi olamaz" şeklinde tepki verdiğini anlattı. Balatekin, bu tepkiden sonra işlerin her gün daha da kötüye gittiğini vurgulayarak, "Sen ağzınla kuş tutsan bu orduda kalamazsın” dediler. Anladık ki bizimle alakalı film orada kopmaya başladı. Bu konuşmaların ardından bir aylık görevlendirmeyle Tunceli bölgesine gittim. Sonra kışlaya döndük. Geri gelişimizin ilk pazartesi günü herkese sarı bir zarf verildi. Herkes mutluydu. Bana da bir zarf verildi. Benim zarfımda 'Eşinizin kılık ve kıyafeti Atatürk ilke ve inkılaplarına aykırı olduğu için sosyal tesislere girmesi yasaklanmıştır' ibaresi vardı. Terör operasyonundan geliyorum ama terörist muamelesi görüyorum. Ne için? Eşimin kıyafeti ve dindarlığımız için" şeklinde konuştu.

HEM İŞİMİ, HEM EŞİMİ KAYBETTİM

O dönemde Yüksek Askeri Şura'nın olağandışı fazlaca toplandığını anımsatan Balatekin, "O senenin 2. YAŞ kararıyla 26 Kasım 1999'da bizim atılma kararımız alındı. Tebliği birkaç gün sonra yapıldı. O gün de eşimin karın ağrısı artmıştı. O gece hastaneye gittik. Müdahale sonrası rahatlama sağladık. Ama ben o gün atılmışım. Pazartesi sabahı albay bir arkadaşımız geldi 'Yüzbaşım, disiplinsizlik nedeniyle TSK'yla ilişiğiniz kesildi' dedi. İlginçtir ama hatırladığım ağzımdan çıkan tek şey 'Elhamdülillah' oldu. Atılmamdan 15 gün sonra eşim vefat etti. Tabii bir anda sevdiğim iki şeyi, eşimi ve işimi kaybettim. Atlatmak kolay değil. İmandan aldığımız güçle tahammül etmeye çalışıyoruz" dedi.

Yeni Akit

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum