Barla’daki Sevgiliye Mektuplar- 5

Karanfil Yüzlü Yârim Barla Dualarda, Rüyalarda…

 

Uzaklardan sesleniyorum sana.

Gündüzleri karakış, geceleri buram buram gurbet ve özlem yaşanan yerlerden…

Bozkırlardan, dağlardan, ovalardan, ırmaklardan, göllerden…

Enlemiyle, boylamıyla bütün sinelerden…

Göğsünü aşkın coğrafyası, kalbini onun ekvatoru yapan bütün bedenlerden...

 

Ucu kızıl kanlarla yakılmış sonu gelmeyen mektuplardan birini daha yazıyorum.

Şimdi kalbimin göğünden bir kuğu uçuruyorum.

Kanatlarında bir demet mektup bulacaksın, şaşırma. 

 

Senden ayrılalı tam üç yıl oldu.

Üç yıldır seni anlatıyorum bozkırlara.

Tandır başlarında sancıdan hiç uyuyamadım.

Alev alev senden söz ettim tandıra.

Aşkımı ateşe attım, sevdamın soğumasını, yavanlaşmasını bekledim.

Bir tandır ateşi, bir de sen, alev alev yaktınız beni.

Hasretin kor oldu, kırmızı kitaplar arasında tandırla beraber al al tutuşturdu beni.

 

Benim için çok önemliydin.

Tam üç yıl bitmeyen mektubum oldun.

Hissettiklerimi ancak sen bilebilirdin.

Güçsüz aklıma ve ruhuma kah deli, kah veli eden hüznü ve aşkı sayfa sayfa sen yazdın.

Güneş gibi yitirdim kendimi sende.

Günlüğümün her satırına mektup mektup işledim seni.

 

Senden ayrılıklar uzadıkça kalemimi tekrar sivrilttim cihada çıkan Binbaşı Asım gibi.

Kalbimin akıntısına verdim kalemimi aşkına dayanamayıp vefat eden Hasan Feyzi misali.

Şimdi sevgiliye şiirler dizecek Mecnun heyecanı filiz verdi kalemimde.

 

Ah rahle-î  kalbim benim.

Ah Barla-î kalbim benim

 

Benim için çok özeldin.

Hep cinsleştirmeye çalıştım seni.

Hep genelleştirmeye çalıştım.

Yıllarca “Bütün sevgililer bana onun kadar yakındır” düşüncesini hissetmek istedim.

 

Yıllarca hep senden uzaklaşmaya çalıştım.

Sanki sen kalbimde kazdığın menzillerinde beni gözlem altına aldın.

Ruhum yerli yersiz sarsıntılar geçirdi.

 

Bütün varlığımı derbeder ederek, kitaplar ve rüyalar arasından konuştun benimle.

Bazen gönlümün kubbelerine yağmur gibi dolup, beni yıkadın.

Bazen de düşlerle elden ayaktan düşürdün, yaktın, yıktın. 

 

Evet benim için çok özeldin.

Ben senden uzaklaşmaya çalışırken, aramıza zamandan ve mekandan engeller koyarken, sen hiç yalnız bırakmadın beni.

“Bütün sevgililer bana en az onun kadar yakındır”, düşüncesini bir türlü benimseyemedim.

Yani seni sıradan bir insan, herhangi bir sevgili olarak kabul edemedim.

Çoğu kere dünyanın sensiz dönmeyeceğini, güneşin ufkumda doğmayacağını, böyle giderse ayın ışığını hiç göremeyeceğimi düşünüp, ağladım, ağladım.

Dünya, güneş ve ay tuttu kalbimi.

Sen tutmasaydın, hiçbir şey tutamazdı beni.

 

Dünya, kalbim ile senin arana gizlendiğinde, kalbimin bir yüzü lekelenip, karalanmış  deftere döndü.

Kalbim kendini tanıyamadığından ve okuyamadığından dünyamı aydınlatamadı, karanlığa büründü.

Ben bu olaya “kalb tutulması” dedim.

 

Dünya, güneş ve ay kalbimle senin arana girdiğinde kalbim bir gece oldu,  sendelemeye başladı.

Kalb tutulmasında ikinci hayatım riske girerken, bu sefer iki hayatım da  riske girdi.

Bir kalb kalesi daha Azrail’in eline düştü sanki.

Kalbim elden ayaktan düştü.

Karanfil yüzlü sevdiceğim Barla!

Kalbim kalbine düştü, tut elimden kaldır beni.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum