Barıştan korkarız

 Korkak bir millet sayılmayız. Koca tarih buna şâhittir. Meselâ, domuz gribinden korkmadık. Daha önce kuş gribi, Asya gribi gibi adını unuttuğumuz nice gripler görmüş bir ülkede yaşayan insanlar böyle garip griplerden korkmaz. Depremlerden, sellerden, heyelanlardan, yangınlardan, trafik kazalarından, düğün ve maç magandalarından, mafyalardan, çetelerden, sıkıyönetimlerden, ihtilallerden, muhtıralardan, fişlemelerden, izlemelerden, mahkemelerden, anarşi ve terörden de korkmadık. Ama barıştan korkarız.

 Neredeyse doğduğumuzdan beri devletin jandarması, bekçisi, polisi, savcısı, hâkimi, memuru, âmiri, müdürü, kaymakamı, vâlisi; milletin vekili, bakanı üstümüzde demoklesin kılıcı gibi sallanıp durdu. Alıştık, kanıksadık, kaşarlandık. Sallanan parmak, sıkılan yumruk, savrulan tokat, atılan tekme, vurulan cop; falaka, Filistin askısı, Cizvit papazlarının îcâd ettiği engizisyon klasiklerini geçen Diyarbakır Olağanüstühal Cezâevinin işkenceleri ve beraberindeki sazlı sözlü küfür, hakāret bizim için olağan hallerden oldu. Bunlardan da korkmadık. Ama korkunç bir hâl önümüzü kesti: Barış!

 Dağa taşa, “Yurtta sulh, cihanda sulh.” yazdığımız için herkes bizim ne kadar barışsever olduğumuzu zâten biliyordu. Kitaplarımıza dört bir tarafımızın düşmanla dolu olduğu yazılıp, okullarda öğretilmişse de, biz yine de kimse ile savaşmıyorduk. Bir asırdır içerideki hâin düşmanların varlığından haberdârdık. Ama bunlar ne tükeniyor, ne de açıktan bir harbe girişiyordu. Gizli gizli üreyip, türeyip demokrasinin ni’metlerinden istifâde ederek, hâinliklerini icrâ için fırsat kolluyorlardı. Bereket, yurdu, milleti, mülkü, devleti koruyan ve kollayanlar vardı. Zaman zaman temizlik harekâtına kalkıyor, bâzen cuntalıyor, bâzen contalıyor, bâzen emir kumanda ile devleti perçinliyor; milleti kurtarıyordu.

 Sağlı sollu yüzlerce parti, dernek, vakıf, hareket, platform kurulmuştu. Her biri de kendi içinde fraksiyonlar, yollar, dallara ayrılmıştı. Fert başına düşen düşünce ayrılığı, neredeyse ülke nüfûsuna eşit sayıya ulaşmıştı. Evlerde, okullarda, sokaklarda, meydanlarda heyecanlı konuşmalar, tartışmalar, kavgalar, toplantılar, dağılmalar, boykotlar, işgaller oldu ise de şükür halkın birbirine düştüğü bir iç savaş olmadı. Tahrikler, tertipler, planlar yürümedi. Alevî – sünnî , Kürd – Türk, lâik – dindar, gayr-i Müslim – Müslim  çatışması için gösterilen onca gayreti millet boşa çıkardı.

 Andıçlar, karargâh tasarıları, fikir jimnastikleri, çalışma grupları, bildiriler, gürültüler, patırtılar yetmedi. Mum yatsıdan önce söndü. Tanklar sandığı aşamadı. Planlar bozuldu. Yine ortada savaş – mavaş görünmedi.

 Komşularda rejimler değişti. Birbirleriyle dalaşmalar, didişmeler, bir ileri – bir geri savaşları, işgaller, karşı koymalar uzun yıllar boyu devâm etti. Hâlâ da sürüyor.

 Bütün bunlar da bizi korkutmadı. Ama barış korkutuyor. Yâni şimdi ne içeride, ne dışarıda düşmanımız olmayacak mı? Bunlar ortadan kalktığı için, kimseler bizi kollamayacak mı? Devletin memuru, milletin âmiri olmayacak mı? Babamız bildiğimiz devlet bize gerektiğinde, canının istediği gibi sövüp saymayacak mı? Gözümüzün nûru güvenlik güçlerimiz bizi evire çevire dövüp terbiye etmeyecek mi? Hak, hukûk, adâlet; fikir, söz, inanç, vicdân, ibâdet, siyâset, teşebbüs hürriyetleri milletler arası ölçülerde herkes tarafından, korkusuzca kullanılabilecek mi?

 Kürdler, Türkler, Alevîler, Sünnîler, inançsızlar, inançlılar, solcular, sağcılar, başı örtülüler, başı açıklar, kamusal alanlar, imtiyazlı sınıflar, beyazlar, siyahlar, marabalar, köylüler, işçiler, esnaflar, zanaatkârlar, san’atkârlar, öğrenciler, öğreticiler, seçenler, seçilenler, kısaca dağdaki çobandan atanmışlara kadar herkes bir, eşit, aynı mı olacak?

 Bunca yıllık alışkanlıklarımız değişecek. Bütün vatandaşlar eşit olacak. Hayâlimizdeki düşmanlar, kafamızdaki husûmetler, gönlümüzde esen barış rüzgârları sâyesinde silinecek. İnsanlar huzûr içinde yaşayıp, huzûr içinde ölecekler.

 Yok, yok! Böyle barıştan korkulur…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum