Barış Peygamberi

Miladi takvim bağlantılı kutlu doğum etkinlikleri devam ediyor. Bu etkinlikle veya konu ile ilgili olarak bana yazı yazma ilhamını Hindistanlı allame Vahidüddin Han verdi.  Ortaokula giderken bazı kitapları beni çok etkilemiş ve kendimi büyüsüne kaptırmıştım. Hususi olarak İlmin Işığında İslam kitabını mücellide verip ciltlettirmiştim.  Ben de büyük hayranlık uyandırmıştır.  Çünkü gerçekleri hikmete bezeli bir şekilde anlatıyor ve ilim ile iman arasında köprü kuruyordu.   Gençlik olarak yolumuzu aydınlatacak bu gibi kitaplara susamıştık.  Farklı ve ilim diliyle yazdıklarıyla  dinimize olan güvenimizi tazeliyordu. Adeta Hüseyin ve Nedim Cisr efendilerin çağdaş versiyonu idi.  Sonra Arapçaya tercüme edilen kitaplarını birer ikişer olarak edindim. Sonunda, 2002 yılında hacca gittiğimde İngilizce olarak basılmış kadınla ilgili bir kitabını daha aldım (Women Between Islam and Western Society ).

Modern Asırda İslam ve benzeri kitapları gerçekten de ufuk açıcı ve güven tazeleyici. Yeni ilmi kelam tartışmaları olduğunda her zaman aklıma onun bu kitapları düşer. İlmi kelam yeniden yazılacaksa böyle olmalı. İlmi kelam ta’kidattan kurtarılmalı ve ilmin diliyle veya ilmi gelişmelerin diliyle anlatılmalıydı. Lakin daha sonra Arap ve Türk matbuatında eskisi kadar izlerini göremez oldum. Galiba geç keşfediyor, erken sıkılıyoruz.  Ta ki 2012 yılına kadar.  Bir sempozyumla alakalı olarak Gaziantep’e geldiğinde bir konuşma yapmış ve bu konuşmalarını iletişim araçları üzerinden dinleyerek alaka tazeledik. Türkiye hakkında geçmişteki kanaatlerinin pek müspet olmadığını lakin yaptığı keşif ziyaretiyle birlikte Türkiye hakkındaki kanaatinin sadece değişmekle kalmadığını ve müspete dönüştüğünü de söylemiştir.  Türkiye ziyaretiyle birlikte kanaatleri baştan aşağıya değişmiştir.  Esasında geçmişte İslam dünyasından Türkiye’ye gelen ziyaretçilerin kanaatleri pek iyi olmazdı. Adeta Türkiye’yi yeni bir Endülüs namzedi olarak görürlerdi. Mazisiyle bağları koparılmıştı. Tarih ve mazisiyle ilişkilerinde aborjin konumuna getirilmiştir.   Diyobend ekolünden Mustafa A’zami ve Nedvetü’l ulema’dan Ebu’l Hasan en Nedevi kısmen de olsa olumsuz kanaatler ortaya koymuşlardı.  Ebu’l Hasan en Nedevi ziyaretlerini sıklaştırmadan önce Türkiye’nin yeni bir Endülüs olmasından endişe ederdi. Osmanlı’nın yıkılışıyla birlikte geçirdiği tahavvülat ve değişim dikkate alındığında endişelerinin çok da yersiz olduğunu söylemek mümkün değildi. 

*

Hindistan Altkıtasının yetiştirdiği önemli isimler arasında Mevlana Mevdudi, Ebu’l Hasan en Nedevi ve Vahidüddin Han vardır. Başta hepsi aynı ekole yakınken daha sonra bu üç isim farklı ekollerin liderleri olarak sivrilmişlerdir. Mevdudi, Cemaat-ı İslami’yi kurmuş ve hizmetlerini siyaset üzerine bina etmiştir. Ebu’l Hasan en Nedevi ise hizmetlerini eğitim üzerine odaklamıştır. Vahidüddin Han ise hizmetini İslam’ın daha güzel anlaşılması ve hikmet boyutu üzerine teksif etmiştir.  Hem Ebu’l Hasan en Nedevi hem de Vahidüddin Han, Mevdudi’nin siyasi merkezli İslami anlayışına mesafe koymuşlar ve  Nedevi ayrıca bu yöntemi analiz eden ve eleştiren müstakil de bir kitap kaleme almıştır.  

Gaziantep ziyareti sonrasında Türkiye hakkında değişen kanaatlerini paylaşmış ve Türkiye’de bir hareketlilik gördüğünü ve bu ülke insanlarının İslam’a parlak hizmetler sunmasını beklediğini ve umut ettiğini söylemiştir.  Mevlâna Vahidüddin Han, bu ziyaretinin bir semeresi olarak Timetürk'ün sorularına şöyle cevap veriyor: "Bu benim için bir keşif gezisi oldu. Çünkü okuduklarımdan hareketle bende olumsuz bir Türkiye imajı vardı. Fakat burada insanları çok enerjik, çok aktif buldum. Burada dünya kültürünü buldum. Bugüne kadar pek çok Müslüman ülkede bulundum. Diğer Müslüman ülkelerde bu enerji yok. Donup kalmış durumdalar. Petrodolarları çıkardığınızda onlardan geriye bir şey kalmıyor…”
 
*

Türkiye'de İslam’dan Batıcılığa değil, donup kalmışlıktan modern medeniyete bir geçiş yaşandığını gözlemlediğini belirten Han, "Fakat bugün Türkiye'ye önemli bir rol düşüyor. Türkiye İslam’ı sekülerleştirmemeli, sekülerizmi İslamlaştırmalı" demektedir. Evet bu uyarıları ve sözleri kulaklarımıza küpe olsun! Bu adeta onun bir vasiyetidir.  Bize İslam’ı merkeze almamızı tavsiye ediyor. Bu anlamda Bediüzzaman da İslam’ın siyasetin hizmetine değil de siyasetin İslam’ın hizmetine verilmesi gerektiğini telkin etmektedir. Her şey yerli yerine oturacak ki adalet ve selamet terazisi dengeye gelsin.

Yine hikmetli ve önemli yaklaşımlarından birisi, Batı medeniyeti ile modern medeniyet arasında ayrım gözetmesidir.  Bu önemli bir gözlemdir ve şöyle demektedir :” İslam medeniyeti ile modern medeniyet arasında bir çelişki görmüyorum.  Medeniyet, insanlığın topyekun gelişmesidir. Eski çağlarda gelişme parçalıydı. Medeniyet, Allah'ın yarattığı fırsatların kullanılması suretiyle sağlanan topyekun gelişmedir. Modern medeniyet, İslam peygamberi tarafından başlatılan hareketin zirve noktalarından birini temsil etmektedir. Nedir modern medeniyet? Kadir-i mutlak Allah'ın tabiata gizlediği potansiyelin araştırılması ve ortaya çıkarılmasıdır."
 
Modern medeniyet ile Avrupa kültürünün birbirine karıştırılmaması gerektiğini savunan Han, "Modernliğin başka bazı yönleri de var, mesela çıplaklık bunlardan biri. Fakat bu medeniyetin asli bir parçası değil, daha ziyade Avrupa kültürüne ait bir şey. İnsanlar bu ikisini birbirine karıştırıyor" demektedir.

Hindistan’da Şah Veliyyullah Dehlevi’nin başlattığı meal geleneğini sürdürüyor.  Tezkiru’l Kur’an Urduca olarak hazırladığı yeni Kur’an meali.  Bir diğer çalışması da siyer alanında olup ‘The Prophet of Peace/Barış Peygamberi’  adını taşımaktadır. Keza  cihad noktasında da ta’sil yapıyor yani meseleleri aslına irca ediyor ve asıllarıyla karşılaştırıyor.   Aslına uygun tarif noktasında yeni açılımlar getirmektedir. 

‘Rahmet peygamberi’, Hazreti  Peygamber (S.A.V.) ile  alakalı olarak sık kullanılan tanımlardan birisidir.  Hazreti Peygamberin getirdiği din veya yeni vahiy İslam olduğuna göre kendisi de selam yani barış  peygamberi olmuş oluyor.   Barış ise rahmetin tezahürlerinden birisidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum