Abdulkadir MENEK

Abdulkadir MENEK

Badıllı Ağabey

Ahir zamanın iman ve Kur’an davasına mensubiyetle ve saff-ı evveli olmakla büyük şeref kazanmış kahraman Nur Talebeleri, bu millet için çok büyük ve hayati hizmetlere imza atmışlardır.

Bu ağabeyler; bu milletin uyanık vicdanını, sağlam imanını, mazi ile kuvvetli irtibatını ve geleceğe iman ve irfanla uzanan irade ve azmini temsil ederler.

Hemen hemen hepsinin ortak özelliklerinin başında, Nurları tanımadan önce büyük bir ilim sahibi olmamakla birlikte; samimiyet, teslimiyet, kanaat ve safiyette çok büyük ve dikkati çeken önemli hasletlerinin bulunmasıdır.

Bu insanların her birisinin elbette farklı bazı özellikleri vardır. Fakat hepsinin en bariz ortak vasıfları, fedakârlıklarıdır. Bunların hepsinin fedakârlıklarını burada sıralamaya imkân yoktur. Fakat hangisine bakarsanız bakın, bu vasfın çok açık bir şekilde öne çıktığını göreceksiniz.

Demek ki, Risale-i Nur hizmetinin ihlaslı bir mensubu olmanın yolu, bu fedakârlık duygusunun maddi ve manevi olarak ve ihlaslı bir şekilde yaşanmasından geçiyor. İşin ilginç tarafı da, bu fedakârlıkların büyük bir çoğunluğunun gizli kalması ve yıllar sonra, bu hizmetin geçmişte yaşadığı büyük başarının sırı irdelenirken ortaya çıkmasıdır.

Bu kahraman ve seçilmiş insanlar, bu fedakârlıkları da bilinsin ve kendilerine bir imtiyaz sağlasın diye de yapmamışlardır. Hizmetin büyük başarısının izi sürüldükçe, işte bu kahramanlıklar ve fedakârlıklar bir bir ortaya çıkıyor.

‘’Dünyayı Aydınlatan Anadolu Ağabeyleri’’ Panellerinin en önemli fonksiyonlarından birisi de, bu fedakârlıkların yeni nesiller tarafından ibretle öğrenilmesi ve Risale-i Nur hizmeti için bazı kahraman insanların üstlendikleri vazifelerin ehemmiyetinin yeni nesiller tarafından, daha yakından anlaşılmaya başlanmasıdır.

Her bir Anadolu Ağabeyi, kendi bulunduğu bilgede, adeta büyük bir nöbeti devralmış olmanın sorumluluğu içinde hareket etmiş, tam bir kutup yıldızı ve işaret fişeği olmuş ve bu duygu ile iman ve Kur’an hizmetini her şeyin önüne koymuştur.
Zaten Nur Talebesi olmanın sırrı da, bu iman ve Kur’an hizmetini her şeyin üstünde tutmak, hayatının en büyük gayesi olarak bilmek, Nurlu eserlere de kendi malı gibi sahip çıkmak değil midir?

Şanlıurfa’da Şanlıurfa Belediyesi, Risale Akademi ve AKAV’ın birlikte organize ettiği Anadolu Ağabeyleri Panelleri zincirinin sekizinci halkası olan Abdulkadir Badıllı Panelini takip ederken, Risale-i Nur hizmetinin başarısının altında yatan bazı sırların, güzel ve müşahhas örneklerine şahit olmanın hazzını yaşadık.

Badıllı Ağabey panelinde ifade edilen bir büyük fedakârlığı öğrenince, doğrusu kendi nefsimi bir vicdan muhasebesi yapmaktan alıkoyamadım. Kendi ailesinden miras kalan bütün koyunları satarak parasını cebine koymuş ve soluğu İstanbul’da almış Badıllı Ağabey. Ne için? Risale-i Nurları hızlı bir şekilde neşretmek için bir teksir makinesi almak gayesiyle.
Buna benzer bir fedakârlığı, Tahiri Abi ve İnebolu’lu Çelebi ailesi de yapmıştı. Onlar da belki maddi varlıklarının büyük bir çoğunluğunu, bir teksir makinesi almak ve kendilerinin yazamadığı bazı eserleri çoğaltıp, insanlara dağıtmak için feda etmişlerdi. İşte Nur Talebesi olmanın ve saff-ı evvel fedakârlar arasında bulunmanın, en bariz hasletlerinden birisi, bu fedakârlıklardır.

İşte, böyle bir fedakârlığı yapmanın, maddi bir sebep veya menfaat ile bir ilgisi olabilir mi? Elbette hayır. Toplumuzda yaşayan birçok insan, hatta bunlar içine dava ve ideal sahibi çok kişi dâhil olmak üzere, ellerine böyle bir miras parası geçince, kendi işlerini kurmak, evlenmek, daha rahat bir yaşantıya kavuşmak için harcarlar. Herkesin bu konuda bir nefis muhasebesi yapması gerekmez mi?

Babasının, ilkokul mezunu bile olmayan on altı yaşındaki oğlunun elinden tutarak, Rıdvaniye Camisinin Medresesinde Nur hizmetlerini yapmakla meşgul olan Abdullah Yeğin’e teslim etmesiyle başlayan bu nurani yolculuk; hep gayret, samimiyet, hizmet dolu bir şekilde ve giderek artan bir hız ile bugünlere kadar ulaştı.

Badıllı Ağabey’in hayatında ibret ve ders alınması gereken çok önemli noktalar var. Herhalde en bariz vasıflarından bir tanesi, Risale-i Nur hizmetinin verdiği şevk ve heyecan ile ilim mertebelerinde azim ve kararlılıkla yürüyerek, bir devlet Üniversitesinde doktora payesi ile ödüllendirilmeye kadar uzanan kararlı ve müstakim çizgidir.

Panele çok yoğun hizmetleri arasında, zaman ayırarak katılan Mehmet Fırıncı Ağabey’in ifade ettiği bir söz, adeta geceye damgasını vurdu. ‘’Bediüzzaman’ın en büyük kerametlerinden birisi Abdulkadir Badıllı Ağabey’dir. Çünkü ilkokul mezunu bile olmayan bir şahıstan böyle bir âlim çıkarmak, büyük bir keramettir.’’

Mehmet Fırıncı Ağabey’in bu sözünden sonra panelistler arasında bulunan İhsan Atasoy, söz alınca, başka bir ilginç anekdot nakletti. Bir gün Fırıncı Ağabey ile Eşref Edip kol kola sohbet ederek bir yere gidiyorlarmış. Eşref Edip, Fırıncı Abi’ye sormuş. ‘’Ben öyle Üstad Hazretlerinin pek bir kerametine şahit olmadım. Sen bir şeyler biliyor musun?’’  Bunun üzerine Fırıncı Abi, Eşref Edip’e şu cevabı vermiş: ‘’Benim gibi bir Fırıncı çırağı, senin gibi meşhur ve büyük bir ediple böyle kol kola geziyor ve arkadaşlık yapıyor. Bundan büyük bir keramet mi olur?’’

Badıllı Ağabey panelini Yrd. Doç. Dr. Cüneyt Gökçe yönetti. Gaziantep Hasan Kalyoncu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Özdemir de konuşmacılar arasındaydı. Ancak bir zaman uyuşmazlığı ve başka bir programa katılma zorunluluğu sonucu, panele katılamadı, fakat hazırladığı güzel bildiriyi programa ulaştırdı ve Cüneyt Gökçe tarafından dinleyicilere aktarıldı.

Bu panele Suriye’den de çok değerli bir din adamı iştirak etti. Bu değerli şahsiyet, Suriye’nin Haseki Vilayetinin Müftüsü ve Suriye Din İşleri Kurulu Başkan Yardımcısı olan Şeyh İbrahim en-Nakşibendi’ydi. En- Nakşibendi Arapça olarak çok güzel ve edebi bir konuşma yaptı ve ilginç bir hatırasını anlattı.

Haseki’den önce Akçakale’ye yakın bir Suriye ilçesinde müftülük görevinde bulunan en-Nakşibendi, yaklaşık kırk kadar yıl önce, bir gün camide kılınan bir namazın ardından, bir köşede kitap okuyan tanımadığı bir kişi görür. Cemaate bunun kim olduğunu sorar. Cemaat içinden tanıyan çıkmaz. Sonra kendisi bu yabancı adama yaklaşır, tanışır ve evine davet eder. İşte bu yabancı şahıs, Badıllı Abi’den başkası değildir. Risale-i Nur’a daha iyi hizmet etmek ve araştırmaları orijinal kaynaklarından yapmak maksadıyla Suriye’ye gitmiş ve buralarda sıkıntı içinde yaşayarak Arapça öğrenmeye çalışmıştı.

Badıllı Ağabey’in, Üstad’ı ilk ziyaretinde yaşadığı heyecan ve ondan sonraki dönemlerde de sürekli ziyaret etme iştiyakı içinde yaşaması, Üstad’ına olan muhabbet ve sadakatinin en güzel bir numunesidir. Bu iştiyaktan dolaydır ki, birkaç yıl içinde altı-yedi sefer Üstad’ı ziyaret etmek ve görüşmek şerefine nail olmuş ve ‘’Nur Talebesi’’ olarak da kabul edilmiştir.
İlk ziyaretinde Üstad, Badıllı Ağabey’in adının ‘’Abdulkadir’’ olduğunu öğrenince çok iltifat etmiş ve ‘’Abdulkadir’’ ismi ile ciddi alakadar olduğunu ifade etmişti. Diğer bazı ziyaretlerde de Üstad tarafından ‘’Kürd oğlu’’ diye hitap edilmiş ve ayrıca Üstad’ın latifelerine muhatap olmuştu.

Badıllı Ağabey, birçok hususa herkesten ve hatta Nur Talebelerinin birçoğundan daha erken bir zamanda işaret etti. Çoğu zaman şimşekleri üzerine çekti. Hatta bazı Nur Talebeleri tarafından bile, yanlış ve haksız bazı hücumlara muhatap oldu. Fakat zaman kaydını izhar ederek onu haklı çıkardı. Bu bile, ihlas ve samimiyetin bir zaferi değil midir?

Badıllı Ağabey, bu kadar büyük gayret, merak ve hizmet aşkının neticesi olarak çok önemli çalışmaları, büyük bir sabır ve şevk ile yaptı. Üstad’ın hayatı üzerinde yapılan en kapsamlı çalışmaya imza attı. Üç ciltlik Mufassal Tarihce-i Hayat ile çok önemli bir kaynak kitabı yazmak için uzun yıllar, çileli ve meşakkatli bir çalışma yaparak büyük bir hizmeti deruhte etti. Bunun neticesi olarak, bugün hepimizin büyük oranda istifade ettiği bu güzel çalışma, Nur hizmetinin en önemli kaynak eserleri arasındaki yerini aldı.

Birçok önemli çalışması olmakla birlikte Badıllı Ağabey’in yaptığı ‘’Risale-i Nur’un Kutsi Kaynaklar’’ çalışması, çok değerli ve büyük öneme haiz olan bir eser olarak, hizmetlerdeki yerini almıştır. Panelistlerden Prof. Dr. Musa Kazım Yılmaz’ın özellikle bu eser üzerinde yoğunlaştırdığı konuşması ile işaret ettiği hususlar, bu eserin Nur hizmetinin makbuliyeti noktasında ne kadar önemli olduğunu açık bir şekilde ortaya koydu.

Anadolu Ağabeylerinin, bu önemli ve büyük bir hizmet ifa eden toplantı ve panellerle ortaya konulan hizmetlerini ve seçilmişliklerini, bu vesile ile daha yakından öğrenmek, hakikaten bizim için çok değerlidir.

Bunlar ne kadar büyük hislerle, ulvi düşüncelerle bütün maddi varlıklarını, bir başka alim tarafından yazılan bazı eserleri çoğaltarak dağıtmak ve bunları çoğu zaman hiç bir  karşılık beklemedn  ücretsiz olarak insanlara vermek için  tereddüt göstermeden harcamışlardır.
 
İşte Nur Talebelerini büyük yapan, saff-ı evvel yapan ve Anadolu Ağabeyi yapan sırlardan bir tanesi burada yatmaktadır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
4 Yorum