Ayasofya nasıl kimliksizleştirildi?

Ayasofya nasıl kimliksizleştirildi?

Ayasofya Camii’nin müzeye çevrilip (01 Şubat 1935) kimliksizleştirilmesinin 81. yıldönümünde hafızaları tazelemek istedim

Risale Haber-Haber Merkezi

Yavuz Bahadıroğlu, Ayasofya Camii’nin müzeye çevrilip kimliksizleştirilmesinin 81. yıldönümünde hafızaları tazeledi. Yeni Akit'teki yazısında Fatih Sultan Mehmet'in vakfiyesinden tek parti yönetiminin müzeye dönüştürme katakullisine dair yazışmaları hatırlatan Bahadıroğlu, gerekçelerin inandırıcı olmadığını söyledi. 

Bahadıroğlu'nun yazısı şöyle:

Ayasofya ve millî hafıza

Bugün Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü’nde bulunan Ayasofya ile ilgili vakfiyenin içeriği günümüz Türkçesiyle şöyle ifade edilebilir:

“İşte bu benim Ayasofya Vakfiyem, dolayısıyla Ayasofya’yı camiye dönüştüren vakfiyemi değiştirirlerse, bir maddesini tebdil ederlerse, onu iptal veya tadile giderlerse, fasit veya fasık bir teville veya herhangi bir dalavereyle Ayasofya Camii’nin vakıf hükmünü yürürlükten kaldırmaya kastederlerse, aslını değiştirir, füruuna itiraz eder ve bunları yapanlara yol gösterirlerse ve hatta yardım ederlerse ve kanunsuz olarak onda tasarruf yapmaya kalkarlarsa, camilikten çıkarır ve sahte evrak düzenleyerek, mütevellilik hakkı gibi şeyler ister yahut onu kendi batıl defterlerine kaydederler veya yalandan kendi hesaplarına geçirirlerse, huzurunuzda ifade ediyorum ki, en büyük haramı işlemiş ve günahlar kazanmış olurlar.

Bu sebeple, bu vakfiyeyi kim değiştirirse, Allah’ın, Peygamber’in, meleklerin, bütün yöneticilerin ve dahi bütün Müslümanların ebediyen lâneti onun ve onların üzerine olsun! Azapları hafiflemesin, haşr gününde yüzlerine bakılmasın!

Kim bunları işittikten sonra, hâlâ bu değiştirme işine devam ederse, günahı onu değiştirene ait olacaktır. Allah’ın azabı onlaradır. Allah işitendir, bilendir.” (Fatih Sultan Mehmed Han, 1 Haziran 1453).

Ayasofya’nın müzeye dönüştürülme sürecinde işte bu “vakıf senedi” yok sayılmış, Evkaf Umum Müdürlüğü’ne(Vakıflar Genel Müdürlüğü) yazılan 7.11.1934 tarih ve 153197/107 sayılı mütalâanamede: 

“Bu camiin Bizanslılardan kalma bir eser olması hasebiyle hiç bir vakfı olmadığı ve her ne kadar cami olduktan sonra, sultanlar ve halk tarafından bazı gelirler bağışlanmışsa da bunlardan âşar olarak bağlanan sultan gelirlerinin kaldırılmış olduğu ve halk tarafından bağlanan gelirlerin ise Kur’an okumak ve buna benzer belli ve nerede olursa olsun yapılabilir dini emekler olup müzeye çevrilmesi ve korunması için verilecek bir geliri bulunmadığı ve şimdiye kadar tamiri, gelirine bakmadan diğer vakıflarla bir arada yapılagelmekte olan bu bina, cami olmaktan çıkınca artık buna imkân kalmayacağı ve bütçelerinin bugünkü vaziyeti herhangi bir yardıma da yol bırakmamakta olduğu ve çevresindeki yapılardan evkafa ait olanları yıkmak ve kaldırmak elden gelirse de ötekine berikine ait olanların evkafça satın alınmasına imkân bulunmadığı bildirilmiştir”.

Ne gariptir ki, Ayasofya’nın vakfının olmadığı, vakıf geliri bulunmadığı resmen ifade edildikten sadece dört yıl sonra, 1938 yılında Fatih Sultan Mehmed’in Ayasofya Vakfiyesi, yine Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanmıştır.

Buna bile bile lâdes derler!

Evet, ama neden böyle bir şeye gerek duyuldu? Sorunun cevabı,2/1589 sayılı Bakanlar Kurulu “Kararname”sinde veriliyor, ancak hiç inandırıcı değil. Şöyle deniyor: 

“Maarif Vekilliği’nden yazılan 14.11.1934 tarih ve 94041 sayılı tezkerede; eşsiz bir mimarlık sanat âbidesi olan İstanbul’daki Ayasofya Câmii’nin tarihi vaziyeti itibari ile müzeye çevrilmesi bütün şark âlemini sevindireceği ve insanlığa yeni bir ilim müessesesi kazandıracağı cihetle bunun müzeye çevrilmesi, çevresindeki evkafa ait dükkânların yıktırılması ve diğerlerinin de evkafça istimlâk edilmesi sureti ile güzelleştirilmesi ve tamiri ve daimî muhafazası masraflarına karşılık da evkafça bu sene ve gelecek seneler bütçelerinden muayyen bir para ayrılması hakkında bir karar ittihazı istenilmiş ve Evkaf Umum Müdürlüğü’nden yazılan 7.11.1934 tarih 153197/107 sayılı mütalâanamede, bu camiin Bizanslılardan kalma bir eser olması hasebi ile hiç bir vakfı olmadığı ve her ne kadar cami olduktan sonra Sultanlar ve halk tarafından bazı gelirler bağlanmışsa da bunlardan âşâr olarak bağlanan Sultan gelirlerinin kaldırılmış olduğu ve halk tarafından bağlanan gelirler ise Kur’an okumak ve buna benzer belli ve nerede olursa olsun ya­pılabilir dinî emekler için olup müzeye çevrilmesi ve korunması için verilecek bir geliri bulunmadığı ve şimdiye kadar tamiri, gelirine bakmadan diğer vakıflarla bir arada yapılabilmekte olan bu bina cami olmaktan çıkınca artık buna da imkân kalmayacağı ve bütçelerinin bugünkü vaziyeti herhangi bir yardıma da yol bırakmamakta olduğu ve çevresindeki yapılardan evkafa ait olanları yıkmak ve kaldırmak elden gelirse de, ötekine berikine ait olanların evkafça satın alınmasına imkân bulunmadığı bildirilmiştir.

Bu iş İcra Vekilleri Heyeti’nde 24.11.1934’te görüşülerek, camiin çevresindeki evkafa ait binaların Evkaf Umum Müdürlüğü’nce yıktırılarak temizlettirilmesi ve diğer binaların istimlâk, yıkma ve binanın tamir ve muhafazası masrafları da Maarif Vekilliğince verilmek sureti ile Ayasofya Câmii’nin müzeye çevrilmesi tasvip ve kabul olunmuştur. 24.11.1934”.

Ayasofya Camii’nin müzeye çevrilip (01 Şubat 1935) kimliksizleştirilmesinin 81. yıldönümünde hafızaları tazelemek istedim.

ayasofya_banner.jpg

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum