Avrupa’da yükselen değer İslâm

Geçen yazımızda Üstad Said Nursî’nin “Eğer biz ahlâk-ı İslâmiyenin ve hakakik-i maniyenin kemalâtını ef'âlimizle izhar etsek, sair dinlerin tâbileri elbette cemaatlerle İslâmiyete girecekler. Belki, küre-i arzın bazı kıt'aları ve devletleri de İslâmiyete dehalet edecekler.” (Hutbe-i Şâmiye) Sözünün ne kadar isbatle gerçekleşmekte olduğunu ifa etmeye çalışmıştık.

Kur’ân’dan aldığı nurla,feraset-i imanla baktığı istikbalin müjdelerle dolu olduğunu tâ gençlik yıllarından beri haykıran Üstad,gelişmeler ve dünyada yaşanan önemli dönüşüm ve inkılapların ardı arkası kesilmediği günümüzde yine çağa damgasını vurmuş,müceddid-i ahirzaman olduğunu bütün âleme göstermiştir.

Hani Şeyh Bahît efendi ile karşılaştırılması da çok enteresan hâdiselerden birisidir.” Mısır Câmiü'l-Ezher Üniversitesi reislerinden meşhur  Şeyh Bahît Efendi, İstanbul'a bir seyahat için geldiğinde İstanbul'da bulunan Bediüzzaman Said Nursî'yi ilzam edemeyen İslâm ulemâsı, Şeyh Bahît’ten bu genç hocanın (Bediüzzaman'ın) ilzam edilmesini isterler.Şeyh Bahît de, bu teklifi kabul ederek bir münâzara zemini arar. Ve bir namaz vakti, Ayasofya Câmiinden çıkılıp çayhâneye oturulduğunda, bunu fırsat telâkkî eden Şeyh Bahît Efendi, Bediüzzaman Said Nursî'ye hitâben: "Avrupa ve Osmanlı Devleti hakkında ne diyorsunuz? Fikriniz nedir?" diye sorar.

Şeyh Bahît Efendi Hazretlerinin bu suâlden maksadı Bediüzzaman Said Nursî'nin şek olmayan bir bahr-i umman gibi ilmini ve ateşpâre-i zekâsını tecrübe etmek değildi. Zaman-ı istikbâle âit şiddet-i ihâtasını ve idâre-i âlemdeki siyâsetini anlamak fikrinde idi.

Buna karşı Bediüzzaman'ın verdiği cevap şu oldu:
"Avrupa bir İslâm Devletine, Osmanlı Devleti de bir Avrupa devletine hâmiledir. Bir gün gelip doğuracaklardır."

Bu cevaba karşı, Şeyh Bahît Hazretleri, "Bu gençle münâzara edilmez. Ben de aynı kanaatte idim; fakat bu kadar veciz ve beliğâne bir tarzda ifâde etmek, ancak Bediüzzaman'a hastır" demiştir.

Nitekim, Bediüzzaman'ın dediği gibi, ihbarâtın iki kutbu da tahakkuk etmiş. Bir iki sene sonra Meşrûtiyet devrinde, şeâir-i İslâmiyeye muhâlif çok âdât-ı ecnebiyeyi ahzetmek ve gittikçe Türkiye'de yerleştirmekle; ve şimdi Avrupa'da Kur'ân'a ve İslâmiyete karşı gösterilen hüsn-ü alâka ve bilhassa bahtiyar Alman milletinde fevc fevc İslâmiyeti kabul etmek gibi hâdiseler, o ihbarı tamamıyla tasdik etmişlerdir. “ (Sözler,Konferans)

Geçtiğimiz yıllarda İngiltere İçişleri Bakanı Jackoi Smith  BBC’ye verdiği demeçte İslam’ın Avrupa’da çok hızlı bir tarzda yayıldığına dair  ilginç bilgiler verdi. Bakan, 11 Eylül 2001 olaylarından beri toplam 400 bin İngilizin Müslüman olduğunu söyledi

Akıl,kalp ve ruha birlikte hitap eden Allah’ın son/mütekâmil dini ve en seçkin insan  son Nebisi’nin (s.a.v) Avrupa’da  kalplerde hızlı bir biçimde taht kurması,gönülleri ve evleri aydınlatması, Avrupalı politikacıları, dini liderleri, araştırmacıları ve basını şaşırtıyor. Avrupalıların  âdeta İslâm’a koşar adımlarla gösterdikleri rağbet, 11 Eylül olaylarından sonra akılları hayrette bırakacak şekilde  büyük bir merhale katetmiş,dikkatleri üzerine çekmiştir.

Araştırmacılar, bunun başta gelen sebebinin Batı toplumundaki inanç,ahlak ve toplumun dini  değerlerinin erozyona uğraması sonucu, İslâm’ın  ve O’nun yüce kitabı Kur’ânın daha kapsamlı,ihtiyaç ve beklentileri daha doyurucu olması,aile yapısını ve sosyal bünyeyi sağlam temellere dayandırması,kalplere ve insanlığa huzur ve mutluluk sunmasına bağlıyorlar.

Müslüman olmuş ve hayatını mükemmel bir şekilde sünnet merkezli yaşamaya başlamış olan İsviçreli bir aileyi ziyaretimizde,kendi evinde cemaatle ikindi namazını kılmak üzere kalktığımızda ,Ezan-ı Muhammedî’yi okurken pencereleri açması ve “bütün mahalle bu İlâhî çağrıyı dinlesin.Umulur ki kalpleri yumuşar ve onlar da  İslâm’a koşar,en azından çocukları bu lahûtî sesi duymuş olurlar” şeklindeki  tespiti bizi oldukça duygulandırmış,2-3 saatlik bir görüşme/sohbet sonrası hediye ettiğimiz Nur Risaleleri ve Cevşenle taçlandırarak bu buluşmadan  fazlasıyla  mutlu ve umutlu ayrılmıştık.

Yine geçtiğimiz yaz yayınlanan BM raporuna göre Avrupa’da 21 milyon Müslümanın yaşadığı belirtiliyor. Ancak, Avrupa Müslüman Azınlıklar Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mahmud Sıddık Said bu sayının 50 milyon olabileceğini söylüyor.

Avrupa’da Müslüman nüfusun artmasına paralel olarak, cami/mescit  ve İslam merkezlerinin de sayısı hızla artıyor.

Kanada’da İslam dinine giren Kanadalı sayısının 1991 ile 2001 arasında yüzde 130 arttığı ifade ediliyor.

İsviçre’de de 11 Eylül olayından sonra 6 bin Hıristiyan Müslüman oldu.

San Diego Üniversitesi’nde çalışan araştırmacı Jan Wax, 2020 yılına kadar her dört Avrupalı’dan birinin Müslüman olacağını söylüyor.

Yine araştırmalara göre , yakın bir zamanda Müslümanların Avrupa işgücünün yüzde 20’sini oluşturacağı ve Avrupa’nın siyasi,sosyal ve kültürel geleceğini etkileyeceği bilgilerine rastlıyoruz.

En çarpıcı haber ise İtalyan “The Journal” dergisinden geliyor. Önümüzdeki 200 yıl içinde bütün Avrupa’nın İslam dinine gireceği ve İslam’ın tek din olacağı hususunda tespitlerde bulunduğu basın organlarında çıktı.

Fransa’da ilk zamanlar bırakın vakit namazlarını cemaatle kılmak için,Cuma ve bayram namazı kılacak yer bulmakta zorlanan Müslüman göçmenler,zaman zaman spor salonlarını kiralamak,hatta kiliselerde bayram va Cuma namazı kılmak durumunda bile kalmışlardı.Daha sonraları derme çatma binalardaki mesitlerde ibadetlerini yerine getirmeye başladılar. 90’lı yıllardan itibaren bu derme çatma binalardan çıkarak daha uygun,vasıflı,derli toplu ve görünür yerlerde cami ve mescitler  yapma arayışına girildi.
 
Fransız devletinin yurtdışında yardım alınmasına sıcak bakmaması sebebiyle Müslümanlar,ibadethanelerini kendi imkanlarıyla inşa etmeye başladılar. Fransız yetkililerin, 11 Eylül sonrası, “İslam’ı bodrumlardan çıkaralım” düşüncesiyle genelde olumlu bir tavır sergilemesi,bu konuda Müslümanlara şevk unsuru oldu.  
Müslüman göçmenlerin yoğun olarak yaşadığı bazı belediyeler, 99 yıllığına sembolik bir ücretle arsa tahsis etmek suretiyle Müslümanlara yardımcı olma yoluna gidiyor.  Bugün, bu şekilde Paris, Marsilya ve Strasbourg şehirlerinde planlı,modern,kompleks nitelikli camilerin temellerinin atılmış olmasıyla aşırı sağcı kesimlerin tepkilerini koyma sürecini de beraberinde getirmiş durumda.

Yine basın organlarının haberlerine göre,bu kesimlerce duyulan  büyük kaygıların var olduğu yönünde.
Meselâ;Princeton Üniversitesi Profesörü, ünlü Yahudi asıllı Tarihçi Bernard Lewis  gibi bazı mihraklar,İslâm’ın bu hızlı yayılışını hiç de hazmedebilmiş görünmüyorlar.”Müslüman kesimin Avrupa’da önemli siyasi bir faktör haline geleceğini,kendilerini İslâmlaştırılmış bir Avrupa’da  mı,yoksa Avrupalılaşmış bir İslâm içerisinde mi bulacakları,gelecekteki en önemli meselenin bu olduğunu” açıkça ifade ediyorlar.

Bugün ABD ve Avrupa kaynaklı yazılan ve oynanmak istenen senaryolar da bu plânların bir parçası olarak sahneye konulmak istenmektedir. Ama Allah’ın Nuru her geçen gün parlamaya,bu lahûtî ses daha  da gür olarak çınlamaya devam ediyor… Bizim de âcizâne yaşadığımız pek çok ihtida olayı var. İnşaallah,bir dahaki yazımızda…

[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.