Asrını çalkalayan insan ve “Hür Adam” filmi

Üstad’ı anlatırken zaman zaman “Asrını çalkalayan insan” ifadesini kullanırım. Gerçekten de öyle. Bediüzzaman asrını çalkalıyor. Harekete geçirmediği kimse yok. Yazarlar, düşünürler, akademisyenler, dev şahsiyetler, etkili ve yetkililer. Herkes ondan bahsediyor. Kimi dostça, kimi düşmanca. Düşmanca bahsedenlerin çoğu, onu tanımıyor. Meşhur bir söz var: “Kişi bilmediği ve tanımadığı şeyin düşmanıdır.” diye. Tanısalar, dostlardan daha çok dost olacaklar ona.  Sevdiklerinden daha çok sevecekler onu. Çünkü o sevilmeye layık bir insan, bir Allah dostu, bir allame, hikmetli bir düşünür, bir müfessir, bir mütekellim, bir müceddid, bir mübelliğ, bir ıslahatçı, bir asayişçi, bir ekonomist, bir edip, bir eğitimci, bir psikolog, bir sosyolog ve bir kahraman.

 

Onu konu alan filim hakkındaki düşüncelerime gelince:

1-“Hür Adam” filmini ben de seyrettim. Belli ki çok emek, çok para ve çok zaman harcanmış; bunda şüphe yok. Başta Mehmet Tanrısever olmak üzere emeği geçen herkesi can u gönülden tebrik ediyorum, alkışlıyorum.

2-Bu film ilk olmalı, ama asla son olmamalıdır.

3-Bu filmin  en güzel yönlerinden biri, Bediüzzaman’ın, herkes tarafından daha yoğun bir şekilde konuşulur ve tartışılır olmasını sağlamasıdır.

 

4-Bediüzzaman gibi, milyonlarca insanın imanını kurtarmış, Doğu-Batı, Türk-Kürt, din-bilim sentezini gerçekleştirmiş, sıra dışı bir müceddidin filmi, sadece Bediüzzaman severlerin değil, bütün Müslümanların desteğine mazhar olmalıdır ve olmuştur. Çünkü bu mesele, şiddete başvurmadan yanlışa dur deme, batılın karşısında hakkı savunma, gelen ölümlü yalana karşı, giden ölümsüz gerçeğin dönüşünü kutlama meselesidir.

 

5-Bu film, seyreden bir çok insanı ağlatıyor. Allah razı olsun. Bu hizmet asla küçümsenemez. Allah yolunda, Rasûlullah yolunda, Kur’an yolunda, “Kur’an’ın sönmez ve söndürülemez bir nur olduğunu dünyaya isbat edeceğim!” diyen Bediüzzaman yolunda akan göz yaşlarının; zayi olmayacağına, ahirette sahibini azaptan ve ateşten kurtaracağına inanıyorum.

 

6-Risale-i Nuru didik didik okuyup ta, o satırların arasında Bediüzzaman’ın büyüklüğünü göremeyenler; bu filimle, Bediüzzaman’ın büyüklüğünü, verdiği çetin mücadeleyi, İslam ve Kur’an uğruna çektiği acıları, uğradığı işkenceleri görme fırsatını yakaladılar. Ona yardım eden bir avuç fedakâr insanın, bu İslam topraklarında ne dayanılmaz zulümlere maruz kaldıklarını gördüler. Bu az hizmet midir?

 

7-Bu işkencelere maruz kalan Bediüzzaman’ı ve talebelerini seyrederken hayalim, Rasûlullah’ın (s.a.v) Kur’an’ı ilk okuduğu ve anlattığı yıllara gitti. O yıllarda Rasûlullah yalnızların yalnızıydı. Kur’an’ı okuyor, anlatıyor diye Peygamber’e ve onun etrafında halelenmiş bir avuç Müslüman’a yapmadıkları işkence kalmamıştı. Kur’an okuyor diye ölesiye dövdükleri insanlardan biri de Abdullah bin Mesud’du. (r.a) Bediüzzaman’ın ve talebelerinin hali, Rasûlullah’ın ve ashabının haline ne kadar benziyordu. Gerçek dinin, gerçek müdafileri, kritik dönemeçlerde demek hep böyle olacaktı. Çünkü Şanlı Rasûl (s.a.v), haber vermişti: “Din garip olarak başladı, garib olarak dönecek.”  Bunu söyleyen Rasûlullah, arkasından da, dinin anlatılmasında ve yayılmasında rol alan “gariplere müjdeler olsun,” diyordu. Kimdi o garipler, şeklinde gelen mukadder bir suale de: “İnsanların yakıp yıktığını, bozup dağıttığını onaranlardır,” şeklinde cevap veriyordu. Peygamber ve ashabı yapıcı, onların düşmanları ve muhalifleri de yıkıcı idi. Aynı manzaranın çağımıza yansımış şekli olarak Bediüzzaman ve talebelerini ve dini için haksızlığa uğrayan ama şiddete baş vurmayan bütün Müslüman kardeşlerimizi görmekteyiz.

 

8-Bu filmin izleyicileri sinemadan çıkınca şunları söylüyor:

“Allah Allah demek bu Anadolu topraklarında, böyle âlimler varmış: Dünyaya tenezzül etmez, dünyalık her şeyini mini bir el sepeti içinde taşır, kimsenin eline bakmaz, minnetini çekmez, zındıkaya boyun eğmez, hakkı söylemekten geri durmaz, Kur’an’ın bir hakikatına bin ruhunu feda etmeye hazır, dini çağın anlayışına sunma maharetine sahip, çağı dine ve Kur’an’a hizmet ettirme azmi ve kararlılığı içinde bir âlim varmış ve onun adı, Bediüzzaman Said Nursî imiş. Vah bana! Nasıl oldu da benim bu insandan haberim olmamış!”

Filmi izleyen bir hanımın ifadesi aynen şöyle: “Biz nasıl bir insan ve nasıl bir Müslüman’mışız ki, böyle bir Allah dostunu tanıyamamışız ve böyle bir harikayı keşfedememişiz, onu mücadelesinde yalnız bırakmışız. Ruz-u mahşerde Allah bunun hesabını sorarsa ne cevap vereceğiz?” 

 

9-Filimde elbette eksikler vardır. Bu eksiklerin tesbitini insaflı eleştiri erbabına bırakıyorum. Eleştirileri de ganimet bilmek lazımdır. Dostça eleştiri yapanlara da kızmak yerine teşekkür etmek gerekir. Daha mükemmeli ortaya koyabilmek için bunlar gereklidir.  Şunu da kabul edelim ki; film, ana hatlarıyla Bediüzzaman’ı dikkatlere sunuyor. Ana hatlarıyla diyorum, çünkü Bediüzzaman’ın hayatı, hatıratı ve külliyatı, üç saatlık bir filmin sınırları içine sığacak kadar basit ve küçük değildir.

10-“Hür Adam” filmini, bütün Müslümanların ve herkesin izlemesi gerekir. Çünkü Bediüzzaman bu vatanın bir gerçeğidir. Geçmişle ve halle hesaplaşmış, geleceğe yön vermiş, hatta geleceği şekillendirmiş bir aksiyonerdir. Bediüzzaman, Osmanlıdır, Bediüzzaman, meşrutiyet-i meşruadır, Bediüzzaman, dindar cumhuriyettir.  Bediüzzaman, mazidir, haldir ve istikbaldir. Maziyi tanımak, hali görmek ve geleceğe hazırlanmak isteyen herkes, Bediüzzaman’ı okumalı ve “Hür Adam”ı seyretmelidir.

Allahım! İstikbalimizi aydın ve müreffeh eyle!

Allahım! Ülkemizi güzel insanlardan mahrum eyleme!

Allahım! Milletimize,  devletimize zeval verme!

Allahım! Yurdumuzu cennet, cenneti de bize yurt eyle!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum