Aşk ve şefkat

Bediüzzaman, Allah’ın “Rahman” ve “Rahim”  isimlerinin, ruhların bütün ihtiyaçlarını tatmin, hadsiz düşmanlarından emin eden ve kainatı kaplayan çok kuvvetli bir nur olduğunu ifade ediyor.  Bu isimlere yetişmek, hakikatlerini anlamak için hayatı boyunca bulduğu dört vesile vardır. Bunlar; fakr, şükür, aşk ve şefkattir.

İnsan fakrıyla, Allah’ın nihayetsiz zenginliğini anlıyor. Muhtaç olduğu, hava, su, güneş gibi hayatın devamını sağlayan Rabbi’nin kudretini idrak eder.
Ni’metlere karşı ücret olarak istenen teşekkürle Rahim olan Halık’ını memnun etmeye çalışan insan, bütün varlıkların da hamdını Allah’a sunuyor.

Aşk ve şefkatın izahını da Risale-i Nur’da çok mükemmel olarak görüyoruz.
Üstad diğer müçtehitlerden farklı, kendine has olarak Hz. Yakub’un, Hz. Yusuf’a karşı olan şiddetli alaka ve hissiyatını ayrı bir açıdan yorumluyor. O bu alakayı muhabbet ve aşk olarak değil, şefkat olarak izah ediyor.
Şefkat, aşk ve muhabbetten daha keskin, daha yüksek, daha parlak ve daha nezihtir. Hz. Yakub’un durumunu aşk ile izah edilirse bunun nübüvvet makamına layık olmadığını ortaya konuyor. Çünkü varlıklara karşı şiddetli bir derecede aşkı mecazi peygamberlere uygun olmuyor.

Bu noktadan hareketle, Rahim isminin vüsulüne vesile olan Hz. Yakub’un hissiyatı yüksek bir şefkat derecesidir.
Hz. Yakub’un hissiyatı, Züleyha’nın hissiyatından ne derece yüksek ise, şefkat da aşktan o derece yüksek görünüyor.
Şefkat bütün çeşitleri ile ve bütün fertlerine yayılmasıyla latif ve nezih bir duygudur.
Aşk ve sevgi ise fertte kalıyor. Etrafına yayılmıyor, fertlere geçmiyor. Bediüzzaman’ın ifadesiyle; yavrusuna şefkat eden kişi bütün yavrulara, hatta bütün canlılara şefkatini ihata eder.

Halbuki aşk öyle değildir. Bütün sevgisini maşukuna hasredip, her şeyi sevgilisine feda ettirir. Hata sevdiğinin kıymetini arttırmak için, başkasının kıymetini düşürtür.
Şefkat halistir, karşılık istemiyor. Bütün annelerin yavrularına karşı olan şefkatleri bunu gösteriyor. Halbuki aşk karşılık ister ve ücret ister.
Aşk-ı mecaziden aşk-ı hakikiye geçerken bazen takılır, onda kaybolur, boğulur gider. Hele bu dehşetli asırda küçük bir dere gibi olan dünyevi makam, mal, güzellik ve şatafat, bir deniz gibi insanı içine alıp boğuyor.

Şefkat ise insanı, şefkati ihsan eden Rahman ve Rahime kolay ulaştırır. Yeryüzünü bir nimet sofrası yapan, her türlü meyve, sebze ve nimetlerle donatan ve insanın önüne koyan şefkati gören elbette Rahim sıfatıyla Allah’ı daha çabuk bulur. O’na muhabbet eder, arzularını anlar ve ibadetini mükemmel yapmaya çalışır.

Hayvanların saman ve ot yiyip süt, et, deri, yün, yumurta, bal vesaire nimetleri sunmaları, bitki ve ağaçların çamur yiyip en mükemmel sebze ve meyveleri, en güzel ambalajlarda, çok leziz gıdalarla arz etmeleri, elbette perde arkasında, Rezzak, Rahim ve Kerim bir zatı gösterir. Bu nimetlerden istifade eden insanı o Sanatkar’a baş eğdirir, ibadet ettirir.
Ne mutlu, şefkatini hakiki manada istimal edene.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.