A’rab ile Moğollar arasında IŞİD

Herkes IŞİD’e bir köken arıyor veya köken yakıştırmasında bulunuyor. Gerçekten de IŞİD kime benziyor veya fikri ve eylem alanında selefleri kimlerdir? Kimileri İbni Teymiye’den mülhem olduklarını kimileri de tarihte yatan Harici ve Vehhabi kökeninden beslendiklerini, geldiklerini söylüyor. Aslında Moğollarla Hariciler arasında bir köken beraberliği var. Bu kıt idrak ve idraksizlik düzeyi veya problemidir. Hariciler ve Vehhabiler, Moğollarla birlikte idraksizlik vasfında birleşiyorlar. Dolayısıyla İslamı derinliğine anlama kapasitesinden yoksunlar. Onların ortak potası kıt akıl ve dolayısıyla medeniyetten mahrumiyet, uzak olmalarıdır. Bediüzzaman Moğollar ve benzerlerini anlatırken ‘nim medeni/yarım medeni’  tabirini kullanır ve buna başvurur. Yani hayvanla insan arasında bir derekeyi, statüyü temsil ederler.

Abdussabur Şahin kendi kıstaslarına göre insan ile beşer arasında bir ayrım gözetir ve beşeri nim medeniyetin bir aşaması olarak telakki eder. Bu kimilerine göre, medeniyet bahsinde maddi medeniyet ile uygarlık anlamında hadaret ayrımına tekabül eder. Bu ister doğru isterse yanlış olsun Moğollar ve Bedeviler fiziki olarak beşer olmalarına rağmen metafiziki alemde insaniyete yükselememişler ve medeniyetin gerisinde kalmışlardır. Bundan dolayı saldırgan ve kan içicidirler. Kur’an’da Moğollara ve benzerlerine intibak eden deyim a’rabi/a’rab deyimidir. Kur’an onların Müslüman olduklarını yani zahiren İslama girdiklerini doğrular lakin imanın onlara ulaşmadığını ifade etmektedir. Peygamberimiz (asm) Harici ortak tanımı noktasında, özellikle de ahir zamanda zuhur edecek Harici dalga ve akımla alakalı olarak aynı tanıma başvurur ve imanın boğazlarından aşağıya geçmeyeceğini ifade eder. İdrak seviyeleri kapalıdır. Bu nedenle de, İslam’a teslim olmamışlardır. Kalıp suretiyle islama girseler de, İslam, gayri medeni yani anlama özürlü oluşları nedeniyle kalplerine yol bulamamıştır. İslam’a girmişler lakin İslamı özümsememişlerdir. Bu tabir bütün nim medeniler için geçerlidir.     

*

Bununla birlikte Moğollar ile Hariciler arasında umum ve husus bazı benzerlikler vaki olduğu gibi farklar da vardır. Bu farklardan birisi Moğolların harici bir bedeviyet hareketi olmasıdır. Dahili değil harici bir harekettir. Lakin uzun soluklu olamamıştır. Medeni değil de bedevi olduklarından dolayı sahrada ve çölde veya steplerde başarılı olmuşlar lakin şehre inince erimişlerdir. Moğollar uç, bedevileri Hariciler ise çöl bedevileridir. Şehirleşince mağlup olmuşlardır.  İlhanlılar döneminde İslam’a teslim olmuşlardır. Savaşta yendiklerine medeniyet sahasında yenilmişlerdir. Belki IŞİD ve benzeri gibi hareketler için de şu söylenebilir. Kıt idrakli olmakla birlikte bedeviyetten gelen haşin ortamla alakalı bir askerlik ve organize kabiliyetine haizdirler. Lakin buna mukabil şehirleşme ile irtibatlı olan teknolojik alanda yeterlilikleri olmadığı gibi sofistike bir akla da sahip değildirler.

Neden Müslümanların kahiri ekseriyeti Ehl-i Sünnete tabidir? Bunun iki cevabı var. Bunlardan birisi eğriler arasında doğru yolu takip etmesindendir. İkincisi de sofistiki oluşudur. Hayatın kıvrımlarını kavrayan ve özümseyen çok yönlü bir idrak seviyesine haiz olmasıdır. Tek düze ve basit değildir. Kesret içinde vahdeti temsil eder. Haricilik ise kesrete kapalıdır. Bu yüzden tasavvufi hayatları yoktur. Hatta reddederler.  

IŞİD ile Moğollar arasında nim medeniyet alanında bir köprü kurulu olduğu gibi, ortak bir yön ve dili de paylaşırlar. Aynı zamanda idrak kıtlığı çeken Haricilerle de ortak yönleri vardır. Vehhabilik de öyledir. İlgi alanları dardır ve birkaç mesele ile sınırlıdır. Bu da onların medeni değil bedevi olduklarını gösterir. Vehhabiler kafayı bidat meselesiyle bozmuşlardır. Bu alanı genişlettikçe genişletmişler diğer alanları ise küçültmüşlerdir. Dolayısıyla Vehhabilik bir bedevilik hastalığıdır. Haricilik de öyledir. Onlar da kafayı hakem meselesiyle bozmuşlardı. Dolayasıyla bunlar bir anlama hastalığıdır. Akıl tutulmasıdır. Lakin medenileri bir bela olarak musallat olurlar. Medeniyet kurdudurlar, durdurarak, yıkarak yenilenmeye vesile olurlar. Vehhabilik veya çağdaş versiyonu IŞİD’in bir medenileşememe illeti olduğunu söyleyenlerden birisi merhum Mısırlı Muhammed Gazali’dir. IŞİD’in selefi olan kimi Vehhabileri bedevi fıkhının hamilleri olarak tasvir eder. Bu mühim bir incelik ve ayrıntıdır.

Demek ki Bediüzzaman’ın Moğolları tarifiyle Muhammed Gazali’nin Vehhabileri tarifi aynı kapıya çıkıyor. Bu iki tarif de anlamını da Kur’an’daki a’rab kelimesinde bulur. Bu nedenle İbni Teymiye Gazan Han ve ekibi Müslüman olduktan sonra onları a’rablar gibi kalıp olarak girseler de kalben tam İslam’a girmediklerini öngörür. Alaca görür. 1250-1300 tarihleri arasının IŞİD’leri de Moğollardır. Moğollar o dönemde Müslüman oldukları veya göründükleri halde hem Şiilerle hem de Batılılarla İslam yurduna karşı ittifak halindedirler.

Ehl-i Sünnet veya daha özel anlamda onun araçları ve ekolleri olan Eş’arilik ve Matüridilik sofistike bir İslami anlayışı temsil ediyor. Etrafına cami ve ağyarına mani bir anlayış. Derin ve girift. Ötekiler sathi ve yüzeysel. Haricilik, benzerleri ve türevleri toptan dinin bedevi yorumudur.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.