'Ankara'da 28 gün hücrede tutularak sorgulandım'

'Ankara'da 28 gün hücrede tutularak sorgulandım'

28 Şubat mağduru Astsubay Kıdemli Başçavuş Uluca, "1987 Aralık ayında görevli olarak Ankara'ya gideceğimiz söylendi. Sonrasında kendimizi 12 metrekarelik bir odanın içinde bulduk. 28 gün hücrede tutularak sorgulandım." dedi.

28 Şubat sürecinde Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ile ilişiği kesilen Astsubay Kıdemli Başçavuş Ferruh Uluca, , 28 Şubat öncesi ve sonrası yaşadıklarını anlattı.

Uluca, 1976'da İstanbul'da füze üs komutanlığında görevine başladığını belirterek, 1987'ye kadar teknisyen astsubay olarak sorunsuz şekilde görev yaptığını söyledi.

Söz konusu tarihten sonra 90'ların başından itibaren muhafazakar insanlar üzerinde hissedilir bir baskı oluştuğunu dile getiren Uluca, "1987 Aralık ayında görevli olarak Ankara'ya gideceğimiz söylendi. Sonrasında kendimizi 12 metrekarelik bir odanın içinde bulduk. Hücre şeklinde ayarlanmış 20 odanın her birine bir kişiyi kapattılar. Odada plastik bardak ve sürahi dışında hiçbir şey yok. Ara sıra gözümüzü bağlayıp alt kata indirerek sorgulamalar yapıldı. 'Seni kim irticacı yaptı, kim namaza alıştırdı?' soruları soruldu. Ben de Müslüman bir aileden geldiğimi, anne ve babam gibi Müslüman olduğumu söyledim. Gözüm bağlı, çapraz sorular yönelttiler." diye konuştu.

Ferruh Uluca, 28 gün kapalı ve güneş görmeyen hücrede kaldığını anlatarak, bu zaman zarfında sadece akşamları bir parça ekmek verildiğini kaydetti.

Abdest almaya gözleri bağlanarak götürüldüğünü ifade eden Uluca, şunları aktardı:

"Abdest alıp geliyorum. Sonra battaniye istiyor ve onun üzerinde namaz kılıyordum. Sonra battaniyeyi iade ediyordum. İnsan vücudu haliyle uyku istiyor. Odadaki ilan panosu çıkarıp kalorifer peteğinin dibine koyuyordum. Bağdaş kurarak uyuyordum. Sorgular esnasında iki asker arkamda duruyor ve gözlerimi açmamam için omuzlarımdan bastırıyorlardı. Hücrede kaldığım 28 günde, 7-8 kez sorgulamaya maruz kaldım. Hangi kitapları okuduğum ve gazete aboneliğim olup olmadığım soruldu. Her gün doktor geliyordu. Bir gün 'Bir sıkıntın var mı?' diye sordu. 'Çağdaş geçinen insanların çağdaş tutumundan kurtulmak için bekliyoruz.' dedim. 'Senin psikolojin normal değil, hemen hastaneye kaldırılman lazım.' dedi. Ben de 'Müslüman psikolojik bunalıma girmez.' dedim. Sonrasında bir daha doktor bana uğramadı. Hücrede kalışımın 20. gününde yalan makinesi bağladılar. O makinenin şemasını da çizebilecek durumdaydık."

"Arkadaşlarım, benden vebalıymışım gibi kaçtı"

Uluca, görevli olarak gittiğini düşündüğü Ankara'da 28 gün tutulduğunu yineleyerek, "Görev yerime geldikten sonra mesai arkadaşlarım benden vebalıymışım gibi kaçmaya başladı. Lojmanda oturduğum halde gelen giden olmuyordu. İlk tayinlerde beni Diyarbakır'a gönderdiler. Branşım olmadığı halde orada 5 yıl kaldım. Orada da namaz kıldığım yerleri kilitliyorlardı." dedi.

İki kızının da imam hatip mezunu olduğunu anlatan Uluca, bu durumun da rahatsızlık yarattığını ifade etti.

Uluca, "Kendi namaz kılıyor, eşi başörtülü, kızları imam hatipte okuyor." suçlamalarına maruz kaldığını vurgulayarak, "Çok büyük suçtu bu. Çocuklarım devletin okuluna gidiyor diye suçlandım. Bu yaşadıklarım benim için şereftir. Bunu ölünceye kadar da taşıyacağım. Umurumda da değil. Rızkı veren Allah'tır. Hiçbir zaman devletime ve orduma küsmem. Bu ordu bir iki tane soytarıya bırakılamaz. Yaşım 64 bugün çağrılsın yine giderim." diye konuştu.

TSK'den ilişiği kesildikten sonra İDO'da görev yaptığını belirten Uluca, burada uzun süre çalıştıktan sonra emekli olduğunu söyledi.

AA

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.