Anadolu Ağabeyiler içtimalarından Tillo, Said Özdemir buluşması

Açılış Kur’an okumakla başladı. “Lekedsadakallahu Resulehu…” “O odur ki Rasulünü hidayet rehberi ve hak dini ile gönderdi. Onu her dinin üstüne çıkarmak için şahit olarak da Allah yeter. Muhamed Allah’ın Resülüdür, Onun beraberindekiler ise kafirlere karşı çok çetin, kendi aralarında gayet merhametlidirler. Onları görürsün rüku secde ederek Allah’tan lütuf ve rıza isterler. Onların yüzlerindeki nişaneleri  secdelerinin izleridir. Bu onların Tevrat’taki vasıfları İncil deki vasıflar da bir ekin gibidir ki filizini çıkarmış. Derken onu kuvvetlendirmiş, derken kalınlaşmış, derken gövdesi üzerinde  bir düze istikamet almış, ekincilerin hoşuna gidiyor, onlarla kafirleri öfkelendirmek için, onlardan iman edip de salih ameller yapanlara Allah hem bir bağışlama söz veriyor, hem de büyük bir mükafat.” (Fetih 28 -29)

Said Özdemir Ağabey rahatsız olduğundan dolayı katılamadılar. Kısa bir belgesel gösterildi. Said Özdemir, “kaderi ilahi beni Risale-i Nur hizmetine devretti“ der. 1927 de Tillo’da dünyaya gelir. İlköğretime 1938’de Ankara’da üçüncü sınıftan başlar. Makine mühendisliğine girer ikinci sınıftan sonra terk eder, diyanetin sınavlarından müftülük ve vaizlik kazanır. Abdullah Yeğin abi vasıtasıyla nurları tanır. Üstad onları birlikte karşılar, “yetmiş senedir Tillo’dan bir yardımcı bekliyordum Allah seni bize  verdi” der. Hicaz’a yerleşmekten vazgeçer. Ankara ‘da hizmet eder.

Said Özdemir’i Üstad eserinin ilk baskısında istihdam eder. Kitabı eline verir “git bunu Ankara’da bastır gel” der. “Ankara’da Mustafa Türkmenoğlu, Atıf Ural ile kitabı bastırdık ve Üstad dua etti, ‘ben bugün ahirete gitsem memnun giderim’ der. Otuz lira fiatla kendi eserini kendi parası ile 25 liraya alır. Bediüzzaman, 1952’de Tarihçe’yi bastırır bu eser yüzünden hapse gireceğini söyler. Eser basılır ve hakim Said ağabeye bir buçuk yıl hapis verir. Tahsin Tola ve Sungur Abi de ceza alırlar. Defalarca göz altına alınır ve tutuklanır on kere hapse girer. Fırıncı Abi “sıralamaya tabi tutulsa hepimizden çok o hapse girmiştir” dedi.

Bir çok askeri suikast ve işkencelerden Allah’ın yardımı ile kurtulur. Risale-i Nuru bütün dünyaya neşretmek gayretindedir, camilerde nurlardan dersler yapar. Ankara radyosunda reklamları okunur, reklam üç günden bir güne indirilir. Birçok dile çevrilmesinde çaba sarfeder ve muvaffak olur. İnternet yayıncılığına girer. “Balık sudan çıksa yaşayamaz Said Özdemir öyledir” der Nevşehirli Hasan Okur Abi. Üstad “o ne yapsa ben yapmışım gibidir” der.

İsmail  Benek, Tillo’nun manevi mirasını devam ettiren seydaları ve molları andı: “Ağabeyler programı yapmak başlıbaşına bir tarihtir. Tarihin kesişme ve ayrışma noktaları var. Tillo manayı yoğuran ve ruhlara üfleyen anadolunun maneviyat  mekanlarından biridir. İbrahim Hakkı hazretlerinin Fakirullah hazretlerinin mekanı bu şehirdir. Kubbe-i Hasiyede karıncalara çorbasının tanelerine verirken onların cumhuriyetçiliğinden dolayı bir fedakarlık yaptığını söyler. Cumhuriyeti ilan edenlerden çok önce cumhuriyetin gereğini vurgular. Tillo ve Siirt Bediüzzaman’ın hayatındaki önemli temaların merkezlerinden biridir. Riyazet, cumhuriyet, velayet onun şahsında erken dönemde yerlerini  yaparlar. Bediüzzaman mekanları şehirleri her biri ona yeni katkılarda bulunan mekanlardır. Medresetüzzehra’nın bir  laboratuvarı ve hazırlık yeridir. Tillo ve Siirt, onun kafasının inbiklerinde. Yıllar sonra rahat ve istirahatı cumhuriyet olarak telakki edenler bu büyük insanın cumhuri mizacını anlamayıp onu karşıt gibi anlatırken o bu Kubbe’de karıncalarla olan cumhuriyet diyalogunu anlatır. “Sizden çok önce cumhuriyetçiydim” der.

Tillo kadim medeniyetin bir merkezi. Hala medrese geleneğini devem ettirmektedir. İbrahim Hakkı hazretleri ve Bediüzzaman ikisi de Zülcenaheyn insanlardı. Tillo bu zülcenaheynin merkezidir. 13 bin evliyanın bulunduğu yerde ayaklarını çıkarıp yürür.
Tillolu Said ileri yaşına rağmen hala zinde ve hareket halindedir. Faaliyetin içinde, eve gelenleri yirmi dört saat ağırlamaktadır.

Tillo belediye başkanı Mesut Memduhoğlu hoş geldiniz konuşması yaptı. Vali yerine vekaleten kaymakam Ceyhun Dilşat konuştu. “Evliyalar diyarı Tillomuzda binlerce değerinden Said Özdemir beyefendiyi anlamak ve anlatmak üzere bir araya gelmiş bulunuyoruz. Tillo büyük maneviyat erlerinin mekanıdır. Tillolu Said bu halkaların önemlilerindendir. Bu millete hizmet edenlere hizmeti devlet istiyor ve bizi bu konuda istihdam ediyor.”

Paneli Mehmet Aybak yönetti. Sayın Musa Kazım Yılmaz konuştu: “Said Abi Üstad’ın emrini yerine getirmek uğruna her şeyi göze almıştır. Sıra ile eserlerin baskılarını yaptırır. Tarihçenin yirmi mecmua kuvvetinde olduğunu söyler. “Hapsi kabul ediyorsan bastır” der. Ve Bayram abiye “bu kitap on ordu kuvvetinde olmuştur“ der.
Hakikat arayışı içindedir, Üstadı tanımadan önce dine ve dindarlara karşı şefkat ve fedakarlığı vardır. Kendi kendine ilmini artırması ve mühendis olmak istemeden vaiz olmak istemesi bir hakikat arayışıdır. Hicaza ve Mekke’ye gitmek ister. Meczub bir zat ile karşılaşır. Bütün peygamberleri gördüğünü söyler. Said abi beraber gezmeye başlarlar. Konya’ya gittiklerinde yanlış şeyler söyler ve ondan şüphelenir. Üstadın yanına gitmeye karar verirler. Üstad iki kişiyi içeri alır bu zatı almaz. Hicaza gitmek ister. Üstad “ben orada olsam buraya gelirim” der. O da vazgeçer.

Sürekli nurları ve Üstadı nazara verir. Hatıra yerine ders anlatır. Bu özelliği Hulusi abi de yapmıştır. İmam hatipte okurken Diyarbakır’da derste Hulusi Abi “bakınız kardeşler bir risaleyi okumak on defa benimle  görüşmeden daha faydalıdır, Mektubat’ta onunla dostluğumuz vardır. Onu okuyun” demiş. Hulusi abi, Said abi de Üstadı nazara verir. Hapsi ve sıkıntıları bir lutuf ve ihsanı ilahi olarak yorumlar. 1974’te Ankara’da Bayram Abi’nin dersinde iken bir kardeşle tanıştık. Said Özdemir  abi ile görüştürdü, çok gayretliydi.

Bediüzzaman sadeleştirme fikrine karşıdır. Üstad Gençlik Rehberini sadeleştiren bir öğrencisine “bakın bu kelimeyi buraya koymuşsun bu kelimeyi Arapça benim cümlem bir tarafa senin sözün bir tarafa gitmiş, vallahi bozmuşsun ben dahi değiştiremiyorum, ancak kendi ismini koymalısın” der.

50‘li yıllar Siirt’te nurları tanıyan kimse yok, birkaç kişi var, onlar nurları yeni yeni tanıyan kemseler var. Üstad Said özdemir’i çağırıyor ve “git Siirt’te bir medrese aç” der. Üstad’a “ama gidip orada medreseyi bekleyecek kimse yoktur” der. Ard arda isteğini şiddetle artırır Bediüzzaman. Üstad “kardeşim senin görevin orada medrese açmaktır sen git vazifeni yap Allah’ın işine karışma” der. Meseleleri sebeplere bağlayan mantığımıza iyi bir cevaptır. Vakit kaybetmeden Çarşı başında bir yer alır, yer açar birkaç ay sonra Çalışkan Abi Siirt’e asker olarak gelir.

Taha Çağlaroğlu, “Said abi ve bütün dünya” başlıklı konuşmasındaki sözleri: Dirayetli alim, güler yüzlü bir insan, müşfik ve sosyal güvenli ve müttaki, her an dünyanın bir ucuna gitmeye hazır mizaç ve karakter olarak bu şekilde resmedilebilir.

Yakın tarihi bilmeden ve yorumlamadan o anlaşılmaz. Bediüzzaman’ın özel duasını alan Tillo’da yetiştiği bölgede sosyolojik ve psikolojik atmosferi yaşadı. Yeryüzünün  hiçbir köşe ve bucağında nurların adını duymayan kimse kalmasın diye çalışmıştır. Hapishaneler ve bütün dünyaya tercümesini sağlayanlardandır. 1995 de internet sitesini de risalelerin kırktan fazla dile çevrilmesinde de onun uyarısı vardır, “telsiz ahizeleri bu internettir” der. Defalarca göz altına alınır ve tutuklanır. Çok kez hapislere girer, neşriyat yaptığı için hapis yatar. Ulucanlardan yatarken suikasttan son anda kurtulur, kendine suikastlar düzenlenir.

Oğlu Kemalettin Özdemir hoca babasını anlattı. “İki kardeşin büyüğü olarak kemerli bir evde dünyaya geldim. Soyu Hazreti Abbas’a dayanır, annesini dört yaşında kaybeder. Ankara’da üçüncü sınıftan okula başlar. Ankara taş mektepte orta okulu bitirir. Lisenin fen bölümünü bitirir, makine mühendisliğinde okur. İstanbul’da manevi bir hal neticesi okulu bırakır ve Ankara’ya döner. Dört erkek ve dört kız çocuğu olmuş. Babamızı başımızda çok görmedik, dava arkadaşlarının çocukları da babalarını çok görmemiştir. Eğer bir yere götürdüyse hapishane ziyaretinde görmüşüzdür. Karakolda emniyet müdürlüğünde görmüştük.

Ankara kalesinin karşısında bir ahşap evimiz vardı, babam o evi depo haline getirmişti, yasak dönemlerde evin altında kazılmış yerde kitapları tutardı. Yine aylar geçer eve uğramazdı. Ev yine basılırdı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum