Metin KARABAŞOĞLU

Metin KARABAŞOĞLU

Allah için yola koyulana Allah’ın açtığı yollar

Altmış yıl önce bugün, eseriyle aydınlandığımız bir büyük insan bize de çok sevdirdiği ölümle tanışıp bu dünyadan terk-i diyar etti ve berzah âlemlerine göçtü.

Hayatıyla ve eseriyle bizim gibi asr-ı hâzırda seküler bir eğitimden geçmiş insanları imanla ve Kur’ân’la tanıştıran o güzide insana, hepimiz gibi, ben de çok şey borçluyum ve bu borcun bizim elimizle ve bu dünyada ödenebileceğini de sanmıyorum.

Yine de, ona olan borcumun çok cüz’î bir karşılığı olarak, yıllar yılı bir ‘Bediüzzaman biyografisi’nin duasını ve heyecanını içimde hissediyorum. Bediüzzaman’ın kendi hayatına dair bizatihî Risale-i Nur’da ipuçlarını verdiği bazı açılmamış noktaların izini süren bir biyografi...

Bediüzzaman’ın yaşanmışlığından nasiplendiğimiz o hayranlık uyandırıcı hayatında beni en ziyade celbeden noktalardan birini, ‘Allah için yola koyulana Allah’ın açtığı yollar’ paragrafı teşkil ediyor.

anadolu_kavsagi.jpgFred A. Reed’in cemaatî taassuplara tosladığı için okunması bir hayli engellenmiş o güzelim eseri Anadolu Kavşağı’nda belirttiği üzere, ‘başarısız’ bir insan Bediüzzaman. Medresetü’z-zehra gibi bir hayatî projeyi, kaç defa teşebbüs etse de, bir türlü hayata geçirememiş sözgelimi. Padişaha derdini anlatmaya gelmiş, tımarhaneye buyur edilmiş. İttihadçıları hayırlı bir yola sevketmeye çalışmış, Divan-ı Harb’e gönderilmiş. Birinci Dünya Savaşında Ruslara karşı milis albay olarak cihad etmiş, yaralanıp esir düşmüş, Sibirya yakınlarındaki esir kampına gönderilmiş. Eski Said’den Yeni Said’e geçiş hengamında o inzivayı tercih ettiği halde, yerinden yurdundan alınıp yirmi küsur yıl kendi yurdunda oradan oraya sürülüp ‘işkenceli bir esaret’e sürüklenmiş.

Ama bütün bu olaylara kader ve hikmet cihetinden bakınca, samimi ve ciddi bir hamiyetin sahibine, zahirî başarısızlık perdesi altında ne büyük başarılar ihsan ettiğini; ufkunu, himmetini ve hizmetini ne derece büyütüp genişlettiğini görüyor insan.

Doğup büyüdüğü diyarın geri kalmışlığına hal çaresi arayışı içinde İstanbul’a gelen bu insan, İstanbul’da emeline nail olamıyor gerçi. Ama himmeti ve hizmeti bu kez bütün bir diyar-ı İslâm’ı kuşatır derecede genişliyor. Diyar-ı İslâm’ı küfür tasallutundan korumak için giriştiği mücahede esaretle sonuçlanıp esir kampına gönderildiğinde ise, bu kez tam da Ekim Devrimi hengâmında Rusya’yı ve üç aylık esaretten kaçış yolculuğunda Avrupa’yı gözlemleme imkânı buluyor, böylece modernitenin hayatlara ve ruhlara getirdiklerini sadece diyar-ı İslâm’da değil iki zıt kutup halinde Avrupa’nın iki tarafında da bizzat müşahede etmesiyle, himmeti ve hizmeti bir bütün olarak insanlığı kuşatır derecede genişliyor.

Velhasıl, Bediüzzaman’ın hayatı gösteriyor ki, Allah onun yoluna baş koyanı yarı yolda bırakmıyor. Bilakis yolunu büyütüyor, genişletiyor. Hatta, zahirî başarısızlıklar altında dahi ‘min haysu lâ yehtesib,’ yani hesap edilmedik, umulmadık yerden yollar açıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum