Allah, fesat çıkaranları hakkıyla bilendir

Allah, fesat çıkaranları hakkıyla bilendir

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Âl-i İmrân Suresi 63-64. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

63 . (Ey Resûlüm!) Bundan sonra (yine) yüz çevirirlerse, artık şübhesiz ki Allah, fesad çıkaranları hakkıyla bilendir.

64 . De ki: “Ey ehl-i kitab! Bizimle sizin aranızda eşit olan bir kelimeye gelin! (1) Şöyle ki: ‘Allah’dan başkasına ibâdet etmeyelim, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah’ı bırakıp da bazımız bazımızı rabler edinmesin!’ ” Buna rağmen (onlar yine de) yüz çevirirlerse artık: “Şâhid olun ki gerçekten biz Müslümanlarız” deyin!

1- “Beşerin âsâr (eserleri) ve kānunları, beşer gibi ihtiyar oluyor, değişiyor, tebdîl ediliyor (değiştiriliyor). Fakat Kur’ân’ın hükümleri ve kānunları, o kadar sâbit ve râsihtir (köklüdür) ki, asırlar geçtikçe daha ziyâde kuvvetini gösteriyor. Evet, en ziyâde kendine güvenen ve Kur’ân’ın sözlerine karşı kulağını kapayan şu asr-ı hâzır ve şu asrın ehl-i kitab insanları, Kur’ân’ın يآَ اَهْلَ الْكِتَابِ ۞ يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ [Ey ehl-i kitab! Ey ehl-i kitab!] hitâb-ı mürşidânesine (yol gösteren hitâbına) o kadar muhtaçtır ki, güyâ o hitab doğrudan doğruya şu asra müteveccihtir (yöneliktir) ve يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ lâfzı يَٓا اَهْلَ الْمَكْتَبِ [Ey ehl-i mekteb!] ma‘nâsını dahi tazammun eder (içine alır). Bütün şiddetiyle, bütün tâzeliğiyle, bütün şebâbetiyle: يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ تَعَالَوْااِلٰي كَلِمَةٍ سَوَٓاءٍ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ [Ey ehl-i kitab! Bizimle sizin aranızda eşit olan bir kelimeye gelin!] sayhasını âlemin aktârına (her tarafına) savuruyor.” (Zülfikār, 25. Söz, 37)