Allah bana yeter çünkü O benim İlâhım, Hâlıkım, Mûcidim, Fâtırım, Mâlikim, Mâbudum ve Bâisimdir

Allah bana yeter çünkü O benim İlâhım, Hâlıkım, Mûcidim, Fâtırım, Mâlikim, Mâbudum ve Bâisimdir

Günün Risale-i Nur dersi

dunun-risale-dersi.png

Bismillahirrahmanirrahim

وَهُوَ الْجَمِيلُ اللَّطِيفُ الْعَطُوفُ الْبَاقِى فَلاَ حِرْقَةَ وَلاَعِبْرَةَ بِزَوَالِ اللَّطِيفَاتِ الْمُشْفِقَاتِ لِبَقآءِ مَنْ يَقُومُ مَقَامَ كُلِّهَا، وَلاَيَقُومُ الْكُلُّ مَقَامَ فَبَقآؤُهُ بِهٰذِهِ اْلاَوْصَافِ يَقُومُ مَقَامَ كُلِّ مَا فَنٰى وَزَالَ مِنْ اَنْوَاعِ مَحْبُوبَاتِ كُلِّ اَحَدٍ مِنَ الدُّنْيَا. 
.(حَسْبُنَا اللهُ وَنِعمَ الْوَكِيلُ)

نَعَمْ، حَسْبِى مِنْ بَقآءِ الدُّنْياَ وَمَا فِيهَا بَقآءُ مَالِكِهاَ وَصَانِعِهاَوَفَاطِرِهاَ.

:اَلنُّكْتَةُ الثَّانِيَةُ 

HAŞİYE-2 مِنْ بَقآئِى أَنَّ اللهَ هُوَ إِلهِىَ الْباَقِى، وَخَالِقِىَ HAŞİYE-1 حَسْبِى

الْباَقِى، وَمُوجِدِىَ الْباَقِى، وَفَاطِرِىَ الْباَقِى، وَمَالِكِىَ الْباَقِى، وَشَاهِدِىَ الْباَقِى، وَمَعْبُودِىَ الْباَقِى، وَبَاعِثِىَ الْباَقِى،

AÇIKLAMA

O bütün güzelliklerin kaynağı Cemîl, bütün ince lûtufların şirin ihsanların sahibi Lâtif ve sınırsız ikramlarıyla varlıklarını donatan Atûf ve varlığı sonsuza kadar devam eden Bâkî olduğundan, lütuf ve şefkat sahiplerinin geçip gitmesi azap sebebi olmadığı gibi, onlara ehemmiyet dahi verilmez. Çünkü onların hepsine bedel olan ve bütün bunlar, Onun tecellilerinden birtek tecellînin yerini tutamayan Zât bâkîdir. 

Onun, bütün bu sıfatlarıyla beraber bâkî oluşu, dünyadaki herbir ferdin fenâ ve zeval bulan her nevi sevdiği şeye bedeldir. Allah bize yeter; O ne güzel vekildir.

Evet, dünyanın ve içindekilerin bekàsı için, onun Mâlikinin ve Sâniinin ve Fâtırının bekàsı bana yeter.

İkinci Nükte

Bekà için Allah bana yeter. HAŞİYE-1 Çünkü O benim bâkî olan İlâhım ve bâkî olan Hâlıkım HAŞİYE-2 ve bâkî olan Mûcidim ve bâkî olan Fâtırım ve bâkî olan Mâlikim ve bâkî olan Mâbudum ve bâkî olan Bâisimdir.

---

HAŞİYE-1 : Nasıl ki afakın ve dünyanın fena ve zevalinin arkasında Bakî-i Zülcelal’in Baki esmasının cilvelerini gördüm tam teselli buldum. Öyle de şahsıma baktım, şahsımdaki müteaddit, muhtelif tabaka-i mevcudat-ı nefsiye ve meftun olduğum sıfât ve hakaik-i şahsiye gayet sür’atle zeval ve fenaya koştuklarından insanın fıtratındaki aşk-ı bekà sırrıyla o fânilerde bir bekà aradım. Halıkımın bakî cilve-i esmasını gördüm. Her bir sıfatımın zevalinde ona temessül eden bir ismin cilvesini baki gördüm. Ve kat’iyyen anladım ki, fıtrat-ı insaniyedeki aşk-ı bekà muhabbet-i ilâhiyeden teşa’ub eden bir muhabbettir. Mahbubunu yanlış bir surette arıyor. Aynada temessül edeni de sevmek, aramak lâzımken aynayı veya aynanın ziyneti hükmüne geçen temessülün keyfîyetini sevmeye başlıyor. “Huve” yerine “Ene” ye perestiş eder. Zevalinden sonra yanlışını anlıyor. Kalb ve mahiyet-i insaniye zişuur bir aynadır. Onda temessül edeni şuur ile hisseder. Aşk-ı bekà ile sever. 
HAŞİYE-2 : Şu gelecek sekiz kelimedeki “Ye” harfleri mütekellim zamiri olup, kendini gösteriyor.

Bediüzzaman Said Nursi
Yirmi Dokuzuncu Lem'a