Aldatan diziler ve gençlik

Türkiye bir yandan “muhafazakarlaşıyor” tartışmaları içine düşmüşken, bir yandan da sosyal ahlaksızlık parametresine mi düşüyor?
Akşam gazetesi “muhafazakarlaşma gölgesinde ilişki sosyolojisi” başlığı altında “aldatma temalı diziler”in reyting listelerinde bir numaraya yükseldiğini yazmış.
Yapımcı ve senaristler elbette “işin sırrını çözmüş.”
Tüm senaryolara bir “aldatma hikayesi” ekliyor...
Yetmiyor, bir de üstüne “ödül” vererek dizileri yüceltiyorlar.
Gazete soruyor: “İhanet neden tutuyor?” diye.
Türkan Şoray’ın cevabı: “Türk toplumu çok değişti. Her olayın dönemin koşulları içinde değerlendirmek gerek.”
Nebahat Çehre: “Yapamadıklarını seyrediyorlar. Dizideki heyecan onlara cazip geliyor” diyor.
Bir anlamda Yeşilçam’ın gözde(!) oyuncuları aslında kendi hayat felsefelerini beyaz cama yansıtıyor. Hal böyleyken hiç rahatsızlık duymamaları normal.
Sosyolog Nilüfer Nazlı’nın (Bahçeşehir Üniversitesi) gözlemi şöyle:
“Türkiye’de siyasal görüş ve yaşam tarzında büyük bir çeşitlilik gözlemleniyor. Dolayısıyla muhafazakar değerlerin yükselmesinin monolotik bir yansımasını popüler kültürde, filmlerde ve dizilerde görmememiz beklenemez.”
Sosyolog Hülya Uğur Tanrıöver (Galatasaray Üniversitesi):
“Muhafazakarlar da rahatlıkla seyrediyor. Aldatma temalı diziler, hiç olmadığı kadar gözde çünkü. Türk dizileri son 12 yılda dönüşüme uğradı…. Eskiden birbirlerinin ellerine bile dokunmayan sevgilileri izlerdik. Artık diziler gerçek hayata daha yakın. Seven insanlar birbirine dokunuyor… Evet, muhafazakar ve geniş bir grup var ancak Türkiye onlardan oluşmuyor.  Ayrıca muhafazakar insanlar da bu dizileri rahatlıkla seyredebiliyor.”
Diğer bir sosyolog Emre Gökalp (Anadolu Üniversitesi) “Cinsellik bastırılıyor ama kışkırtılıyor da” diyerek senaristlerin veya yapımcıların dizide kullandıkları argümanlara dikkat çekiyor. (a.g.g.)
Lafı uzatmayalım.
Dizide “psikopat sevdalı” temalar işlenirken, kadınlar da aldatır temasını işleyerek lise seviyesindeki gençlere adeta yeni bir yaşam modeli(!) sunuyor.
Yani bu diziler gençlerimizi çok etkiliyor.
Şunu açık yüreklilikle söylemek istiyorum:
Hangi evde “ergen” varsa psikolojik sıkıntılar had safhada.
İstisnaları ayırıyorum… Ama günümüzde yaşanan gençlik problemlerin temelinde ne yazık ki, bu dizilerin etkisi hayli fazla. Bunu görmezlikten gelmek safdillik olur.
Bu yüzden gençlerimiz “kontrol edilemez” hale geldi.
*
Çare?
Bediüzzaman’ın reçetesinde.
Diyor ki:
“Sizdeki gençlik kat’iyyen gidecek. Eğer siz daire-i meşrûada kalmazsanız; o gençlik zayî olup başınıza hem dünyada, hem kabirde, hem ahrette kendi lezzetinden çok ziyade belalar ve elemler getirecek. Eğer terbiye-i İslâmiye ile, o gençlik nimetine karşı bir şükür olarak, iffet ve namusluluk ve taatte sarf etseniz, o gençlik mânen baki kalacak. Ve ebedî bir gençlik kazanmasına sebep olacak.” (Gençlik Rehberi)
*
Sözümüz sosyal yapı taşlarından biri olan ailenin tüm fertlerine:
Eğer gelecek nesiller “İslam terbiyesi” altında yetişmezse, hepimizin akıbeti meçhul.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum