Akılları gözlerinde olan avama ders veren fiildir

Akılları gözlerinde olan avama ders veren fiildir

Günün Risale-i Nur dersi

1 وَالصَّلاٰةُ عَلٰى سَيِّدِ الْعَالمَِينَ

Emmâ ba’d, ehl-i hamiyetin nazarına arz ediyorum ki:

Vaktâ Meşrutiyetin ikinci yaşında, İstanbul’un temsil ettiği asırdan tarihvârî bir nazar ile göçüp, kurûn-u vustâya karşı aşağıya inmekle, aşâir-i Ekradın içinde cevelân ile bahardan güze bir rıhlet-i sayfiye, güzden bahara bilâd-ı Arabiyeden bir rıhlet-i şitâiye ettim. Dağ ve sahrâyı bir medrese ederek meşrutiyeti ders verdim. Birden bana göründü ki, meşrutiyeti gâyet garip bir sûrette telâkki etmişler. Her tarafın şüphe ve sualleri ağleb bir dereden gelmiş gibi gördüm. İşte, teşhis-i maraz için miftâh-ı kelâmı onlara verdim.

Dedim: “Siz sual ediniz, ben de ona göre cevap vereyim.” 

Onlar istihsan ettiler. Zira Kürtlerin tabiat-ı meşrutiyet-perverânelerine binâen, dersi münâzara ve münâkaşa sûretinde okuyorlar. Onun içindir ki, medreseleri küçük bir meclis-i mebusân-ı ilmiyeyi andırıyor. İşte, tâmimen lilfâide, suallerini cevaplarımla musâfaha ettirerek şu kitabı yazdım; ta birbirine muâvenette bulunsun. Hem de, görmediğim Ekrad ve emsâline, şu kitap, bana bilvekâle onlarla konuşarak cevap versin; hem de, lisânları kalblerine tercümanlık edemeyenlere bedelen sual etsin.

Elhâsıl: Şu kitap, tarafımdan cevap, onların cânibinden sual etmek vazifesiyle mükelleftir. Hem de siyaset tabiblerine, teşhis-i illete dâir hizmet ile muvazzaftır.

Ey ehl-i hamiyet, anlayınız! Kürt ve emsâli, fikren meşrutiyetperver olmuş ve oluyorlar. Lâkin, bazı memurun fiilen meşrutiyetperver olması müşküldür. Hâlbuki, akılları gözlerinde olan avama ders veren fiildir.

İmdi, sual ve cevaba başlıyorum


Sual: Ey Seyda! İstanbul’a gittin. Bu inkılâb-ı azîmi gördün. Mühim işler içine girdin. Bize ne getirdin?

Cevap: Müjde getirdim.

Sual: Müjde ne demek? Bazılar bize “Sizin için fenalık var” diyorlar.

Cevap: Nurdan zarar gelmez; gelirse, huffâşa gelir, murdar şeylere gelir. Size, cemî kuvvetimle, yalnız Kürdistan’a değil, belki âleme işittirecek tarzda bağırarak müjde veriyorum ki; umum İslâmın, lâsiyyemâ Osmânîlerin, bâhusus Ekradın saadetinin fecr-i sâdıkının geldiğini, hatta Bâşid başında görüyorum.

2 رَغْماً عَلٰى اَنْفِ اَبِى الْعَلاَۤءِ الْمَعَرِّى 

Faraza, şu devletin yarı milleti, pahasında verilse idi gene erzân ve zulmetle beraber yansa idi gene ucuz! 

Sual: Biz öyle işitmedik. 

Cevap: Şeytanın arkadaşları çoktur...

Sual: Öyle ise zihnimize gelen şüpheleri ve sualleri hallet. 

Cevap: Elbette; fakat müşteri olmadan, istemeden malımı satmam. 

---
1 : Âlemlerin efendisine salât ve rahmet olsun.
2 : Ümitsizlik ve karamsarlığın sembolü olan Arap filozof ve şâiri Ebû Alâi’l-Maarrîye rağmen.

 

Bediüzzaman Said Nursi
(İlk Dönem Eserleri | Münâzarat)

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.