Aileden bireye

İnsanı doğuran insan, bir anne. Rahminde rahmana mazhar bir merhametle dokuz ay koruduğu, kolladığı, yaşadığı ve yaşattığı bir canlının inanılmaz ve tarifi imkansız mucizevi yaratılış iksirine tanıklık ederek dünyaya getirdiği bir insan, bir evlat, bir emanet.
Doğarken ağlayan, farkında olmadığı bir yeni ortama girişi anından itibaren hiçbir gücü ve algısı başta yokken, zamanla kazanılmış değerlerin içinde büyüyor.

O’nun bütün hayat ünitelerini, ihtiyaçlarını bir emirber gibi karşılayan, onun çaresizliğine ve yetersizliğine verilen bir ödül olarak anne kucağında ve itinasında büyütülmesi.

Sevimli bebek, derken çocuk, genç ve yetişkin oluyor.

İleriye taşıyan, geliştiren, hayata hazırlayan, birinci rehber, öğretici can ve kan, öncelikle anne oluyor. Huzurun, sevginin, şefkatin ve doyumsuz hissedişin ve güvenin iklimi olarak anne ile başlıyor her şey, her zaman koruyucu varlığı ile.

Anne-çocuk ikilisinin, bu kendine özgü birlikteliği, tadı ve zevki aile çatısı altında bir kurumsal ifadeye dönüşüyor. Ailede baba desteğinde kardeş ve büyük aile çevresi oluşuyor.
Anne-baba birlikteliğinde uzun bir hayat yolculuğunun ve eş olmanın temeli atılırken, bunun taze meyvesi ve ürünü ise çocuk. Çocuk, aileyi inşa eden bir sürecin en temel varlığı ve belirleyici karakteristiği olurken, masumiyetin, saflığın ve arınmışlığın aileye değer yatırımı olarak sunulduğu ödüllendirici bir mutluluktur.

Anne rahmine düşen çocuğu hissettiğimiz anın, hatta bu isteğimizi planladığımız, öncesinde hayal ettiğimiz ve yaratıcıdan istediğimiz o en sade ve yalın düşüncemizin merkezinde, anne baba adayları olan eşler olarak, onu mutlu edecek bir dünya tasavvuru vardır.

Onu doğurmak, ona bakmak, onu mutlu etmek, hayat standartlarını en iyi seviyede tutmak, beklentilerinin ötesinde sevindireceğimiz katkılar yapmak ve haklarını yaşatmak, varlığımızın parçası olan çocuğumuzla bütünleştirirken, yetiştirmek, eğitmek onu farklı ve özgün bir varlık olmaya hazırlar…

Aile sıcaklığı, bu güven adasının ve hissediş zirvesinin en anlamlı karelerini oluşturur.
İşte insani endeksin, doğru insan algısının ve hayata dair temel hak ve sorumlulukların manifestosu niteliğindeki temel algı ve aygıtların merkezine bu inşa biçimi oturmaktadır.
Ailede çocuğu, birey olarak dikkate aldığımız oranda, aradaki sevgi ve saygı bağının vazgeçilmez beraberlik tutkusuyla birlikte ortak hayat ve değerler zinciri oluşmaktadır.

Aile okulunda başlayan bu süreç, yapılanma ve birlik olmanın kabullenici kimyası ve sempatisi, ortak hukuku ve aile içi sorumluluk ve organizasyonu beraberinde getirmektedir.
Rol dağılımları, hedefler, gelecek planlaması, yardımlaşma, birbirini anlama ve kavrama, en üst etkinlikte herkesi birbirine bağlamakta ve ortak dayanışmayı sonuç vermektedir.

Bireyin bu oluşum sürecinde en büyük enerji ve güç merkezi aile ortamında yakaladığı yapı ve sistemdir.

İlk örgütlenme, takım çalışması, işbirliği, sınırlar ve süreçler ile ortaklık, diyalog ve beraberlik kültürü içinde hayatı fark etme ve ilerleme heyecanı burada başlamaktadır. Aile ile başlayan bu en ciddi, sağlıklı ve içten dönem, kalitesi ve sürdürülebilirliği oranında geleceğe ışık tutmakta ve bireyi güçlendirmektedir. Bireyin sığınağı, korunağı, huzuru, desteği, bereketi, başarısı, varlığı, öncelikleri, ödevleri ve kendisini karşılayan yeni başlangıçları, aile ocağının tutuşturduğu ateşle alevlenir. Ailenin merkezileştiği, çocuğun bireyleştiği, insan olmanın en özgün, özgür ve ahlaki olduğu bu ortam, diğer ortamların büyüyen ölçekteki alanlar için bir örnek ve model değerindedir. Bu modelin, sosyal hayata taşınması ile toplumun temel dinamiği sağlam bir zemine basmaktadır.
 
Bilinç gerektirmeyen duyarlılıkta bir odaklanma ile anne ve babanın çocukla başlayan ilginç, anlamlı ve kopmayan bağı ve geliştirdiği dinamik destekler hayatın tümünde kendini hissettirmektedir. Bu, düşünülmeden tasarlanan ve içimizdeki sesin yansıması olan hedefler, hayatın her aşamasında bizi ve çocuğu geleceğe hazırlamaktadır.

Hayat basamakları, her defasında yeni haklar ve sorumluluklarla karşı karşıya getiriyor. Aynı zamanda öğrenme süreçleri ile ömrünün sonuna kadar anlamak üzerine kurulu bir zihin atlasından yeni desenler, düşünceler dokuyor.

Seviniyor/üzülüyor, kazanıyor/kaybediyor, anlıyor/anlamıyor, öğreniyor/öğrenemiyor gelgitlerinde hayatının kırılmalarını yaşıyor. Haklar ve sorumluluklar sınırında kalamadığı gibi, saha kaymaları sınır aşmalar ve hukukunu korurken menfaatine odaklanan bir çatışma alanı da oluşturabiliyor.

Katılımcı aile modeli; İlk kurumsal yapıdır. Kurumsal düşünmenin çekirdeğidir. Çünkü birey ailede şekilleniyor. İlk öğretmen anne, ilk yönetim temsili baba, ilk çocuk ebeveynine sermaye ve doğacak kardeşlerine bir örnek oluyor.

Ortak değerler ve ahlak aile yapısı içinde öğretiliyor. Her bireyin merkezi aile.  Aile çekirdek yapıdır. Aynı zamanda en küçük toplum birimidir, toplumun çekirdeğidir. Rollerin dağılımı var. Anne-baba çocuk üzerinde ortak haklara sahip.

Rol dağılımları ise eşit değil. Anne, içe dönük, yardımcı, koruyucu, besleyici. Baba dışa dönük yönetici, koruyucu, ekonomik değerler taşıyor. İşbölümü var. Ortak vizyon-misyona sahip. Ortak değerler var. Beraberlik kavramı aynı mekanı paylaşan sınırlı kişiler değil. Miras, eşlerin aileleri, çevre, çekirdek düşüncülerin ürünü yeni fikirler, inançlar değerler ve toplumun ortak algısına hitap eden düzenlemeler söz konusu. İstişare, dayanışma, demokratik aile yapısı, toplumsal dinamiklere duyarlı, çözümcü, iyileştirici bireyleri yetiştiriyor.
 
Aile, aynı zamanda katılımcı bir sistem organizasyondur. Sivil kanadı temsil ediyor. Şartlara göre şekilleniyor. Sivil ve formel olmayan alanları tanımlıyor. Kendine has, hususi, mahremiyeti ve mesken masuniyetini taşıyan özel bir bölge. Yoğunluğu ve disiplin ile sükunet ve gevşekliği kendi içinde saklı sistem, ailede filizlenir.

Böyle bakıldığında bireyin ilk sosyal merkezi ailedir. Ailenin varlığı bireydir.  Ortak bir dönüşüm ve besleme mevcuttur. Birey ve toplum, birey ve ülke ilişkilerinin doğru zeminde ve birbirini feda etmeden hakkaniyetle yaşaması, ailede bireyi, bireyde aileyi yaşatmakla mümkün.
 
Katılımcı aile modelinde;
1.Çekirdek aile, bireyin sosyal ihtiyacını karşılıyor.
2.Ortak kararlar alıyor.
3.Stratejiler geliştiriyor.
4.Aileler arası ilişkileri geliştiriyor.
5.Prensipler ve yaklaşımlar belirleniyor.
6.Aile içi ilişkileri geliştiriyor.
7.Ekonomisi var.
8.Kabul gören doğrulara sahip.
9.Değerleri ve gelenekleri var.
10.Güven mekanı.
11.Toplumun farklı katmanlarıyla ilişkileri planlıyor.
12.Çevreyi ve ortamları ortak hafıza ile değerlendiriyor.
13.Aile anayasası var.
14.Her bireyin önceliklerine göre vizyonu var.
15.Ortak ve bağımsız hedefler var.
16.Müzakere ve kabullenme kültürü hakim
17.Sivil toplumun kurucu iradesi, inşa ediyor.
18. Yurttaşlık ve topluma duyarlılık oluşuyor.
19. Eğitim ve planlaması süreklilik arz ediyor.

Sonuç olarak; Kurumsal insani eğitimin ve kültürün, iyi insan olmanın  anası ailedir. Ailenin de anası annedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum