Acz ve fakr -2

Bütün varlıklar yoktan var olmuştur. Zerrelerden güneşlere kadar her şeyin idaresi elinde olan Allah’a karşı insanın varlığı madde itibariyle bir şey ifade etmez. Ancak buna rağmen büyük emanet insana yüklenmiştir. Buna bağlı olarak her şeyin dizgini de eline verilmiştir.
İhtiyacı olan bir yumurta için tavuk, bal için arı, süt için inek v.s insanların hizmetine sunulmuştur.
Aciz olan insan hayatının devamı için Allah’a el açacaktır. Fakirliğiyle de bürün ihtiyaçlarını Allah’tan isteyecektir.

Acz ve fak Allah’ a karşı olduğu gibi, insanlara karşı mal noksanlığı veya maddi güçsüzlükle de olur.

Güçlü, kuvvetlilere karşı, hak ve hukukunu müdafaa etmek, yanlışlara karşı durmak, zalimlere çekinmeden karşı durmak, hem Allah’ın emri, hem de izzetli olmanın gereğidir. Haksızlığa karsı susmak dilsiz şeytan durumuna düşürür. Geçim derdi ve taahhüt altında olan rızık için haksızlığa eyvallah etmek, yanında olmak, teşvik ermek insanı alçaltır.

Bediüzzaman kedilerin, rızık için minnet etmediklerini, yiyeceklerini aldıktan sonra çekip gitmelerini rızkı Allah’tan bilmeye ve yüksek bir karaktere sahip olmaya misal veriyor.  Köpekler ise menfaati için hep kuyruk sallayıp her türlü hareketi kabul ile sahiplerine tabasbus etmeyi de alçak ruhlu ve rızkı Allah’tan değil de sebeplerden bilenlere misal olarak sunuyor.

Kötülükleri, yanlışları, eliyle, diliyle, hiç olmazsa kalbiyle önlemek herkesin yapacağı şeydir. Tarih bu örneklerle doludur. Nemrutlara, Firavunlara, Ebu Cehillere ve nihayet Deccallara karşı dik durulmuş, pes etmeden meydan okunmuştur. İnsanların dünya ve ahret saadetleri için çok fedakârlıklar yapılamıştır.

Kıymetli hakikatler, kuvvetli ellerde değer kazanır kaidesince, maddeten de güçlü olmak gerekmektedir. Aciz, miskin bir tavır sergilemek, dinin fukaralara has olduğu imajını vermek de vebaldir. Temiz, ütülü, saç, baş düzgün bir kıyafetle cemiyet içinde olmak zengin veya kuvvetli olmaya bağlı değildir. Bediüzzaman iktisatla yaşadığına örnek olarak eski olarak aldığı ve yedi sene giydiği sakoyu yazıyor. Ama temiz ve bakımlı olunca değer kazanıyor.

Peygamberler ve onların varisleri olan çok veliler, hayatını Allah yoluna vakfetmişler. Hatta bir kısmı evlenmemiş, mal mülk edinmemiş, çoluk çocuk derdi olmamış, kendilerine ait dünya malını tek elleriyle kaldırabilecek kadar dünyayla ilgilenmişler. Ta ki bütün zamanlarını insanlığa hizmete ayırsınlar.

Bunlardan biri olan Bediüzzaman’ın dünya adına hiçbir şeyi yok, çok fakir ama bütün dünya kendisininmiş gibi davranmıştır. Minnet altına girmemiş, kimseden bırakın sadakayı, hediye bile almamıştır. Gözü tok, gönlü tok huzur içinde yaşamıştır. Onun bu halı insanları pervane gibi etrafında toplamıştır. Manevi büyüklüğünü de hep gizlemiştir. Nazarı kendine değil Risale-i Nur’a çevirmiştir. Madde ve dünya itibariyle kendisini yok bilen var olur. Onun için bugün eserleri bütün dünyada okunuyor. O mana âlemlerin sultanı olmuştur. 

Maddenin ön plana çıktığı gönümüzde insanlar maddi durumu ile değerlendiriliyor. Değerler yer değiştirmiş.  Çalıp, çırpan, helal-haram demeden zengin olana işini bilen, becerikli olarak addediliyor. Namuslu, helâlından kazanmaya çalışan bir yerlere gelemiyorsa da beceriksiz, işini bilmez, pısırık olarak sunuluyor.

İsraf ile zaruri olmayan şeylerle sıkıntıya girmek insanın hem dünya, hem de ahretini sıkıntıya sokar. Helal ve meşru dairede harcamakla beraber israfa katiyen izin yoktur. Yorganına göre ayağını uzatan başkasının kapısında dilenci durumuna düşmez.

En büyük felaket de fakirlik ve miskinlikten kurtulmak için, zengin olmak hevesiyle, harama, faize girmek hem dünyasını, hem de ahretini mahveder. Helal bir parça kuru ekmek, haramdan kazanılan en lezzetli yiyeceklerden daha üstündür.                                    

 Dinin yükselmesi maddeten terakki ile olmaktadır. Cihad olarak manasını bulan tebliğ için vasıtalara sahip olmak elzemdir. Düşmanın silahıyla silahlanmak peygamber emridir. Fakirliğe kanat edip, tembel tembel oturmak da yasaklanmış tavırdır. Çalışıp, çabalamak ve hep yükselmeye çalışmak akıllılığın ve dindarlığın gereğidir

Çalışarak kazanmak ibadettir. Minnet altına girmemek fazilettir. Hatem-i Tai’nin dağıttığı hediye ve ikramlarını almaktansa, dağda toplayıp sırtına batan dikenli ağaçları satarak kazanan adam, cömertlik ve civanmertlikte Hatem’i geçmiş oluyor.

Fakirlik imtihan vesilelerinden biridir. Sabretmek, kaderine razı olmak, harama girmemeye direnmek, insanlar karşısında ihtiyacı için boyun eğmemek, yani dik durmak lazımdır.  Allah(c.c) her kesi bir şey ile imtihan ediyor. Bu imtihanda Muvaffak olmak hepimizin dileğidir. Allah muvaffak etsin.

[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.