Acı bizden korksun

Kur’an’dan Risale-i nur perspektifinde günümüze mesajlar (19)

Her biri zenginlik olan olumlu ve olumsuz duygularla örülüyüz. Yalnızca olumlularını korumak olumsuzlarındansa kurtulmaya çalışmak beceri değildir. Her duygunun yeri başkadır ve kullanımına göre zararlı hiçbir duygu yoktur. Asıl beceri her birinden azami derecede yararlanmak için onlara gereken bakımı uygulayabilmektir.

Yıllar önce Aristoteles ne güzel söylemiş: “Herkes kızgın olabilir; bu çok kolay. Ancak doğru kişiye, olması gereken ölçüde, doğru zamanda, haklı sebeplerle ve uygun bir tarzda kızgın olmak; işte zor olan budur.”    

اِهْدِنَاالصِّرَاط الْمُسْتَقِيمَyani “Bizi dosdoğru yola yönelt![1]derken, öyle bir anda olup bitecek bir duada bulunmuyoruz; baştan sona bir süreci içine alacak nitelikte yardımı esirgememesi için Allah’a dua ediyoruz.

Öylesine duygularla örülmüşüz ki her birinin ayrı ayrı üstesinden gelmek öyle kolay değil. Hele çocukluktan beri karşılaştığımız eğitim türlerinden aldığımız yaraları tedavi etmek ise ciddi bir eforve sürekli bir eğitim ister. Maalesef birçok hastalıklarımız bebeklikten gelmektedir. Öyle duygu erozyonları var ki onlarla mücadele etmek yıllarımızı alır ve bize bireysel fetret devrini yaşatırlar. Alışkanlıklar, tutkular, kompleksler, takıntılar… Bunlar doğarken bizde yoktu; biz tertemizdik. Ama sonradan her nasılsa gerek aile ortamında, gerek çevrede ve gerekse kazandığımız bakış açısıyla bize bulaşan bizden olmayan o denli hal ve tavırlar var ki onları saymak gerçekten mümkün değildir.İnsan sayısınca duygu bozuklukları var denilse doğrudur. Yine üzülerek söylemek gerekir ki insan, doğumdan hemen sonra -belki de ana karnında- ama böyle ama şöyle fıtratından uzaklaştırılmaktadır.

İnsan vakıayı her zaman göz önünde bulundurmalıdır. O denli de kendini tanımak için gayret etmelidir. Bediüzzaman’ın dediği gibi “İhtiyarı ve iradeyi dinlemeyen latifeler[2]devreye girerek bizi yanıltırsa kendimizle ilgili her ayrıntıyıdaha da gündeme getirip dert edinmek zorundayız. Şeytan ve nefse karşı ayık ve tetikte olmak farkındalığımızın en önemli ayağını teşkil eder.  Biz akıl, irade, kalp, duygular ve bir o kadar birbiriyle olan bağlantılar sonucunda ortaya çıkan hallerle bir bütünüz. Bütün bunların farkına varmak bütünsel varlığımızın sağlıklı hale gelmesi için önem arz eder.

Bediüzzaman   الصِّرَاط الْمُسْتَقِيمَkapsamında insana baştan sona hükmeden ana duyguları gündeme getirerek, tutulacak yolun doğruluğunun yanında yolun her anında kendini gösteren duyguların da dengede olmalarının gereğine dikkat çeker. Bediüzzaman’ın “dosdoğru yol” kavramına başka tefsirlerden çok farklı olarak yüklediği anlamsa son derece orijinaldir. Her davranışın arkasında bir duygunun olduğunu bugün psikoloji çok net bir şekilde ortaya koymuştur. Hal böyle olunca insanlar duygularını göz ardı edemezler. Duyguların önemi kavrandıkça günümüzde duygu eğitimi daha bir önem arz etmektedir.

Bediüzzaman ruhun yaşayabilmesinin üç ana duygu kuvvetine bağlı olduğuna vurgu yaptıktan sonra, bunları, “kuvve-i şeheviye-i behimiye” yani hayvani istek ve arzulara ait duygu, “kuvve-i seubiye-i gadabiye” yani zararlı şeyleri def etmeye yarayan duygu ve “kuvve-i akliye-i melekiye” yani akıl ve meleke duygusu diye sayar.[3] Sayısız diğer bütün duygular bu üç ana duygunun dalları durumundadır. Psikologlar olumlu ve olumsuz olmak üzere seksen dört bin çift duygunun sayılabildiğini söylerler. Adeta duygularla örülmüşüz; duygunun olmadığı hiçbir davranış yoktur.

Bediüzzaman duygu analizinde her duygunun biri ifrat, biri tefrit ve bir diğeri de vasat diye üç halinin olduğunu söyler. Biri yani vasatı denge durumu ise diğer iki hali yani ifrat ve tefrit dengesizliği ifade eder. İnsan davranışları bu üç halin dışında olamaz. Her birini de örneklendirir.

Mesela; şehevi gücünün tefrit yani en aşağı derecesi “humut”tur ki ne helale ne de harama istekli olur. İfratı “fücur”dur ki, ırz ve namuslara saldırır. Ama bu gücün vasatı yani sağlıklı olanı ise “iffet”tir; bu da helaline iştihası var ama harama “bana yakışmaz” diyerek böylesi bir densizliğe itibar etmez. İşte bu gücün sağlıklı olanı yani denge durumu… Yemek, içmek, uyumak ve konuşmak gibi ihtiyaçlar da bu duyguya bağlı hallerdir. Her duygunun üç halinin olduğunu düşünsek, yukarıda verilen rakama rahatlıkla ulaşılabileceği düşünülebilir.

Yine mesela korku insana verilen önemli bir duygudur. Bunun tefriti, “cebanet”tir, bu hale sahip olan, korkulmayan şeyden de korkar. İfratı “tehevvür” dür; buna sahip olansa maddi ve manevi hiçbir şeyden korkmaz; zalimlerin beslendiği duygu bu duygudur işte. Ahmaklar da korkusuzdur. Ama bunun orta derecesi ise “şecaat” tir; meşru yolda canını seve seve verir, aksine meşru olmayan şeylereyse karışmaz. Buysa korku duygusunun sağlıklı olanıdır; yani denge durumudur. Normal korku hayatın emniyet supabıdır. Ne olursa olsun ifrat ya da tefrit patolojik haldir.

“Sırat-ı müstakim” denilen dosdoğru yol, bu duyguların orta derecesidir;duyguların denge halidir.

İnsanın doğası gerçekten bir okyanustur. Her gün ve her an onun etkisinde olmamıza rağmen ondan habersiz kalanlarımız o kadar çok ki! Öylesine ki çoklarıyla yakından ilgileniriz ama bizim özümüzle, özümüzdeki bin bir duygularımızla yakından ilgilenmeyiz. Duygularımızın farkında olmak kendimizin farkında olmak demektir. İnsan kadar kendinden kopuk yaşayan bir yaratık yok.

Bizi dosdoğru yola ilet!” duasını çokça yaparız ama bu duanın gerektirdiği farkındalığa bir türlü eremeyiz. Bilinç nedir ve bilinçaltı nedir diye kafa yoranımız var mı? Oysa bilinçaltı bilinçten dokuz kat büyük olduğundan söz edilir; bilinçaltı his ve duyguların vatanıdır. Duygular nereden ve nasıl bizi ablukaya alacakları bilinmez. O yüzden de duygulardan korkarız; duyguyla hareket edenin davranışlarında pek denge olmayacağını söyleriz. Duygular her zaman kaosu getirir. Kaos ise yıpratıcıdır. Hele de farkındalıktan uzaksalar insanın başına neler getirecekleri bilinmez. Çoğunlukla da bilinçaltı bilince baskın gelir. İnsan ancak bilinç düzeyinde hareket ettiğinde dengeyi koruyabilir. O halde dengeli insan, bir bilgenin ifadesine göre şu şekilde tanımlanabilir: “Dengeli insan her ikisini de kullanmaya muktedir olan, bilincin bilinçaltına ya da bilinçaltının bilince hiçbir müdahalesine izin vermeyen kimsedir.”

İnsan duygularını vasat düzeyinde kullandığında denge insanı olur; ifrat ya da tefrit insan davranışlarının yıkımıdır. Bu tür insanlarda bilinçaltı hâkimdir.

Farkındalık, aynı zamanda duyguların bir testidir. Farkındalıkla eğer bir duygu yok oluyorsa bu kötüdür; aksine bu duygu derinleşip bedene yayılıyor ve varlığa katılıyorsabu duygu iyidir, olumludur. Günah farkındalıkla silinip gider, kaybolur. Günah kompleksi farkındalığın olmadığı toprakta yeşerir. Farkındalık bariyerine takılmadan dayatılanlar bizde çoğunlukla takıntılar meydana getirir. Bu da duyguların dengesizliği demektir.

Ya bastırılmış duygular! Psikologların hastalıkların neredeyse yüzde yetmişinin bastırılmış duygulardan kaynaklandığını belirten sözlerini tekrarlamaya gerek var mı? Hadiste öfkelenildiğinde değişik bir eyleme girişmenin öfkeyi dağıtabileceği ya da hafifletebileceği vardır. Bu aynı zamanda psikologların da tavsiye ettiği etkin bir yöntemdir. Bu bir tür farkındalıktır; öfkeyi izleyerek derinine, kaynağına inmektir. Öfkelendiğimizde oturuyorsak kalkıp yürümek gibi…Bu durumda öfke vasata gelir; yani aklın ve iradenin kontrolüne girer.    

İnsanda kötü diye bir şey yoktur. Diyelim öfke, kin, kıskançlık, haset gibi görünüşte kötü duygular aslında görecelidir. Duyguları dönüştürmesini bilenler bu duygulardan azami derecede yararlanmışlardır, onları enerji haline getirmişlerdir. Nilüfer çiçeğini herkes bilir; en mucizevi şeylerden bir tanesidir. Bu çiçek çamurda yetişir ve çamurdan beslenir. Nilüfer Doğu’da dönüşümün simgesidir. Mesela öfke ve seksi güç vasatta kullanıldığında en büyük enerji kaynağıdır. Bu demektir ki dünyayı kendimize dar eden biziz.

اِهْدِنَاالصِّرَاط الْمُسْتَقِيمَyani “Bizi dosdoğru yola ilet!” ayetiaslında duygu eğitimine vurgu yapar. Bu dua duygu eğitiminin sürecini öngörür. İnsan olarak Allah’tan istediklerimizin en büyüğüdür; dosdoğru olmak. Aslında bu duayla kendimizi, doğamızı, bizi biz yapan değerlerimizi ve bu yola bilgiyle girmemizi istiyoruz. Ama istemekle yetinilmez; duygu eğitiminin süreci önemlidir. Son zamanlarda insanın huzurunu sağlamak için bu duygu eğitimine yoğunlaşmalar var. Terapinin her türü bu amaca yöneliktir zaten.

Hiçbir duygu kötü değildir. Onu kötü hale getiren bizim ona yüklediğimiz anlamdır. Bir bilge de “Bizi üzen şeyler değil; bizi üzen bu şeylerle olan düşüncelerimizdir” demekle, yeryüzünde kötü olan bir şeyin olmadığını ve hayatı anlamlandırarak cennete çevirmedeinsan düşüncesinin çok büyük önem arz ettiğini ifade eder. Olumlu düşüncelerimiz hem hayatı hem de her şeyi dost haline getirebilir. Acıyı da pekâlâ dost haline getirebiliriz. Bunun en kestirme yolu farkındalıktır. Acıyı dönüştürmenin iki yolu var: Biri görmezden gelmektir; diğeri doğrudan acıya bakıp içine nüfuz etmektir. Maneviyatla ilgilenenler acıdan kaçılmamasını ve içine girilmesini tavsiye ederler. Biz acıdan değil acı bizden korkmalıdır. Acı hayatın bir gerçeği olduğuna göre bizim de ondan alacağımız önemli dersler var. Bu da bir eğitim süreciyle gerçekleşir. Böyle değil de acıyı kafaya takarsak acı derinleşir ve bizi bilinmez girdaplara atar. 

اِهْدِنَاالصِّرَاط الْمُسْتَقِيمَdeyipde duygulara eğilme sürecini hiç hatıra getirmemek, “Tarlamın bereketini artır!” duasını edip tarlaya hiç uğramamak gibidir. Sürece yoğunlaşmadan ne tarladan ürün alabiliriz ne de dosdoğru yolda ilerleyip hayatımızın huzuruna katkıda bulunabiliriz. Bu ayet Kur’an’ın en büyük ayetlerinden biridir ve insanı kendine getiren yol yordam öğretendir.

Bizi dosdoğru yola ilet!”duasını ederken aslında buna hazırız demektir; bütün duygularımızla, duygularımızın dengeleri ve farkındalıkla… Eğer hazır değilsek, bu anlamlı dilek ve bizi değişimin içine sokan bu dua askıda kalır, hiçbir değer ifade etmez. Oysa her namazda birkaç kez bu duayı ederiz.


[1] Kur’an, Fatiha suresi.

[2]Lemalar, 13. Lema, 6. İşaret, erisale.com

[3]İşaratü’l- İ’caz, Fatiha Suresi, erisale.com

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum