805 milyon insan açlıkla mücadele ediyor

805 milyon insan açlıkla mücadele ediyor

BM’nin son açıkladığı verilere göre 805 milyon insan yetersiz beslenme sorunuyla karşı karşıya

Birleşmiş Milletler, korkutan açlık raporunu eylül ayında yayınladı. BM'nin yayınladığı raporda, dünyada açlık azalıyor fakat 805 milyon insan hala kronik şekilde yetersiz beslenme sorunuyla karşı karşıya. Rapora göre dünyada 805 milyon insan, yani 9 insandan biri açlıkla mücadele ediyor. 
 
Birleşmiş Milletler'in (BM) bin yıl kalkınma hedeflerinden biri, dünyada açlık çeken nüfusun 2015'te yarı yarıya azaltılması. BM raporuna göre bu hala ulaşılabilir bir hedef. Türkiye ise açlık oranını yarı yarıya indiren 63 ülkeden biri. 
 
BM Gıda ve Tarım Örgütü, Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu ve Dünya Gıda Programı tarafından her sene yayınlanan ''Dünyadaki Gıda Güvencesizliğinin Durumu'' raporuna göre, son on senede açlık çeken nüfusun sayısı 100 milyon, 1990-92 yıllarından beri ise 200 milyonluk bir düşüş gözlenmekte. 
 
Birleşmiş Milletler raporu, özellikle Doğu ve Güneydoğu Asya'da ekonomik olarak gelişen ülkelerin gıdaya erişim imkânlarının önemli oranda ve hızla iyileştiğini ortaya koydu. Güney Asya ve Latin Amerika'nın yanı sıra, gıda erişim konusunda asıl ilerlemenin, kırsaldaki yoksul nüfusu kapsayan sosyal koruma politikaları ve gelişmiş güvenlik sistemlerini geliştiren ülkelerde kaydedildiğine işaret edildi. 
 
Açlıkla mücadele de hız kazandı fakat hala alınacak çok yol var. Genel tabloya bakıldığında, açlıkla mücadelede her ne kadar her ne kadar önemli gelişmeler kaydedilse de bazı bölgeler istenilen hedefin hala gerisinde kalmış durumda. Sahra-altı Afrika'da dört kişiden biri hala kronik olarak aç. 
 
Dünyanın en yoğun nüfuslu bölgesi olan Asya ise 526 milyon aç insanı barındırıyor. Rapora göre Latin Amerika ve Karayipler gıda güvenliğini arttırma konusunda en başarılı bölgeler olarak öne çıktı. Bunun yanında Okyanusya yüzde 1.7'lik bir düşüşle yetersiz beslenmenin yaygınlığı konusunda çok az bir gelişme gösterebildi. 
 
1,2 MİLYAR İNSAN GÜNDE 1,25 DOLARLA GEÇİNİYOR 
 
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP) çok boyutlu yoksulluk endeksine göre, 1.2 milyar insan günde 1,25 ABD doları ya da çok daha az bir parayla geçiniyor.  2014 İnsani Gelişme Raporu kalkınmada ilerleme kaydedebilmek ve bu ilerlemeyi güvence altına alabilmek için temel sosyal hizmetlere evrensel düzeyde herkes için erişim sağlanması çağrısında bulunuyor. 
 
Aynı zamanda sosyal güvenlik ve istihdam alanlarında daha güçlü politikalar oluşturulmasına da dikkat çekiyor. Birleşmiş Milletler kalkınma programı yetkilileri, her yıl yayımlanan insani gelişme Raporları’nın pek çok farklı ülkede çok sayıda insan, insani gelişme konusunda giderek daha hatırı sayılır bir ilerleme kaydedildiğini gösterdiğini belirtiyorlar.
 
Teknoloji, eğitim ve gelirler alanlarındaki ilerlemeler gelecek için daha uzun, daha sağlıklı ve daha güvenli yaşamlar vaat etse de risk devam ediyor. Söz konusu riskin adı; geçim kaynaklarının daralması, kişisel güvenlik sorunları, çevre ve küresel siyaset konularında dünyada yaşanan büyük istikrarsızlık. 
 
İnsani gelişmenin sağlık ve beslenme gibi son derece önemli boyutlarındaki ilerlemeler doğal afetler ya da ekonomik krizler nedeniyle kolaylıkla sekteye uğrayabiliyor. Birleşmiş Milletler raporuna göre, eşitsizliğe bağlı ortalama insani gelişme oranındaki kayıp son yıllarda pek çok bölgede özellikle sağlık alanındaki üstün kazanımlar sayesinde azaldı. 
 
Fakat birçok bölgede gelir eşitsizlikleri arttı ve eğitim alanındaki eşitsizlikler de büyük ölçüde sabit kaldı. Yoksulluğu azaltmada son zamanlarda kaydedilen ilerlemelere karşın 2,2 milyardan fazla insan yoksulluk sınırında hayatını sürdürüyor. Bu da dünya nüfusunun yüzde 15’inden fazlasının çok boyutlu yoksulluğa karşı kırılgan olmaya devam ettiği anlamına geliyor. 
 
Aynı zamanda, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 80’i kapsamlı sosyal güvenlikten mahrum. Dünyadaki tüm çalışanların yaklaşık yarısı ise, ki bu 1,5 milyardan daha fazla insan anlamına geliyor, ya kayıt dışı ya da istikrarsız şekilde istihdam ediliyor. 
 
AFRİKA NÜFUSUNUN YÜZDE 72’Sİ YOKSUL 
 
Dünyanın en yoksul bölgelerinin başında kara kıta Afrika geliyor. Açlık, salgın hastalık ve çatışmaların günlük hayatın bir parçası haline geldiği Afrika’da da nüfusun yüzde 72’si ya yoksul ya da yoksulluk tehdidiyle karşı karşıya. 
 
Afrika 1960 yılından bu yana dünyanın en fakir kıtası olma özelliğini sürdürüyor. Afrika’nın uzun yıllardır devam eden sorunlarının başında kuraklık geliyor. Temel yaşam ihtiyaçlarından olan su temin edilemediğinden kıtada susuzluğun büyük bir sorun olmasının yanı sıra temiz suya ulaşamama nedeniyle de yaşanan salgın hastalıkların ve ölümlerin önüne geçilemiyor 
Kıta’da yaşanan temiz su sıkıntısı nedeniyle sıklıkla görülen dizanteri hastalığının yanı sıra Batı Afrika’da başlayan ve hızla tüm kıtaya yayılan ebola virüsü nedeniyle de 4 binin üzerinde insan yaşamını yitirdi 
 
Sıklıkla yaşanan bulaşıcı hastalıkların tedavisini karşılayacak yeterli alt yapı ve sağlık hizmetlerinin bulunmadığı kıtada hastaların tedavi olması ancak uluslar arası sağlık örgütlerinin yardımlarıyla gerçekleşiyor. 
 
Halkın büyük çoğunluğu çiftçi olmasına rağmen kuraklık nedeniyle yeterli üretim yapılamaması gıda sorununun temel sebeplerinden biri. Şiddetin olaylarının sürekli tırmandığı bölgede çoğunluğu Müslüman 900 bin insan evlerini ve topraklarını terk etmek zorunda kaldı 
Bu zorunlu göç birçok sorunu da beraberinde getiriyor. Yaşanan iç çatışmalar nedeniyle de ortaya çıkan güvenlik sorunu bölgede yaşayan yüz binlerce insanın evlerini topraklarını terk etmesi üretim yapılamaması ve gıda sorununu da doğururken yüz binlerce insanı da mülteci konumuna düşürdü. Çatışmalardan kaçıp komşu ülkelere sığınanların oluşturduğu mülteci kamplarında da yetersiz beslenme ve temiz su sıkıntısı nedeniyle her yıl binlerce insan hayatını kaybediyor 
 
ASYA’DA GELİR ADALETSİZLİĞİ KRONİK PROBLEM 
 
5 milyara yakın nüfusuyla dünyanın en kalabalık kıtası olan Asya ise yoksulluk sıralamasında diğer coğrafyaların çok ilerisinde. Asya'da yaşayan kalabalık nüfus, gelir, sosyal hizmetler ve doğal kaynaklara ulaşımda adaletsizlikle baş etmek zorunda kalıyor. 
 
Ucuz işgücü kaynağı olarak çalışmak zorunda kalan halk, aynı zamanda iş bulmakta rekabet gibi sorunlarla da mücadele etmek zorunda. Ayrıca kalabalık nüfusun devlet tarafından verilen sosyal hizmetlere de ulaşımı zorlaşıyor. 
 
Kalabalık şehirlerde hava kirliliği ve yeşil alan azlığı ise yine Asya halklarının yaşadığı sorunlar arasında. Bu nedenle halklar arasındaki suç oranları ve toplumdaki mutsuzluk da giderek artıyor. 
 
Dünya nüfusunun yarısından fazlasını barındıran kıtada gelir adaletsizliğiyle ön plana çıkan ülke ise Hindistan. 1974 yılında Hindistan halkının yarısı yoksulluk sınırı altındayken bugün bu oran yüzde 25′e indi. 
 
Ancak 1974 yılında zengin bölgelerde yaşayanların geliri, yoksul bölgelerde yaşayanlarınkine oranla üç kat fazla iken, bugün aradaki fark beş kata yükseldi. Ülkenin doğusu ve batısı arasında büyük bir uçurum bulunuyor. Doğu bölgelerinde yaşayan halkın yüzde 66′sı yoksulluk sınırı altında. 
 
Gelir adaletsizliğinin ön plana çıktığı bir diğer Asya ülkesi ise Çin. Her ne kadar Çin Asya'nın yükselen yıldızı olarak anılsa da nüfusun çokluğu ve artış hızının yüksek olması nedeniyle sosyolojik ve ekonomik travmalara sahne oluyor. Asya kıtasının güneydoğu bölgesi ise insanlık dramının en çok yaşandığı yer.
 
Güneydoğu Asya’da çözüme ulaştırılamayan birçok sorun başta göç olmak üzere ciddi bir insani dramı da beraberinde getiriyor. Güneydoğu Asya ülkeleri genelinde doğrudan mültecileri konu alan yasalar gündeme gelmiyor. 
 
Bu ülkelerde, mülteci sorununun çözümü için gerekli olan çalışmaları birleşmiş milletler mülteciler yüksek komiserliği yürütüyor. Yasal boşluklar, sığınmacıları ve mültecilerin yasadışı işçi statüsünde ele alınmasına neden oluyor. Bu durum, insan tacirlerinin ve resmi kurumların suiistimallerinin önünü açıyor. 
 
Hükümetlerin, yasadışı göç olaylarını güvenlik konseptinde ele almaları şiddeti daha da körüklüyor. Ülkede Birleşmiş Milletler'e bağlı kamplarda 30.000 civarında mülteci barınırken yüz binlerce Arakanlı kendi başlarının çaresine bakmak zorunda. 
 
ÇATIŞMALAR İNSANİ GELİŞİMİ ENGELLİYOR 
 
Hiç kuşku yok ki, ülkelerin gelişim hızlarının önündeki en önemli etken bölgesel çatışmalar. Siyasi, etnik ya da mezhepsel gerilimler nedeniyle yaşanan çatışmaların insani gelişme üzerindeki olumsuz etkileri milyarlarca insanı belirsiz koşullarda bırakıyor. İnsani Gelişme Endeksi’nin en alt sıralarında bulunan pek çok ülke çatışmalarla dolu uzun dönemler atlattı ya da hâlâ silahlı şiddetle karşı karşıya bulunuyor. 
 
Dünya nüfusunun beşte biri yani 1,5 milyardan fazla insan çatışmalardan etkilenen ülkelerde yaşıyor. Ayrıca son zamanlardaki siyasi istikrarsızlık da 2012 yılı sonu itibarıyla yaklaşık 45 milyon insanın çatışma veya zulüm nedeniyle yaşadığı topraklardan zorla edilmesine neden oldu. Bu, son 18 yıl içindeki en yüksek rakam. 
 
Söz konusu 45 milyonun 15 milyondan fazlası mülteci oldu. Batı ve orta Afrika’nın bazı bölgelerinde, kanunsuzluk ve silahlı çatışma insani gelişme yönündeki ilerlemeleri tehdit etmeye devam ediyor. Bu durumun ulusal ilerleme açısından da uzun vadeli etkileri oluyor. 
Latin Amerika ve Karayipler’deki birtakım ülkelerde de insani gelişmede elde edilen ilerlemelere rağmen, pek çok insan artan cinayet ve diğer şiddet suçları nedeniyle kendisini güvende hissetmiyor. 
 
YOKSULLUK ÇOCUK ÖLÜMLERİNİ ARTIRIYOR
 
Dünya genelinde hızla artan yoksulluk en çok çocuk ve gençlerin hayatını etkiliyor. BM verileri artan şiddet ortamı ve yoksulluk nedeniyle gelişmekte olan ülkelerde yaşayan çocukların sadece yüzde 7’sinin 5 yaşına kadar yaşayacağını gösteriyor. 
 
Birleşmiş Milletler, 2014 insani gelişme raporunda yer alan veriler son derece dikkat çekici. Rapora göre; gelişmekte olan ülkelerde her 5 çocukta 1’i mutlak yoksulluk içinde yaşıyor ve kötü besleniyor.
 
GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDE YOKSULLUK
 
Çocukların yüzde 92’si gelişmekte olan ülkelerde yaşıyor.
Her 100 çocuktan 7’si 5 yaşından uzun hayatta kalamayacak.
Her 100 çocuktan 50'si doğum kaydı yaptıramayacak.
Her 100 çocuktan 68'i okul öncesi eğitim alamayacak.
Her 100 çocuktan 17'si hiçbir zaman ilkokula gidemeyecek.
Her 100 çocuktan 30'u büyüyemeyecek ve 25 çocuk yoksulluk içinde yaşayacak.
(Kaynak: BM 2014 insani gelişme raporu)
 
Yetersiz gıda ve hijyen koşulları, enfeksiyonları ve büyümenin engellenmesi riskini artırıyor. Bu nedenle 156 milyona yakın çocuk, beslenme yetersizliği ve enfeksiyon nedeniyle gelişimini tamamlayamıyor. Beslenme yetersizliği; kızamık, sıtma, zatürree ve ishale bağlı ölümleri yüzde 35 oranında artırıyor. Yoksunluk erken çocukluk döneminde olursa, etki en yüksek düzeye çıkıyor.
 
Çocukluktan gençliğe geçiş döneminde de yoksulluk insanların hayatını olumsuz etkiliyor.
Birleşmiş Milletler 2014 insani gelişme raporuna göre 2050 yılında küresel düzeyde gençlerin işsizlik oranı yüzde 5’ten daha az olacak. Ancak bu dünyanın geneli için iyi haber anlamına gelmiyor. Çünkü istihdamda önemli bölgesel farklılıklar bulunuyor.
 
Mevcut yaklaşımların devam etmesi durumunda, uçurum özellikle sahra altı Afrika’da artacak. Hızlandırılmış eğitim politikaları ve hızlandırılmış ekonomik büyüme gibi iddialı politikalar sayesinde, Güney Asya’da çalışan genç nüfus için arz-talep uçurumu ortadan kalkacak, Sahra altı Afrika’da da azalacak.
 
BM’YE ELEŞTİRİLER ARTIYOR
 
Küresel çaptaki yardım çalışmalarının koordinasyonu konusunda faaliyet gösteren en organize örgütlerin başında Birleşmiş Milletler geliyor. Bununla birlikte örgüt, gerek izlediği yöntemler, gerekse uygulamalarıyla felaket bölgelerinde etkin olmaktan çok uzak bir tablo çiziyor. Örgütün işleyişi de sık sık eleştirilere neden oluyor.
 
Örgüt, son olarak hayata geçirdiği Birleşmiş Milletler Gönüllüleri Programı ile dünya çapında barış ve kalkınmaya gönüllülük yoluyla katkı sağlama çabasında. Yaklaşık 160 ülkeden organizasyona katılan 8 bin gönüllü, her yıl 130 farklı ülkede hizmet veriyor. 1971’den beri 30 bin BM gönüllüsü 140 ülkede çalıştı.
 
Ancak Birleşmiş Milletler, yapısı ve yardım ulaştırma konusunda izlediği yöntemlerle sık sık eleştirilerin hedefinde olmaya devam ediyor. Başta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi olmak üzere uluslararası barış ve güvenliği sağlama konusunda örgütün başarısızlık sergilediği fikri ağırlık kazanıyor. Sivilleri korumak ve milyonlarca insanın evlerinden edilmesini engellemek için kararlı hareket edememesi ise Birleşmiş Milletler'e yönelik eleştirilerin artmasına neden oluyor.
Eleştirilerin başında ise örgütün mülteci politikası geliyor. Buna örnek olarak da Güvenlik Konseyi’nin asli üyelerinin mülteci politikaları gösteriliyor. Yapılan araştırmalar son olarak Suriye ile ilgili eyleme geçme konusunda anlamlı her türlü girişimin önünü kesen ülkelerin küresel mülteci krizinin çözümü noktasında harekete geçmediği belirtiliyor.
 
Rusya ve Çin'in 2013 yılında kapısını açtığı mülteci sayısının sıfır olması da bunun en kesin örneği olarak gözler önüne seriliyor. Benzer ekonomik dezavantajlarına rağmen, İran, Ürdün, Lübnan, Türkiye ve Pakistan gibi ülkeler mültecilere kapılarını açarak krizin yükünü sırtlarken Amerika Birleşik Devletleri'nin 2013'te sadece 36 Suriyeli mülteciyi kabul etmesi Birleşmiş Milletler'in sorgulanmasına yol açıyor.
 
Ancak örgütle ilgili eleştiriler bu kadarla sınırlı değil. Birleşmiş Milletler'in ihtiyaç bölgelerine gönderilmek üzere toplanan yardımları yönetme ve dağıtma biçimine dair tepkiler de gün geçtikçe artıyor. Yapılan eleştiriler, yardımların önemli bir kısmının örgütün bölgelerdeki personeline aktarıldığı, ihtiyaç sahiplerine ulaşan kısmının ise çok az olduğu yönünde.
 
TÜRKİYE: EN CÖMERT ÜLKE
 
Bu arada Türkiye, Küresel İnsani Yardım - 2014 raporuna göre, milli gelir bazında en çok uluslararası insani yardım yapan ülke konumunda. Rapora göre, 2012 yılında olduğu gibi 2013 yılında da en fazla uluslararası yardımda bulunan ülkeler sıralamasında Türkiye, ABD ve İngiltere'nin ardından üçüncü oldu. Böylece Türkiye arka arkaya iki yıl üçüncülüğü elde etmiş oldu. Türkiye'yi Japonya ve Almanya takip etti.
 
2012'de 1 milyar 85 milyon dolar insani yardım yapan Türkiye, geçen yıl 1,6 milyar dolarlık insani yardım gerçekleştirdi. 2014 raporu, Türkiye'nin sınırları dışında yardıma muhtaç insanlara destek vermeye yönelik kararlılığını yansıtıyor. Gayrisafi milli gelirinin yüzde 0,21'ine denk gelen 1,6 milyar dolarlık bağış ile Türkiye, rapora göre, "En Cömert Ülke" konumuna yükseldi. Türkiye, yaptığı yardımların milli gelirine oranı en yüksek olan birinci ülke oldu.
 
Yardımların yapıldığı bölgelere bakıldığında ise en büyük payın 5 milyar 859 milyon dolar ile orta doğu ve Asya ülkelerine yönelik olduğu görülüyor. İkinci sırada yer alan Balkanlar ve Avrupa yardımları ise 858 milyon dolar. Türkiye’nin resmi kalkınma yardımlarında Afrika ülkeleri ise 727 milyon dolar yardımla üçüncü sırada.
 
Milli gelirine göre dünyada en çok yardım yapan ülke olan Türkiye'yi, insani yardım için milli gelirinin 0,20'sini ayıran Kuveyt ve 0,15'ini ayıran Lüksemburg izledi. Rapora göre, 2012 yılında dünyada gerçekleşen insani yardım tutarı 17.3 milyar dolarken, 2013'te 22 milyar dolar gibi rekor bir seviyeye ulaştı.
 
DÜNYADA İNSANİ YARDIMLAR
 
2012    17.3 milyar dolar
2013    22 milyar dolar
ABD, Avrupa Birliği kurumları, İngiltere ve Türkiye başta olmak üzere, ülkelerin yaptığı bağışlar yüzde 24'lük bir artışla, 16.4 milyar dolar olarak gerçekleşti.
Suriye'de 2011'de başlayan insani krizden ve çatışmalardan kaçarak Türkiye'ye sığınan siviller için harcanan miktar 3,5 milyar doları aştı. Türkiye yine AFAD koordinasyonunda, 2013 yılında Haiyan tayfunuyla sarsılan Filipinler'e ilk uluslararası yardımı ulaştıran ülke oldu.
AFAD koordinasyonunda bu yıl da Irak, Gazze, Orta Afrika Cumhuriyeti, Afganistan gibi pek çok ülkeye insani yardım ulaştırmaya devam eden Türkiye, sivil toplum kuruluşlarının da katkısıyla Irak'ta Türkmenler, Ezidiler ve yardıma muhtaç insanlara 220'nin üzerinde insani yardım yüklü TIR gönderdi.
 
AFAD, İsrail'in saldırılarına maruz kalan Gazze halkına da 1,5 milyon dolarlık acil ilaç ve tıbbi yardımı ulaştırdı. Gazze'nin gıda ihtiyaçları için AFAD tarafından hazırlanan 15 bin ton unun sevkiyatı ise devam ediyor. Türkiye 2014-2017 yılları arasında Gazze'ye ilave 200 milyon dolar daha yardımda bulunacak. Yapılan resmi yardımların yanı sıra Türkiye'de faaliyet gösteren pek çok sivil toplum kuruluşu da felaket bölgelerine ayrıca yardım ulaştırdı.
 
Kaynak: Kuzey Haber Ajansı

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.