31 yıl önce Sungur ağabeye gönderilen ve Sungur ağabeyden gelen mektup

1973-74 eğitim ve öğretim yılı Erzurum İmam-Hatip Lisesinden mezun olduktan sonra İstanbul’un Çatalca ilçesinin Ali Paşa Camii imam hatipliğine atandım. Çok geçmeden Erzurum gibi takva bir muhitten, takvası olmayan çorak bir muhite geldiğimi fark ettim.

Her şeye ve her sıkıntıya rağmen Rabbimin lutfu inayetiyle bir yıl büyük mücadele verdim. Camide, Cuma vaktinde yaptığım vaaz ve verdiğim hutbeler büyük yankı yaptı, cemaatimiz arttı. Camideki vaaz ve hutbeden başka evlerde de sohbet başlattık, derken yine Rabbimizin lutfu inayetiyle bir dershane açmaya muvaffak olduk. Bu Çatalca’da bir ilkti. Süleyman Efendinin talebelerinden başka hemen hemen hiçbir etkin cemaat yoktu. Böylece Çatalca’ya nurdan bir damla düşmüş oluyordu.

Bir yıl içinde hizmeti tanıyanlar tanıdı, tutuşanlar tutuştu. Onlardan aklımda kalanlar kadınlardan Ülker ve kardeşi Ayşenur, erkeklerden bu kızların babası Zeki amca ve Sabahattin Girgin beyler…

Bir yıl sonra üniversite imtihanlarında elde ettiğim başarı sonucu yüksek tahsilim için tekrar Erzurum’a döndüm. Yüksek İslam Enstitüsü’nde öğrenciliğe başladım. Geldim ama gözüm ve gönlüm Çatalca’da kaldı. Diktiğimiz fidelere ve filizlere bakım yapılması, su verilmesi gerekiyordu. Acaba bundan sonra durum ne olacaktı?

İşte ben bu endişeler içinde iken, bu keyfiyetten nasıl haberdar oldu bilemiyorum. Sungur ağabeyin fidelerin ve filizlerin imdadına yetiştiğini, İstanbul’dan Çatalca’ya seferler düzenlediğini, onlara ilgi gösterdiğini, şefkatle bakımlarını yaptığını duydum. Sevinç ve saadete gark oldum. Bunun üzerine 14.3.1981’de Erzurum’da İmam-Hatip Lisesinde çiçeği burnunda bir meslek dersleri öğretmeni olarak muhterem Mustafa Sungur ağabeye hitaben şu mektubu keleme aldım. Aynen arz ediyorum ve ilk defa neşrediyorum:

Bismihi Sübhaneh

Esselamü aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh

Muhterem Efendim, ağabeyim,

Çatalca’daki dostlarımdan gelen bilgilerle sizi daha yakinen tanıma şerefine nail olduğum için bahtiyarım. Münasebetlerimiz neticesinde hakkınızdaki marifetimiz arttıkça, saadetimiz de artacaktır. Çünkü siz, nurun narıyla tutuşmuş ve ilâhî davanın hammallığında saçı ağarmış bir Üstadın, bir âlişanın aşığı ve fedailerisiniz, süeda sınıfındansınız, bu sebeple de mesudsunuz.

Hizmetiniz müddetince çektiğiniz bunca cefaya rağmen “mesudsunuz” diyorum. Zîra büyük insanların, hele Hak yolu yolcularının en büyük cefası, onların en büyük sefasıdır. En büyük musibet, onlar için en büyük rahmettir. Onların nazarında en büyük musibet dine gelen musibettir. Gayrısı yani yokluk, kıtlık, hastalık, hapis, işkence, hatta zehir onlar için panzehirdir.

Bu zaviyeden sizleri tahattur ve tefekkür ettikçe yukarda “bahtiyârım” dedim. Ehl-i saadet ve ehl-i kereme yâr olan, bahtiyâr olmaz mı? Nasıl bahtiyar olmam ki kafile reisinizle beraber cennete giderken -şu an kalbim ağlıyor, gözlerim ona tercüman oluyor, tüylerim diken diken- belki bizi de hatırlar, kafilenize almak için arama zahmet ve lütfunda bulunursunuz.

İşte bunun için sizinle tanışmak, bizim için bir şeref, bir rahmet, belki de aynı cennet, diyorum. Hz. Rasul (s.a.v) Efendimiz: “Kömürcünün yanına varırsan is, ıtırcının yanına varırsan misk bulaşır.” hadislerinde ifade buyurdukları gibi; biz, kömürcüleri değil, sizleri tercih ettik. Yani Saidleri, Zübeyirleri, Sungurları, Bayramları, Fırıncıları, Tahirleri, Kırkıncıları… Misk ü ambere bedel bize, Nur’ul-Envar’ın nurları bulaşacaktır. Nur talebesi olamasak da dostlarınız olarak nail olduğunuz nimet sofrasına bizi de kabul buyurmanız yine en büyük lütuf. Selam olsun sizlere.

Muhterem efendim, ağabeyim,

Hakîm-i zülcelal, hikmeti icabı demek ki bazen adetini bozabiliyor. Ateşe düşeni yaktırmıyor, zehir içirileni öldürmüyor, boz kırların başında dahi tok taneler bitirebiliyor. İşte Çatalca, işte Ülker ve Ayşenur, işte onların yakınları ve diğerleri. Hakîm’in hikmetine hikmeti sayısınca hamdolsun. Böylesini hiç ummazdım. Onlardaki o aşk, o şevk, o samimiyet Allah’ın yardım ve rahmetini harekete geçirdi, sizi onların imdadına koşturdu. Bu gelişmeleri duyunca, Allah’ın yardımıyla dikilen fidanlara şefkat elinin uzandığı haberini alınca ne kadar memnun oldum ve size ne kadar minnettar oldum bir bilseniz muhterem ağabey!.. Sizi vesile eden Âlemlerin Rabbine şükürler ve size de teşekkürler olsun.

Daha sonra ziyaret maksadıyla Çatalca’ya gittiğimde dostlarımız bana: “Çatalca’da bu güllerin, bu çiçeklerin açmasına sebep sizsiniz.” dediler. Hâşâ hâşâ! Yapan yaptıran bizi istihdam eden, arıyı çalıştırıp balı yaptıran Allah’dır. Cenab-ı Hak beni recül-ü facirlerden eylemesin. Dinine ve davasına hizmetkârlıktan ayırmasın, dedim.

Allah sizden ebediyyen razı olsun Muhterem ağabey. Cenab-ı Hakk’ın lutf u inayetiyle filizlere el atmışsınız, onlara umut ve moral olmuşsunuz. Ne diyeyim Cenab-ı Hak, onların hüsn-ü zannına göre bu fakire de rahmetiyle muamele eylesin. Cenab-ı Hak sizi, bizi ve onları bu asrın cazibedar fitnesinden muhafaza buyursun, ezanımızı susturtmasın, bayrağımızı indirtmesin.  Mukaddesatımızı incitmek isteyenlere fırsat vermesin, din ve vatanseverleri ağlatmasın.

Ailemizin ailenize selam, hürmet ve muhabbetlerini sunuyor, ellerinizden öpüyorum, muhterem efendim, Sungur ağabeyim.14.3.1981

Vehbi KARAKAŞ
İmam-Hatip Lisesi Meslek Dersleri  Öğr.

MUSTAFA SUNGUR AĞABEY’İN VEHBİ KARAKAŞ’A 31 YIL ÖNCE ESKİMEZ YAZI İLE KALEME ALDIĞI MEKTUBU

Bismihi sübhaneh

Esselamu aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh

sungur_abi_mektup.jpgAziz, sıddık ve mübarek Vehbi kardaşım,

Gönderdiğiniz kıymettar mektubunuzu alalı hayli zaman olduğu halde vaktinde cevap veremediğimden özür dilerim. Hakkımızdaki senaların bir duay-ı manevî olarak kabulünü eltaf-ı sübhaniyeden niyaz ederim.

Sizler ki Erzurum’lusunuz. Ehl-i iman ve hususan nur talebesi olarak rahmet-i ilahiyye sizi öyle taltıf eylemiş. Birbiri üstünde lütuf ve ihsan zinetleriyle sizi süslemiş. Evet bazen bir kişi bin kişiye bedel olabilir. Hazret-i Üstadımız lahikalarda öyle buyuruyor değil mi?

Bilirsin ki işi yapan ve yaptıran Allah’tır. İnsanlar birer adi vesiledir. Maddî rızık gibi manevî rızıklar da, feyz ve nurlar da hep Allahüzülcelal’in ihsan ve inamatıdır. Hem Anadolu toprağında nice böyle hatta çok daha ileri nurlar ve nura müsteidler var. Amma velakin inkişafat lazım. İstidatların kuvveden fiile çıkması lazım. Siz orada o Erzurum’un münbit toprağında kim bilir daha nicelere vesile olursunuz. Trakya toprağı çok çorak bir yerdir. Erzurum’un bir taşına mukabil gelemez. Manevî cihetten siz yapacağınızı yapmışsınız. Hak yaptırmış. Artık gerisi onların bu sırrı imtihana muvafık adım atabilmelerine bağlıdır.

Huzur ve saadet ancak imandadır ve İslamiyet caddesindedir. Cenab-ı Hak, mukaddes rızasına müteveccih amal ve harekâtta bulundursun. Âmîn bi hürmet-i seyyidi’l-mürselîn.

Selam ve hürmetlerimle.

23.4.1981

Aciz
Mustafa SUNGUR

Sungur abi bu mektubunun sonuna da latince harflerle yine kendi el yazısı ile şu notu düşmüş: “Yeni harfle yazacaktım, baktım eskimezle başlamışım. Ben de değiştirmedim. Dedim herhalde okur. Okuyamazsa, okumasını öğrenir.”

SUNGUR ABİNİN CENAZE NAMAZI

Fatih camiinin içi, dışı, dış avluları tıklım tıklım insanlarla doluydu. Sanki Türkiye ordaydı. Nadir görülen bir cemaati vardı. İki oğlumla beraber ben de cenaze namazına iştirak edenlerdendim, elhamdülillah. Üstad-ı Muhterem’in hizmetkârlarına hizmet en büyük devlet. Bunu yapanlardan Allah razı olsun. Şefaatlerine nail eylesin.

TAZİYE MESAJIM

Sungur abi için yayınladığım taziye mesajımda da şunları söylemiştim.

Muhterem Mustafa Sungur ağabey,

Asrın mebusuna talebe ve hizmetkâr olma devletini Allah sana nasip eyledi.  Asrın Mebûs’unun mesajını, dilden dile ilden ile götürdün. 1981’de benim gibi hiç oğlu hiçin mektubuna Osmanlıca yazı ile özel bir mektup kaleme aldın.

Her zaman, her yerde nurları okudun, karanlıkları aydınlattın. Umulmadık ve beklenmedik kimseler tarafından örselendin, silkelendin. Mahzun ve mükedder kaldın, ama yılmadın, yıkılmadın. Sabrınla, kemalinle, affınla seni üzenlerin nedametine, rücuuna, özür dilemesine fırsat tanıdın. Hayli zaman hastalıklarla pençeleştin. Dünya gamından geçtin, ebede kanat açtın, şevk ile her dem uçtun. Terhis teskeresini aldın, Rahmet-i Rahman’a, bostan-ı cinana kavuştun.

Nur âleminin, İslam âleminin imanı sağ olsun. Ebediyyet yolculuğunda Allah yar ve yardımcın olsun. Cennette buluşmayı Rabbim hepimize nasip eylesin. Hüküm Allah’ındır. Yakınlarına ve sevenlerine taziyelerimizi sunuyoruz. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum