2x-y+2=0

Bu soruyu çözmek için çok denklemlere, çarpanlara ayırmaya gerek yoktur. Soru gayet basittir çünkü sonucu sıfırdır. Y’yi karşıya atarız. 2x+2= y olur. Sonrasında 2 (x+1) ortaklığının y ile eşit olduğunu görürüz. x 1 ise y 4 olur.

Günümüz küresel siyasetlerinin sonucu da sıfırdır. Yine x mazlumları ve özelikle dünyanın dört yanına yayılmış İslamiyet’i temsil etmekte. Dört tarafını sarmış y ise dünyayı, menfaati kutsayanlardır. +2 ise değişmeyen insanlık ve hakiki Müslümanları göstermektedir.

Dünyanın dört yanına bakalım, bir tarafta menfaati kutsamış, bencil, kendine medeni bir Batı, komünizm damarlarına işlemiş materyalist başka bir kutup,  diğer taraftan ağaları tarafından beslenip İslam’ı istedikleri gibi temsil etmelerini sağladıkları ayet cımbızcısı ve tekfirci terörist guruplar ve büyükleri diktatörler ve son olarak da bu kadar az ve güçsüz oldukları halde birbiriyle uğraşan şeyh uçmaz mürit uçururcular.

Batı, kilise altında mı reformdan sonra daha çok zulüm etti dersiniz, bilmiyorum derim. Çünkü zulüm Batı’nın tarihinde hiç eksik olmadı. Hümanizm dinini kurduğunu iddia etti ama Avrupa milletleri birbirini boğazlamaktan geri durmadılar. Ta ki 1. ve 2. Dünya Savaşları gibi büyük felaketleri yaşayana kadar. Dendi ki Avrupa artık akıllandı ve insanı esas alan bir medeniyet inşa ediyor. Gerçekten uzun zamandır Batı Avrupa’da hiç savaş olmadı ve kötü alışkanlık daha batı olan kıtaya geçti, zulüm kıta boyunca yaşandığı gibi kıtaları aştı. Ama ABD’nin çok bilinmeyenli denklemli savaş oyunlarını hep destekledi AB, ABD’in döktüğü kanları arkasından giderek NATO olarak temizledi. Bu oyunların öncesi, sonrası olduğu için film izler gibi izledik olayları ama Arap ülkelerinde yaşanan protestolar, isyanlar Batı’nın maskesi arkasındaki canavar yüzünü bir daha da bütün çıplaklığı ile gösterdi. Üst demokrasiyi yaşadıkları! için onu dünyaya satmaya kutsal bir görev bildiler. Çünkü diktatörler istediklerine yönelebiliyordu ve hepsine söz geçirmek mümkün olmuyordu. Mesela Kaddafi petrolü Çin’e verdiği için muhaliflerine destek verildi, iç savaş körüklendi ve en son da akbaba gibi çullandılar. Sudan da aynı şekilde en emniyetli ülkelerinden biri olmasına rağmen terör oluşturuldu, petrolünü Çin’e satmanın bedelini ikiye ayrılarak ödedi. Öte yandan petrolü olmayan veya kendi sözlerinin geçtiği yerlere hiç müdahale etmediler. Petrolsüz Suriye’nin kaç yıllık perişan hali, bir milletin, bir ülkenin yok olması karşısında kılını kıpırdatmıyorlar. Asıl nokta ise barışçı bir şekilde ilk defa demokrasiye geçen Mısır halkının çoğu dindar olduğu için orada dindar bir parti iktidar oldu ve onlar için yan etkiler askeriye, İsrail üzerinden görüldüğü ve Türkiye’nin de bunu daha önceden başardığı ve kendileri için olumsuz neticeleri gördükleri için askeriyeye darbe yaptırdılar. Demokrasiye ya da medeniyete inançları olmadığını ve sadece menfaatlerine taptıklarını apaçık bir şekilde gösterdiler.

Diğer taraftan komünizmden arta kalan dürtüyle sağa sola saldıran ve kapitalist dünyaya kafa tutma ihtiyacı hisseden ve bu uğurda kendi diktatörlerini, yandaşlarını koruyan Çin ve Rusya  x’in başka büyük bir düşmanı ve y’nin dört ayağından biri. Rusya’nın nasıl bir zihniyet taşıdığını anlamak için kendi ülkesine bakmaya gerek duymadan Ukranya gibi barışçı bir ülkeye reva gördükleri, Kırım’ı ilhak sırasında Sovyet zamanında yurtlarından ettikleri ve memleketlerine yakın zamanda dönebilen Tatarları bir daha sıkıştırdıkları ve dindarlara baskı yaptıkları gün gibi ortada. Ölümü sevdiriyor diye İslam âleminin büyük tefsiri Risale-i Nur’u yasaklayabilen bir zihniyette. Suriye zulmünün devam etmesinin en büyük sebeplerinden biri de Rusya ve diğer biri de Çin’dir. Kendi insanını makine çarkları gibi çalıştıran, üretim için insanını feda eden Müslüman Uygur Türklerine akıl almaz işkenceler, asimilasyon politikaları yapan Çin diğer dünya halkları için ne kadar tehlikeli bir yecüc mecüc durumu arz ettiği aklıma sığışmıyor. Batı bile Çin’den korkuyor ve filmlerinde bunu sıkça işliyor.

Y’nin iki kolu da maalesef içimizde, bizden görünüyor ama gerçekten bizden değil. Birincisi isminin anlamı barış olan bir dinin ismi nasıl bir terörist gurubunun başına koyulabilir. Düzenden, medeniyetten yana olmuş ve bunun için insanlığa büyük hizmet etmiş bir dinin hedefi kargaşa, zulüm olabilir mi? Sinema sektörü o kadar güçlü bir alan ki dünya siyasetlerini de belirliyor. Mesela Hollywood filmlerinin iki temel özelliği vardır: şiddet ve cinsellik içermesi. Günümüz insanı buna alıştırıldı ve artık maalesef insanlar filmden ve diziden bunları bekliyor. Modernleşme ile geleneği yok etmeye çalışan Batı, sonrasında hayatın tekdüzeliğinden sıkıldı ve kutsalları dahi istediği şekilde şekillendirdiği ve çeşni olarak sunduğu post-modernizm gelişti. Yeryüzündeki bütün topluluklar, düşünceler, dinler bundan nasibini aldı, İslamiyet hariç. Mesela yüz sene önceye kadar tesettür, namus gibi özel konular bütün medeniyetlerde varken şimdi sanki sadece İslamiyet’te kaldı ya da sekülerizm, materyalizm bütün dinleri biçerken İslam her defasında yeniden yeşerdi. Dünya genelinde Budizm’ e olan yoğun ilgi ise uhrevinin de dünyevileşmesinden başka bir şey değildir. Uhrevi hayatı ve ölüm düşüncesini ayakta tutan, ideolojilerin problemli taraflarına kafa tutan hep İslam olduğu için, Batı’nın İslam’ı itibarsızlaştırmaktan başka çaresi yoktu. Çünkü bu ötekiydi ve büyüyen bir kimlikti. Bunun için İslam’ın kendilerinden farklı bir şey sunmadığını göstermek için en son IŞİD’de belirgin bir şekilde gördüğümüz İslam şiddet ve cinsellikle özdeştirilip dünyaya Hollywoodca sunuldu. Kuran’ı ve hadisi çok bilmeyen Müslümanlar arasında Kuran ve hadisten deliller cımbızlayıp taraftar kazanan örgütler oluşturuldu ve hep Müslümanlarla savaştırıldı. Zalimlere değil de mazlumlara cihat ilan edildi. Daha düne kadar Saddam gibi diktatörlerle yapılan davetler yerine terörle tarumar olmuş şartlar, halkların daveti daha cazip hale geldi.

Y’nin son halkası da ideolojileri, diktatörlükleri ve menfaatleri için kardeşini kuyuya atan Hz. Yusuf’un kardeşleri gibi olanlardır. Âyâ, zanneder misin, bu milletin fakr-ı hali dinden gelen bir zühd ve terk-i dünyadan gelen bir tembellikten neş’et ediyor?  Görmüyor musun ki, zarurî kuttan ziyade Müslümanların elinde bırakılmıyor? Ya Avrupa kâfir zalimleri veya Asya münafıkları, desiseleriyle ya çalar veya gasp ediyor diyen Bediüzzaman ne kadar da haklı. Belki kendileri münafık olmasa da hareketleri münafıkçadır. Buna en çarpıcı örnek Mısır’da demokrasi başarıya ulaşınca, Suudi Arabistan gibi diktatörlükle yönetilen bir ülke aynı akıbete düşmemek için darbeye açıkça yardım etti. Ya da mezhep hastalığından, tarafgirliğinden yine Bediüzzaman’ın dediği gibi kardeş dediklerimiz kendi siyasi partisine taraftar olana şeytan dahi olsa melek der; kendisine muhalif olanına ise melek bile olsa şeytan der ve bu siyaseti hala Suriye’de uygulayan büyük bir Müslüman komşumuz var. Memleketimizin içinde de bunu son dönemde apaçık gördük, kendi gurubunun menfaati ve şeyhinin dediğini tek doğru bildiği için amansızca bir kutuplaşma, saldırma durumunda olduklarını görüyoruz ve maalesef bu çatışmalar da hep sahne arkasındakiler tarafından yönlendirilmekte ve kendi insanımız bu çatışma ortamından zarar görmekte.

Geldiği zamanda mükemmel bir medeniyet inkılâbı yapan ve hukukta bireyi esas alan hiçbir sınırlı bir siyasi yapıyı dayatmayan, kendi geldiği zamanın şartlarını kaçınılmaz olarak içinde barındıran( Müslümanların hataları ve eksiklikleri elbette kendilerini bağlar, mesela çokeşliliği ve köleliği savunan bir Müslüman, İslam’ın tek eşliliği genelde daha üstün gördüğünü ve kölelik gibi yaygın bir adeti kaldırmaya teşvik ettiğini anlayamamıştır.) ve kendini her kültürde, her örfte, her zamanda güncelleyebilen, insanın dünyadaki ve ahretteki en temel ihtiyaçlarına tek cevap verebilen, insanın kendini tanrı görmesini engelleyen ve insan-yaratıcı ilişkisini kuran bir dinin elbette çok düşmanları olacaktır. 1 olan İslamiyet x gibi tektir, 2 olan insaniyetin ve Müslümanların dik durmasıdır ve y’lerin değer kaybetmesi ya da değişmesi gerekmektedir. Y’lere savaş açmak değil mesele, onları bilmek, onlara alet olmamak en büyük mesele. Yoksa bu dünyada, netice olan sıfır gibi bir değerimiz olmayacaktır. Allah ise her şeyi sıfırdan yaratır, sözlü, fiili bir dua yeter ki sıfırın başına gelsin.

(AD)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.