28 Şubat-rövanşizm ve çağdaş Gavresler

Rövanşizm kavramı lügatimize sonradan dahil olmuş bir kavram… Bu kavrama, intikamcılık, öç alma, fırsat eline geçince, muhataba “yaptıklarının bedelini ödetme” gibi anlamlar yükleniyor… Zira ne dinimizde ne kültürümüzde bu kavramın alt sosyo-psikolojik unsurlarına rastlayamazsınız. Çünkü temel kural Allah için sevme ve onun hesabına buğz etme kuralıdır.

Yaşları bize göre daha olgun olanlar, Türkiye için “nereden nereye…” tabirini kullanıyorlar. Kur’an okumanın yasak olduğu, camilerin kapatıldığı/satıldığı/ahır olarak kullanıldığı, Allah diyenlerin 28 sene hapis yattığı onun yad-ı cemili için bir araya toplananların Sivas kamplarına sürgün edildiği bir dönemden, Kur’an’ın okullarda seçmeli ders olarak okutulabileceği bir sürece gelinmesi “hamd vesilesi” olarak görülüyor…Aynı zamanda,bu durum, her vesile ile %99’u Müslüman olduğu söylenen bir ülke için aşırı bir lütuf olmasa gerek…

Aslında bu süreç hemen her haliyle Efendimiz’in (sav) dönemi ile de önemli ölçüde bir paralellik arz ediyor. Süreci sağlıklı yorumlama ve “mümince” hareket etme, yanlış yapmama, aklın ölçülerini aşan kör hissiyata kapılmama özetle her türlü hatadan salim olma, ancak onun rehberliğini kabul ve gerekleriyle amel etmeyle mümkündür…

***

Ceberut sahibi Firavunlar’ın gemi azıya aldıkları dönemdir 28 şubat. Küfür devam etse de zulmün devam edemeyeceğini bilmeyen gafillerin 1000 yıl süreceğini zannettikleri, sadece dünyevi azabını bir nebze gördükten sonra “korkaklaşan”, “itiraf furyaları” ile birbirini satan “sahte kahramanların” sönük saltanatıdır, 28 şubat. Hâl başka olunca, zaman ve devran değişince müntakim olan Allah, hükmünü icra edince, bir devrin şerirleri “el eman” dilemeye başladı. Dünyevi birçok ikbal ve menfaat senaryoları için bir ölçüde emeklilik sonrası süreci bekleyen zevat, ruhsal ve bedensel şoklar yaşamaya başladı. Aynı kaderin mahkumu olma endişesiyle “geşmişte suça iştirak edenler” ise bir yandan bozuk moralleri ve solan renkleriyle köşe bucak kaçarken, diğer yandan bir zamanlar kükreyen aslan sadalarını kaybetmenin verdiği ürkeklikle “Biz ettik, siz etmeyin…” tavr-ı acizanesine düşmüş durumdalar.

İktidar ellerinde iken “demokrasinin” “d” sini bile bu halka fazla gören muktedirler, ülkeye demokrasi gelirken, bu asla bir “rövanşa” dönüşmesin “paniği” içindeler. Zulmetmeyen, adil olan, rövanştan niye korkar ki? Gücünü adaletin tevziinde kullananlardaniçin bir “rövanş” kaygısı olur ki? Aslında “rövanş yapmayın” diyenler “itirafçı” konumunda “sirkatin” söylemektedirler.” Bunların medya uzantıları ise aynı mekânın sakini olma endişesiyle tir tir titremektedir. Aslında bunlar, tıpkı GAVRES gibi, rövanş almayın derken, bir anlamda “kendinize yakışanı yapın” demek istiyorlar.
Evet, Gavres, bir sefer esnasında, Efendimiz’itakip ettirir ve tek başına olduğu bir anda, kimse görmeden, tam Peygamber Efendimizin başı üzerine gelir. Yalın kılıç elinde olduğu halde, "Kim, seni benden kurtaracak Ey Muhammed?" der!
Resûl-i Ekrem, "Allah" buyurur.Sonra da şöyle duâeder:
"Allah'ım! Beni onun şerrinden koru!"

Gavres, birden iki omuzu ortasına gaybden bir darbe yer. Kılıç elinden düşer ve kendisi de yere yuvarlanır. Bu sefer Fahr-i Âlem Efendimiz kılıcı eline alır ve "Şimdi seni kim kurtaracak" der.

Gavres, "Hiç kimse" der. Sonra da, "Şehadet ederim ki, Allah'tan başka ilâh yoktur ve Muhammed de Onun Resûlüdür. Artık, bundan sonra hiçbir zaman senin aleyhinde kimseyi toplamayacağım" diyerek Müslüman olur ve affedilir.
Gavres, şanlı İslam tarihinin şeref levhalarına konu bir hadisedir. Öldürmek niyetiyle gittiği yerden manen dirilerek dönen…

28 Şubat, bir insanın hayatına kastın çok ötesinde bedellerin ödendiği/ödetildiği bir dönemdir. Kendi çocukları mevzu bahis olduğunda makam araçlarıyla servis yapılan “seçkin evlatlar” ve onlara şefkatle müzaheret eden babalar, masum Anadolu halkına ve çoluk çocuğunaher türlü perişanlığı göz kırpmadan yaşatmışlardır. Devir hesap verme devridir… Ama onların yaptığı gibi ve onlara yakışan şekliyle değil… Adil yargı önünde ve adalet karşısında… 28 Şubat’ın ne kadar maddi ve manevi mağduru varsa, tereddüt göstermeden bu davanın müdahili olmalıdır. Hukuk önünde, adalet karşısında hakkını aramalıdır. Maddi ve manevi tazminat davaları açmalıdır. Tarihe not düşmelidir. Bitaraf olanın bertaraf olacağı düşüncesiyle, “hakka taraf” olmalıdır. Tâ ki çocuklarımız ve gelecek nesiller, Gavres Nesli tarafından aynı zulüm ve haksızlığa maruz kalmasın…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.