27 Mayıs darbesi Nurcular için mi yapıldı?

27 Mayıs darbesinin asıl hedeflerinden biri Risale-i Nur hizmetinin önüne sed çekmekti. Zira adı konulmasa da dönemi itibarıyla sivil muhalefeti Nurculuk temsil ediyordu. Özellikle tek parti döneminde dinî hayatı kökünden tasfiye etme çalışmaları önünde sağlam bir kale gibi duran Üstadın şahsiyeti, iman sahibi herkesi etrafında toplayan gerçek bir liderlik kazanmıştı. Demokrat Parti iktidarı ve sonraki 10 yıl içerisindeki gelişmelerin gerçek sebebi olarak Nurculuk görülmekteydi. Bu durumu bizzat İnönü “Beni Menderes değil Nurcular yıktı” şeklinde dile getirmişti. (Üstadın bu büyük liderliğinin zaafa uğramasına, ne yazık ki siyasete yanlış temas eden bazı Nurcuların katkısı oldu. Şimdilik bu bahse girmeyeceğim.)

Demokrat Parti’nin üç yöneticisinin idamı ile birlikte Üstad’ın kabrinin de yıkılması darbenin hedefi için anlamlıdır. Yaşasaydı birlikte yargılanıp birlikte idam edileceklerdi anlamına gelen bir hareketti bu davranış.
Komite üyeleri organize bir şekilde Nurculuk aleyhindeki her faaliyetleri takip ederlerdi. Darbeciler sivillere yönetimi devrederken, kendi rejimlerini koruma kollama görevi verdikleri 14 askeri, tabi senatör sıfatıyla Senato’da bıraktılar.
Bu 14 isim konuştukları her konuda sözü bir vesile ile Nurculuğa getirir, ağzına alabildiği her iftira ve hakareti yapar, sonra konuşmasına devam ederdi. Bu süreç 70’li yıllara kadar devam etti.

Onlardan bir kaçının buraya alınabilecek sözleri şöyleydi:
Kamil Karavelioğlu (Tabiî Üye) “Bir tarafta mukaddesatçılar; içi boş bir milliyetçiliğe sahip çıkmışlar, memleketimizde samimî veya istismarcı ne kadar Nurcu, ümmetçi, hilafetçi - Ulu hakancı karması, Süleymancı varsa  arkalarında, yedeklerine almışlar; lâiklik ve  Cumhuriyet düşmanı bir birlik içerisinde, mevzie girmişler.”

Ahmed Yıldız (Tabiî Üye): Neden, müttefik miyiz bu insanlarla? Onlar da yıkıyor. Neden Nurculara bir şey söylemiyoruz? Neden gericilere bir şey söylemiyoruz? Açıkça bilelim bunu. Memlekette millet olarak, Müslüman olarak karşımıza bir Nurculuk çıkıyor. Kimse bir şey söylemiyor. Açıkça ispat edeyim size. İki kelime ile: Bugün Nurculuk ayrı bir dindir. (Sağ sıralardan ‘Biz de söylüyoruz bunu, aynı şeyleri biz de kabul ediyoruz. Beraberiz bunlarda’ sesleri.) Tamam ayrı bir dindir. O halde belirtiniz, hep beraber gidelim. Ben sizin de yardımınızla hepinizin yardımı ile, Nurcuları Müslümanlığa, davet ediyorum.”

Kâmil Karavelioğlu (Tabii üye): “Meselâ, masonluk bir inançtır, gayrimillîdir. Yabancı sermaye kompradorluğu gayrimillîdir. Nurculuk gayrimillîdir. Ümmetçilik gayrimillîdir. Hilafetçilik gayrimillîdir. Komünistlik gayrimillîdir. Şimdi din millî midir? Ümmetçilik millî midir?”

Sami Küçük (Tabii üye): “İkinci Cumhuriyetin üzerine bina edildiği Anayasanın asla tecviz edemiyeceği sömürücü,  mütegallibe, insan hak ve hürriyetlerini tanımayan orta çağdan kalma feodal nizamın yalnız geri kalmış ülkelerde hüküm ferma olan ağalık müessesesi ile dinî istismar eden şeyhlik müessesesini, rejimi hedef tutan Nurcuları ve nihayet bütünlüğümüzü ve millî birliğimizi tehdit eden bölücü ve muzır faaliyetleri ortadan kaldırmak gayesi ile …”

Suphi Kahraman (Tabii üye): “Bu kürsüden bütün millete, gençliğe, zinde kuvvetlere ilân ediyorum. Komünizmle Mücadele Derneği sahte adı altındaki bozguncu teşekkülde toplananlar; bir kısım eski Demokrat Partililerin organizatörlüğü altında birleşen Vatan Cephesi mensupları, sahte milliyetçiler, Nurcular, komünizm düşmanlığının beynelmilel ticaretini yapan sahtekârlardır. Bunlar inkılâp düşmanıdırlar, bunlar Atatürk düşmanıdırlar.”

Bunları  çoğaltmak mümkün ama sabrın da bir sınırı var! Milletin bütün değerlerine sırt çevirmiş olan darbecilerin dile getirdikleri ithamları güya vatanperverlik adına yapmaları yeni bir üslup değil görüldüğü gibi.

NURCULUĞA DİL UZATMAK TÜRK MİLLETİNE İFTİRA ETMEKTİR

Darbe sonrasında meclis kürsüsünde söz alıp Risale-i Nurlar adına konuşabilmek zordu. Nihayet 1968 yılı bütçe görüşmelerinde söz alan AP Grubundan Kayseri Senatörü Hüsnü Dikeçligil yıllardır sürdürülen yargısız infazlara isyan etti: 
“Sayın arkadaşlarım; gerek Bütçe Komisyonunda ve gerekse mütaaddit defalar Cumhuriyet Senatosu Umumi Heyetinde bu kürsüde Nurcuların memleketi tehlikeye sokacak derecede kesif bir çalışma içinde bulundukları beyan edilmektedir.
Memlekette bağımsız bir adliye teşkilâtı vardır. Memleketi tehlikeye düşürecek zararlı bir çalışma varsa bunu beyan edenlerin, memleketin selâmeti bakımından, derhal Türk adliyesine ihbarda bulunmaları ve ispat etmeleri lâzımdır.
Aksi takdirde asil ve necip Türk milletinin büyük bir kısmına mesnetsiz iftira ve bühtandır ve töhmet altında bulundurmaktır ki, buna hiç kimsenin hakkı yoktur”.

Hüsnü Dikeçligil, o gün Cemal Kutay'ın Tarih Sohbetleri isimli kitabını Senato’ya getirmiş Üstadla ilgili bölümleri okumuştu:
“Saidi Nursi’nin fikrî inancı ne idi?
1. İttihad-ı kulüp, gönül ve duygu birliği. Biri bu imiş.
2. Meşrutiyet zamanında yazılan, Muhabbet-i Milliye, ulusun fertlerinin birbirini sevmesi; maarif, kültür.
3. Terki sefahat, yani kötülükleri terk etmek.
4. Kişinin çalışma alanını bulması. (Sayfa 207, Cilt 1.)
Şimdi Kürtçülük izafe eden oluyor. Benim kanaatim bir din adamına Kürtçülük izafe ettiğimiz vakit, ‘En iyi adam Kürt'tür, sen de Kürt'sün’ diye Kürtçülük şuurunu uyandırmaya gayret sarf ederiz.”

BEDİÜZZAMAN NASIL TÜRKLEŞTİRİLDİ?

Senatör Dikeçligil, konuşmasına Cemal Kutay’ın sonradan çok tartışılan iddialarını okuyarak devam etti:
“Bu tarihî vesikada Hamdullah Suphi Beyle Türk Ocağında görüşüyor. Türk Ocağına da çok gidermiş. Bu kitaptan alıyoruz, okuyoruz. Bu zatın doğduğu yerin Rosi kasabasının Harzem Türklerinden olduğunu, zamanla Farslaştıkları, kendisinin, ailesinin Türk olduğunu, kendisi beyan ediyor, söylüyor, bu kitapta yazıyor. Şu halde ve Türk Milletinden olduğunu da ifade ediyor, bu ifadeler varken aynen okuyalım:
‘Benim dedemin adı Mirza imiş. Hamdullah Suphi soruyor, benim de dedem Mirza diyor, bu Mirza'nın bir önü, bir de arkası olacak. Dedemin babasının ismi de Kundan imiş. Ben Türkiye'de böyle bir isim bulamıyorum. Zamanla değişmiş Farslaşmıştır (Sayfa 202)”

SENATO’DA ÜSTADIN MEKTUBU OKUNDU

Üstad’ın Türklüğünü iddia eden satırlardan sonra, Senatör, ‘Prens Sebahaddin Bey’in yanlış anlaşılan güzel fikirlerine cevap’ isimli yazıyı yine aynı kaynaktan okumaya devam etti. Bu yazıyı okuyacak sonra da “burada geri bir fikir var mı, birleştirici mi, birleştirici değil mi kararı size bırakıyorum diyecekti:
“Eğer bu tedbirleri almadan, yani bu topraklar üzerinde bütün yaşayanları aynı kültür ve düşünce seviyesine erişmeden ademi merkeziyet fikrine veya onun kardeş oğlu olan, her unsura mahsus siyasi kulüpleri kurdurursak, zaten merkezden nefret eden diğer unsurlar ve milliyetler büsbütün alevlenecek, ayrılık fikirlerini tatbikata dökme imkânını bulacaklardır.”

“O zaman dehşeti göreceğiz, ki sizin adem-i merkeziyet ve tevsi-i mesuliyet fikriniz kendi kabına sığmayacak, dört yanını tazyik edecek ve Osmanlılığın ümit bağladığı meşrutiyet perdesi üzerine öylesine baskı yapacaktır ki, bu perde tazyika dayanamayacak yıkılacaktır. Hattâ feveran ile patlayacak ve içindeki muhtelif ırk ve milliyetler önce muhtariyet, daha sonra istiklâl isteyeceklerdir. Tarihte Tavaif-i Mülûk denen ve büyük bir milletin varlığından çıkmış o sayısız küçük devletçiklerin etrafımızı kuşattığını görürüz. Bu rekabet hissinin dizginlenmemesinden doğacak netice öylesine vahşet yolunu açacaktır ki, müsavi olmayan kuvvetlerin yıkıntıları arasında içerde birbirimizi yerken, dış istilâlarla memleket mazaallah çöker gider, o zaman hasretini çektiğimiz hürriyetin kazançları ile kaybımızı teraziye koyarsak hangisi ağır basar? (…)
“Eğer hürriyetimiz millî camiamızı zedeleyecek, ayrılık fesadını yeşertecekse âdem-i merkeziyetle bu ihanet yoluna giden kapıyı açmaz mıyız? Bu gün mahiyeti bilinmeyen siyasi kulüpler bile ayrılığı destekleyen merkezler olacaktır. Aman dikkat!..” ( cilt 4, sayfa 200 - 221.)

Nurculuk hakkında bilimsel çalışmalar yapılmadan gelişi güzel konuşulmamasını isteyen Senatör, Nurculuğun birleştirici bir hareket olduğunu açıklamış:
“Bu zat komünist düşmanıdır. Açıkça söylüyorum ki, Türkiye'yi yıkan Masonist cemiyetin de düşmanıdır” demişti.
 
Senatör’ün son attığı taşlar yerini bulmuş olmalı ki salon “kimden bahsediyor!” diyerek hareketlendi:
Başkan açıklama yaptı “Saidi Nursi'den bahsediyor, Cemal Kutay Beyin eserinden pasajlar veriyor.”

Yukarıda adına sıra gelmeyen diğer bir Milli Birlik Grubu üyesi Kadri Kaplan söz aldı:
“Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin Senatosunda kürsüye Saidi Nursi meselesi getirilmiş, açıktan veya zımni, methedilmiştir, bunun tescil edilmesini istiyorum. Ve sonra bizim Hükümet zamanında Saidi Nursî'nin mezarının yok olduğunu, şimdi de mezarsız bulunduğunu da ifade edecek kadar, ileri gidilmiştir.
Çok üzüntülüyüm. Buraya kadar bu mesele gelmiştir. Dilerdim lâik devletin Senato Başkanı bu konuşmalara müdahale etseydi, hepimizin gönlüne su serpilirdi.” (C. Senatosu B 26,  O 4;  3/2/1968.)

BU HATIRALARA İHTİYAÇ VAR

Üstad’ın vefatından 50 sene sonra hala ülkemizde adı yasaklanmış alanların bulunması acı bir gerçektir. Olaya bu günden bakılınca, Cemal Kutay gibi bazı isimlerin Üstada yöneltilen Kürtçülük ithamını geçici bir formülle aşmak için, özel bir gayrete girmiş olmaları ihtimali akla gelmektedir.
Senatoda bir tabunun yıkılması için Hüsnü Dikeçligil’in üzerine aldığı sorumluluk dikkate değer.

Yakın tarihin ırkçı uygulamaları sonucunda etki tepkiyi doğurdu açıklaması, gelinen noktayı izah etse de bu durum ırkçı bölücü hareketlere haklılık kazandırmaz.
Asrın İmamı Türkiye’yi Millet-i İslamiye’nin son bağımsız vatanı olarak görmüş, Türküne Kürdüne yapılan bütün haksızlıklara Kur’an ahlakı adına karşı çıkmıştır. Bu mücadeleyi bir kavmin adına indirgeyenler, kendileri büyük güç kaybına uğradıkları gibi Hak cephesine de zarar vermiş oldular.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.