15 Temmuz İsyanını Yargılamak

Dıştan güdümlü bir işgal operasyonu olduğu şüphe bırakmayan FETÖ isyanı, 15 Temmuz’da, ülkeye ağır bir bedel ödetti.

Sergilediğimiz ortak irade ile isyanı önleyerek, milli birliğimizin ne kadar güçlü ve değerli olduğunu bütün dünyaya gösterdik.

Milletin silahını, millete doğrultan FETÖ, 15 Temmuz isyan ve katliamının şimdi yargıda hesabını veriyor.

FETÖ lideri ise, “Hıristiyanlar, ülkenizi işgal etse bile topraklarınıza, karınıza, kızınıza hiçbir zararları olmaz, onlar medenidir” diyerek, izzet ve haysiyet mahrumu işgal güzellemeleri yapmaya devam ediyor.

Hala her türlü ihaneti göze alabileceğini ısrarla ifşa ediyor.

Bu hal bize, 15 Temmuz’da nasıl bir tehlike atlattığımızı göstermeli, marazi bir yapı karşısında olduğumuz bilinmelidir.

Şimdi bu yargılama sürecine karşı, içten- dıştan istismar fırsatı kollandığı görülüyor. Türkiye’nin en meşru tedbirleri dahi işgalciler tarafından sinsi bir öfkeyle sorgulanıyor. Bazı elçiler, müstemleke valisinden farksız pervasızlıkla güvenlik tedbirlerinden rahatsız oluyor.

Milli refleksleri güçlü millet olma bilincimiz, birilerinin gözüne batıyor.

Bütün terör unsurlarını aktifleştirerek ülkeyi dize getirme amaçlı tuzakların kol gezdiği bir ortamdayız. Her türlü saldırıyı etkisiz kılmak zorundayız.

Bunun için öncelikle Yenikapı’da sergilediğimiz 7 Ağustos Milli dayanışma ruhunu titizlikle korumamız gerekiyor.

Milli irademize yönelik tehditleri aşmada diğer önemli bir alan, şüphesiz etkin ve adil yargıdır. Şeffaf ve sadece adaletten yana bir yargıya ihtiyacımız var. “Zulmü dağıtan”, kamuoyu vicdanını rahatsız eden yargı hataları kabul edilemez.

15 Temmuz ihanetini yaşayan bu toplum, savaş hali şartları uygulayarak silahlı isyanın elebaşı ve aktif faillerini anında infaz imkanına sahipti. Türkiye böyle bir tuzağa düşürülerek iç şavaşa sokulmak istenmişti. Bu fırsatın hala kollandığı unutulmamalıdır. Toplum ve bilhassa siyasi irade, büyük bir basiretle iç savaş beklentilerini boşa çıkardı. Mantar tabancası bile patlatmayan sivil direnişin katkısıyla seçilmiş meşru otorite, on saatlik bir kaos sonunda duruma hakim oldu. Üniformalı asiler süratle yargı önüne taşındı.

Adalet, yargısız infazda değil, yargıda arandı ve aranıyor.

Şimdi önümüzde bir gündem var. O da, meşru müdafa ile etkisiz kıldığımız 15 Temmuz isyanını yargılarken hukuk devleti olmanın başarılı sınavını vermektir.

Hislerimize kapılmadan adil yargı yolunu sonuna kadar açık tutmalıyız. Bu ise, her şeye rağmen mümkündür. Somut delile dayalı gözaltı ve tutuklamalar elbette kanun gereğidir. Uygulayanlar görevini yapiyor. 15 Temmuz sonrası tutuklamalarında titiz olunmadığı ve işin cadı avına döndüğü iddiaları servis ediliyor. Onbinlerce insan, makul şüphe ölçüsüyle yargıda sorguya alınıyor. Kısa sürede gerçekleşen bu kadar yoğun işlemde hatalar yapılması mümkündür. Suçun vasfı gereği tutuklama kriterleri bellidir. Bu konudaki haklı şikayetlerin, sistemli bir mağduriyet politikasından kaynaklandığı söylenemez.

Kişisel sorumluluk ilkesi gereğince, birisinin kusuru sebebiyle başkasının bedel ödemesi, evrensel hukuka aykırı olduğu kadar, inancımızda da yasaktır.

Soruşturma ve sorgu aşamalarında, suç unsuru içeren, kanaat verici güçlü deliller aranması gerekir. Bu titizlik adli hata ve şikayetleri büyük ölçüde ortadan kaldıracaktır. Bu konuda devletin hazırlıksız olduğu söylenemez. Bazı yetkililerin ifadesine göre, FETÖ yapılanmasında kimin, nerede ve ne ölçüde etkin, aktif ve organizatör olduğu konusunda 17-25 Aralık 2013’ten bu yana, kurumsal mahiyette çalışmaların yapıldığı anlaşılmaktadır. Yönetici konumda aktif elemanların belirlenmesinde bu çalışmalar, delil anlamında birincil veri konumundadır. Fakat sempatizanları ve hatta ilgisiz diğer aile fertlerini tutuklamanın, ceza yargılamasında amacını aşan bir tedbir olduğu açıktır.

Kaldı ki örgütün, yüzbinle ifade edilen mensubunun, kendi içinde özel yazılımlarla haberleştiği ve bu yazılımın devlet tarafından ele geçirildiği biliniyor. Kamu görevlilerini açığa alma ve görevden uzaklaştırmada devletin, cadı avı yaparcasına masum insanların yakasına yapıştığı iddiası gerçekçi olamaz. Mağduriyetlerin yoğun ve kitlesel olmadığı, telafisi mümkün münferit hatalardan kaynaklandığı düşünülebilir. Hiçbir komplekse kapılmadan bu hataların süratle telafisi gerekir. Aksi bir düşünce, yargı sürecinin kasden saptırılmaya çalışıldığını akla getirir ki, bunun mazereti yoktur. Hükümetin şahsında, İç İşleri ve Adalet Bakanlıkları sorumluluğunun gereğini süratle yapmalıdır.

Toplumun güven ve huzuru, önemli ölçüde yargıya saygıda saklıdır. İç barışın, 15 Temmuz’da maruz kaldığı tehdidin bertaraf edilmesinde adalet ve güvenlik dengesinin tesisinde, adil ve tarafsız yargıya büyük iş düşüyor. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum